BÜKREŞ’TE ÜÇ GECE / GİRİŞ

Kökenimizin Balkanlara dayanmasına rağmen fırsatını bulup bu coğrafyadaki ülkeleri gezip görme fırsatımız olmadı. Çocuklarımız Bükreş’e birkaç günlüğüne yapacakları iş ziyaretlerini gerçekleştirirken bizleri de yanlarında görmek istediklerini belirtince fazla ikiletmeden bu davete icabet ettik. Onlar farklı yerlerden gelip biz de İstanbul Hava Limanından eklemlenerek Bükreş istikametine startı verdik.

Sabah saat 8:30 civarında kalkan uçağımız bir saat sonra Bükreş Henri Coandă Uluslararası Havalimanına indi. Bükreş Havaalanı gerek büyüklük gerekse hareketlilik olarak daha önce gördüğüm Amsterdam, Şangay, Hong Kong ve tabii bizim İstanbul Havaalanına göre biraz küçük, mütevazi ve sönük kalıyor. Havaalanından Uber vasıtası ile bindiğimiz araç bizi 20 dakikada şehir merkezindeki otelimize getirdi.

Continue reading “BÜKREŞ’TE ÜÇ GECE / GİRİŞ”

HERKES BİLİYOR

Geçtiğimiz Şubat ayında yurt dışındaydım. Bir ay kadar ülke gündeminden kopuk bir hayat yaşadım. Doğrusunu söylemek gerekirse bu bana biraz da iyi geldi. Derya içinde olup da deryayı bilmeyen balıklar gibi olduğumuzu bir kez daha fark ettim. Başka dünyaları, başka iklimleri ve oralarda yaşayan insanları gördükçe dönüşte insan ülkesinin gerçeklerini daha iyi görebiliyor.

Evet söylendiği gibi sayılı günler çabuk geçti ve iyice seçim sathı mailine girmiş ülkeme döndüm. Oldum olası bu sürecin son derece abartılı ve gerçek çizgisinden kopuk bir şekilde yürütüldüğünü hepimiz biliriz. Nihayetinde belli zamanlarda köyünün, mahallesinin muhtarını, beldesinin belediye başkanını, ilaveten bazı yerlerde de büyükşehir belediye başkanları seçilecek. Bu seçilenler de oylarını aldıkları insanların yaşam ortamlarını daha mutlu bir şekilde yaşanabilir hale getirecekler. Gündemi bu kadar basit olan bu süreç çoktan unutulmuş gibi geldi bana.

Continue reading “HERKES BİLİYOR”

HONG KONG GÜNLERİ 3 / ÇAY MÜZESİ

Hong Kong’ta geçirdiğimiz günlerin sonuna yaklaşırken küçük oğlumuz Gençer bizi buranın en popüler uğrak yerlerinden biri olan Hong Kong Park’a götürdü. Aslında bundan yedi yıl önce 2017 yılında burayı görmüş ve bloğumda HONG KONG GÜNLERİ / PARKLAR VE BAHÇELER başlığı altındaki yazımın son paragrafında buradan bahsetmiştim. İnsan uzun bir aradan sonra gidince daha farklı bir gözle bakıyor ve daha önce görmediği, farkına varmadığı güzellikleri de görebiliyor.

Göletlerdeki kaplumbağaları, rengarenk balıkları, mevsimlere göre yapılan çiçeklendirme tasarımları ile sanki ortam daha büyüleyici bir hal almış gibi. Arazinin eğimli yapısına uyumlu şekilde düzenlenmiş parkın üst yamacında oluşturulan cam serada farklı iklim özellikleri ve bunlara uygun olarak yetişen farklı bitki türleri gökdelenler arasındaki bu vahanın başka bir güzelliğini oluşturuyor. Bu gidişimde ayrıca parkın içinde yer alan ama fırsat bulup da göremediğim Çay Müzesi’ni (Flagstaff House Museum of Tea Ware) de ziyaret ettik.

Continue reading “HONG KONG GÜNLERİ 3 / ÇAY MÜZESİ”

HONG KONG GÜNLERİ 3 / BİLİM MÜZESİ

Hong Kong’ta geçirdiğimiz günlerde uğrak yerlerinden biri de Bilim Müzesi (Hong Kong Science Museum) oldu. Tarih Müzesi ile karşı karşıya olan bu müzede yanımızda torunumuzla beraber gerçekten çok iyi zaman geçirdik. 1976 yılında tasarlanan, 1988’de inşaatına başlanan müze 1991 yılında hizmete açılmış.

Biz genelde müze ya da müzelik deyince eskiye ait olay durum ve objeler hatırlanır. Bu müzede ise daha çok bugüne ve geleceğe ait bir pencere açılıyor ziyaretçilere. Ayrıca çoğunluğu çocuk olan ziyaretçiler edilgen biçimde bir gözlemci olmak yerine bizatihi uygulamaların içine girerek olayları, deneyleri bizzat yaşıyor.

Continue reading “HONG KONG GÜNLERİ 3 / BİLİM MÜZESİ”

HONG KONG GÜNLERİ 3 / DİNİ HAYAT

Biliyoruz ki toplumsal hayatta din, bireylerin ve toplumların dünyasında önemli bir olgudur. Ben de seyahatlerim sırasında yeri geldiğinde bu durum ile ilgili gözlem ve araştırmalarda bulunurum. Hong Kong ziyaretinde buna biraz zaman ayırdım.

Şehir devlet diyeceğimiz Hong Kong’da yaklaşık 7,5 milyon kadar insan yaşadığını daha önceki yazılarımda da belirtmiştim. Bu nüfusun içindeki dini inançlar ile ilgili sayı ve oranlar değişik kaynaklara göre farklılık göstermektedir. Hong Kong için ağırlığı yerel dinlerin oluşturduğu çok dinli bir toplum denebilir. Yerel dinlerin içinde Çin’e özgü Budizm, Taoizm ve Konfüçyüsçülük de yer almaktadır. Farklı istatistiklerde dinsiz olanların oranı da hayli yüksek görünmektedir.

Continue reading “HONG KONG GÜNLERİ 3 / DİNİ HAYAT”

HONG KONG GÜNLERİ 3 / WAN CHAI’DA BİR GÜN

Bir yeri gezmenin en zevkli yolu yaya olarak yollara düşmek bence. Bu amaçla ben de Ma Wan’dan 12:00 feribotu ile Central’e geçtim. Orada beni bekleyen küçük oğlum Gençer ile buluştuktan sonra gökdelenler tarlası içindeki caddeleri arşınlamaya başladık. Bu arada Hong Kong’un dünyada gökdeleni en fazla olan şehirlerin başında geldiğini hemen eklemeliyim. Köyden indim şehre misali şehrin en işlek caddesi olan Queen’s Road üzerinde ilerlerken hemen sağımızda gördüğümüz bir tapınak ilgimizi çekti.

1840’lı yıllarda inşa edilen, zaman içinde de bazı tadilatlara uğrayan yapının (Hung Shing Temple – Hung Shing Tapınağı) en önemli özelliği yamaçtaki kayalığa inşa edilmesi. Gerçekten tapınağın bir kısmı sırtını kayalıklara dayamış biçimde tapınağın içinde ve etrafında aynen yerini almış durumda olduğunu gördük. Tapınak içeresinde tütsü yaparak ya da kendi ritüelleri doğrultusunda ibadetlerini yapan insanlar vardı.

Continue reading “HONG KONG GÜNLERİ 3 / WAN CHAI’DA BİR GÜN”

HONG KONG GÜNLERİ 3 / MANEKİ NEKO (ŞANS KEDİSİ)

Yurtdışına yaptığımız seyahatlerinden dönerken çamsakızı çoban armağanı kabilinden eşe dosta ufak tefek hediyeler alıyorduk. Çin ve Hong Kong ziyaretlerinden dönüşte de aynı şeyleri yapıyorduk. Burada evlerde, alışveriş merkezlerinde çokça rastladığım, hediyelik eşya satan dükkanlarda da en çok rağbet edilenlerden bir tanesi de çeşitli renk ve büyüklüklerdeki kedi heykelciği idi. Biz de zaman zaman bunlardan alarak tanıdıklarımıza verdik. Ne var ki herkes tarafından rağbet görülüp alınan bu objenin anlamı ile ilgili sorulara çok doyurucu cevap veremediğimi de belirtmeliyim. Hele sürekli salladığı kolu ile selam mı veriyor, veda mı ediyor yoksa bizdeki argo anlamda hareket mi çekiyordu? Bu ve bunun gibi soruların cevap bulması gerekiyordu. Bu yüzden bu konuda artık bir yazı yazmak şart oldu diye düşündüm.

Çin ve Hong Kong mağazalarında bu şanslı kediye çok rastlanmasına rağmen birçok kaynaklarda çıkış yerinin Japonya olduğu belirtiliyor. Doğuşu ile ilgili farklı efsaneler söyleniyor. Japon hükümdarının avlanırken bir kedinin kendisine yol göstererek yıldırımdan koruduğu, hükümdarın ona minnettar kalarak korumasına aldığı biçiminde bir rivayet var. Yine başka bir söylentiye göre savaş sırasında yolunu kaybeden savaşçılara tapınağın yolunu göstererek savaşı kazanmalarını sağladığı ile ilgili bir efsane mevcut. Bir başka hikâyeye göre 1852’de İkoma’da yaşayan yaşlı bir kadın fakirlik yüzünden bakamadığı kedisini bırakmak zorunda kalıyor, ancak rüyasına giren kedi “Benim suretimde oyuncaklar yaparsan sana şans getiririm” diyor. Kadın bu sözü dinleyerek kedi şeklinde heykelcikler yapıp satıyor ve fakirlikten kurtuluyor. Bu ve benzeri efsaneleri daha da sıralamak mümkün.

Continue reading “HONG KONG GÜNLERİ 3 / MANEKİ NEKO (ŞANS KEDİSİ)”

HONG KONG GÜNLERİ 3 / EJDERHA YILI

Gerek Çin ve gerekse artık onun bir parçası olan Hong Kong bilim, teknoloji, ekonomi, alt yapı gibi konularda dünyanın önde gelenlerinden olmalarına rağmen geleneksel yanlarının da ağır bastığını söyleyebilirim. Hatta dahası, bazı alanlarda bizlerin hurafe ya da batıl itikat diyebileceğimiz uygulamalara bile rastlanıyor. Bunlardan biri de bizdeki 13 sayısına benzer biçimde 4 rakamının uğursuzluğuna inanmak. Öyle ki bazı durumlarda bu rakam ve içinde bulunduğu sayılar yok hükmünde oluyor. Mesela kaldığımız apartmanda daireye çıkmak için kullandığımız asansörün düğmesinde sayılar arasında 4’ü göremedim, ışıklı ekranda katlara çıkışı izlerken üçten beşe atlayıverdi. Bir de burada daire numaraları bizde olduğu gibi bir sıralaması yok, daireler katlara göre detaylandırılmış. Diyelim 8. Katta 4 daire var ise, daireler 8A, 8B, 8C, 8D şeklinde adlandırılmış.

Burada dikkatimi çeken bir başka bir şey de bazı yerlerde- sanıyorum Kennedy Town ve Repulse Bay idi- yükselen devasa gökdelenlerin orta yerlerinde oldukça büyük delikler vardı. Yapıdaki daire sayısını da epey azaltan bu duruma bir anlam verememiştim. Araştırdığımda öğrendim ki bu Çin’de beş bin yıllık bir geçmişi olan Feng Şui öğretisine dayanıyormuş. Feng Şui bir din ya da tarikattan ziyade içinde coğrafya, matematik, felsefe, estetik gibi unsurları barındıran bir öğreti diyebileceğimiz bu anlayış ve nihayetinde insanların daha mutlu, daha sağlıklı ve dengeli hayat sürmesini hedefliyor. İşte kısaca açıklamasını yaptığımız bu inanca göre, gökdelenlerdeki ejderha kapıları dediğimiz bu devasa deliklerden ejderhaların dağlardan okyanusa doğru her gün uçarak pozitif enerjinin binaya akmasını sağlıyor. Bize tuhaf gelse de saygı duymak lazım.

Continue reading “HONG KONG GÜNLERİ 3 / EJDERHA YILI”

HONG KONG GÜNLERİ 3 / KARNAVAL & HKOW

Çocukluğumuzda senenin belli günlerinde kasabamızda kurulan panayırlarda gördüm onu ilk kez. Daha sonra şehirlerdeki Lunaparklarda daha büyük ve gelişmiş olanlarına rastladım. Bahsettiğim şey çocukluğumuzun vazgeçilmez eğlence araçlarından olan dönme dolap. Harçlıklarımızdan verdiğimiz çok az para ile bu keyfi çok kısa süreliğine de olsa doyasıya yaşardık. Daha sonraki yıllarda dünyanın ve ülkemizin bazı şehirlerinde bu oyuncağın devasa olanlarını gördüm. Yükselen binaların arasındaki kentleri kuşbakışı olarak görme ve burada çekilen fotoğraflarla yaşanmışlıklar kalıcı hale getirmek imkanını vermesi bakımından bulunmaz bir fırsat sağlıyor bu araçlar. Gördüklerim arasında birinci sırayı Londra’daki London Eye (140 metre), ikinci sırayı Antalya’daki Heart of Antalya (90 metre), üçüncü sırayı da Hong Kong’taki Gözlem Çarkı’na (Hong Kong Observation Wheel – HKOW) veriyorum.

Hong Kong Gözlem Çarkı 60 metre yükseklikte olup 2014 yılında yapılan bu aygıt şehrin Central denilen bölgesinde yer alıyor. Üzerinde ziyaretçilerin gözlem yapacağı 42 adet gondol/kabin bulunan bu araca binenler iki tur karşılığı 20HKD ödemektedir. Bu büyük tekerlek Hong Kong’un iklimine ve hava koşullarına uygun olarak inşa edildiğini hemen eklemeliyim. Central’da 9 no’lu iskele ile 10 no’lu iskele arasında tesisin yer aldığı alanda yıl boyunca değişik eğlence ve etkinlikler de düzenlenmektedir. Büyüklüğü itibariyle gördüklerimin gerisinde, bir de Hong Kong’taki olağanüstü yüksek yapıların gölgesinde kalmasını biraz yadırgadığımı söyleyebilirim.

Continue reading “HONG KONG GÜNLERİ 3 / KARNAVAL & HKOW”

HONG KONG GÜNLERİ 3 / TAI KWUN

Hong Kong’ta geçirdiğimiz günlerin birinde buranın adeta kalbi olarak bilinen Central’da İtalyan mutfağı ile ünlü bir mekân olan Cantina adlı bir restoranda nefis bir öğle yemeği yedik. Bizde böylesi durumlar için söylenen “Yediğin içtiğin senin olsun gezdiğin gördüğün yerleri anlat” şeklinde bir söz vardır. Ben de buna uygun olarak yemekler ile ilgili gurmeliği bir yana bırakarak burasının başka bir yönünü anlatmaya çalışacağım.

Yemek yediğimiz mekânı da içine alan yerleşke devasa gökdelenlerin yükseldiği şehrin göbeğinde eski Hong Kong’tan kalan çok az sayıda yapılardan biri. TAI KWUN adı verilen yerleşkede 1841 yılında inşasına başlanan ve daha sonraki yıllarda ilavelerle birbiriyle entegre bir yapı bütünlüğü içinde İngiliz sömürge yönetiminin çeşitli seviyedeki mahkemeleri, Polis karakolu, emniyet müdürlüğü ile büyük bir cezaevi yer alıyor. Kanun ve düzeni koruma amaçlı olarak uzun yıllar bu işlevleri yürütüldüğü yerleşkede İngiliz hakimiyeti sona erince fonksiyonunu yitiriyor ve 2000’li yılların başında hizmet dışı kalıyor.

Continue reading “HONG KONG GÜNLERİ 3 / TAI KWUN”