Month: November 2018
ANTALYA GÜNLERİ / RUTİN DIŞI BİR 48 SAAT
ANDIMIZ
Gün geçmiyor ki Ülkenin gündemi değişik bir konu ile meşgul olmasın. Son haftalarda da ilköğretim kurumlarında yıllardır her gün ders başı yapmadan söylenmekte olan “Andımız” metni üzerinde yoğunlaştı bu tartışmalar. Bilindiği üzere 5-6 yıl kadar önce bir yönetmelik değişikliği ile bu metnin okutulmasına son verilmişti. Bilahare yapılan itiraz üzerine Danıştay verdiği kararla bu uygulamayı durdurarak eski duruma dönülmesinin yolunu açtı. Tabi ne olduysa ondan sonra oldu. Bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da toplumumuz hemen ayrışıverdi. Ayrışmadaki en büyük etken bana göre siyasilerin duruşlarından kaynaklandı. Bir çok yazar,çizer akademisyen konuyu hep bu dar çerçevede tartıştı durdu. Yani herkes kendi patronunun doğrusuna hem inanıyor, hemde inandırmak için gayret sarfeder hale geldi. Bu konuda bir çoğumuzun bilgisi yıllar önceki okul yıllarına dayanan bölük pörçük anılardan ibaretti büyük ihtimalle.
Konunun sadece siyasi ve hukuki bir konu olmadığı kanaatini taşımaktayım ben. Bu bakımdan illaki birinin yanında ya da karşısında olmak gereksinimi duymadan konuyu irdelemek zorunda hissettim kendimi. “Andımız” metninin önce içeriğini bir tarafa koyarak konuya yaklaşmak istiyorum. Ben kendi öğrenim hayatımda herkes gibi yıllarca toplu halde adeta haykırırcasına söyledim bu metni. Ayrıca mesleğim gereği yüzlerce hatta binlerce kurumda da söylenmesine tanıklık ettim. 30-40 öğrencilik bir köy okulunda o coğrafyaya renk ve neşe katan görüntüsünü de, İstanbulda 4-5 bin öğrencisi olan okulun bahçesindeki karmaşa ve kaosu da gördüm. Düşünebiliyor musunuz çift öğretim yapan böyle bir okulda 15-20 dakikalık bir zaman diliminde öğrencilerin yarısı okulu terkedecek, yarısı dersliklere alınacak,onlara eşlik eden öğrenci velilerini, bir de öğrenci servislerinin durumunu da ekleyin bu insan kalabalıklığına. İşte bu durumda sıralanmış öğrencilerin okumakta olduğu “Andımız” metninin ne kadar işlevsel olduğunu varın siz hesaplayın artık.
Günümüzde okulları insanları hayata hazırlayan kurumlar olarak kabul eder modern pedagoji. Okul hayatın da kendisidir bir bakıma. Kooperatifçilik çalışmaları,eğitici çalışmalar,çeşitli klüp çalışmaları hep bunun için planlanlanıyor bir bakıma. Şayet okulun hayat ile olan bağını güçlendirecek isek bu uygulamayı bunun neresine koyabiliriz. Hayatın hangi evresinde insanlar işyerlerinin,çalışma alanlarının önünde sıralanıp belli metinleri uygulamak durumundırlar? Diye sormadan edemiyor insan. Benim Hasbelkader Birçok Avrupa (Hollanda,İsviçre,Almanya,İngiltere)ve Asya ülkesini( Çin, Hong Kong)gezme fırsatım oldu. Bu ülkelerde de böyle bir uygulamaya rastlamadım diyebilirim. Çoğu okulda zil sesi bile duymadım. Saati gelince herkes bulunması gereken yerde bulunuyor ve yapması gerekeni de yapıyordu. Bir yandan tek tip insan yetiştirmenin doğru olmadığını söyleyip diğer yandan bununla zıt sonucu verecek uygulamaları sürdürmek pek yaman bir çelişki sayılmaz mı?
“Andımız” metninin içeriği üzerinde de birkaç söz etmekte yarar var sanırım. Bence en çok “Türk’üm” , “Türk varlığına armağan olsun” sözcüklerinde düğümleniyor tartışma. Büyük Atatürk’ün dediği gibi bu bir ırktan çok -ki bende öyle kabul etmekteyim- Türkiye Cumhuriyetini kuran ahaliye verilen ve herkesi kapsayan bir kimlik olarak belirtilse de henüz öyle anlaşılmış olduğunu kabul etmek pek mümkün değil sanırım. Cumhuriyetin ilk yıllarında ümmet toplumundan millet/ulus toplumuna geçiş aşamasında bu şuurun yerleşmesi için belki çok da iyi niyetlerle başlatılan bu girişimin çok başarılı olduğu da söylenemez. Bu konuda dönemin Bakanı Reşit Galip’in iyi niyetinden de kuşkum yoktur. Ama bazı değerleri benimsetmenin yöntemi sadece bir metni yıllarca tekraralamak olmadığını da öğrenmiş olduk.
Ülkemizin insanının en önemli özelliği kendi işi dışındaki işlerde kendisini uzman ve yetkin görmesi diyebilirim. ” Bu pedagojik biliminin işidir, bu konuda yetkili kişi ve kurumlar çağdaş dünyanın uygulamalarını da dikkate alarak en doğru kararları verir,siyasi otorite de bunu hayata geçirir” şeklindeki anlayışa geçtiğimiz gün her şey daha güzel olur diye düşünmekteyim.