BURUK VE HÜZÜNLÜ BİR GEZİ(2)/ Kütahya Günleri

Sabah 10.30 civarında tur görevlilerinin bizim için temin ettikleri araçta yerimizi aldıktan sonra Emet’ten hareketle Altınoluk’a dönüş yolculuğumuz başladı. Yol güzergahının  Emet-Tavşanlı-Kütahya-Balıkesir-Edremit Altınoluk şeklinde olması yolu hayli uzatıyor nerdeyse 8-10 saate çıkarıyordu. Ben arabaların markalarından ve modellerinden pek anlamam. Dönüş için temin edilen araç ta yine benzetmek gibi olmasın ama kaza yaptığımızın modelinde idi. Koltuklarının arkasında şimdilerde olmayan sigara tablası yerine kullanılan kutucukların mevcut olduğunu söylersem belki bilenler  aracın modeli hakkında bir tahminde bulunabilirler.

Yaklaşık 100 km olan Emet-Kütahya yolunu araçlarımız iki saatte aldı. Biz Kütahya’ya yaklaşırken programımızda ani bir değişiklik yapma ihtiyacı duyduk. Hazır gelmişken Kütahya’yı da gezebilmek için tur aracından ayrıldık. Bir taksiye atlayarak önce Kütahya Öğretmenevine gittik. Önceden rezervasyon yaptırmadığımız için yer bulabileceğimizden de kuşkuluyduk. Şansımız varmış ki askerlerin yemin töreni olmasından dolayı bir yoğunluk yaşanmasına rağmen bize bir oda bulabildiler.

kütahya1

Kütahya Öğretmen evi 200.000 nüfuslu şehrin oldukça merkezi bir yerinde dört katlı İl Özel idaresine ait bir binada hizmet veriyor. Bina bütünlüğü içinde  okuma odası, bilgisayar odası,oyun salonu, yemek salonu,konferans salonu, konaklama odaları, ve idari kısım ilk göze çarpan bölümler arasında. Ayrıca ön kısımda ana caddeye cepheli özellikle yaz aylarında hizmet veren geniş bir kafe/bahçesi mevcut. Akşam yemeği servisinin niçin saat 20.00 de sona erdiğini sorduğumda çalışan görevli bize ”Burada saat  9 dan(21.00 den) sonra sokakta hiç kimse kalmaz ki” şeklinde esprili bir cevap verdi. Ama burası gurbete düşen emektar öğretmenler için mütevazi ölçülerde iyi hizmet veren sığınacak sakin bir liman olarak görülebilir. Bizim beklentilerimiz çok üst düzeyde olmadığı için iyi bir ev sahipliği hizmeti alarak ağırlandığımızı söyleyebiliriz.

kütahya2

Şehirde kaldığımız kısa süre içinde bazı kişilere bazı yerleri sorarken hep sevgi sokağı veya sevgi caddesine göre tarif yapılıyorlardı.  Bu yüzden de öncelikle araç trafiğine kapanmış olan bu caddeden yürüyerek şehri tanımanın uygun olacağını düşündük.

kütahya3

Kütahya’nın tarihinin frigyalı’lara kadar dayandığını çeşitli kaynaklardan öğrenme fırsatımız oldu. Mütevazi ölçülerde de olsa içinde geçmiş tarihi devirlerine ait eserlerin sergilendiği müzeyi bu kente gelenlerin ziyaret etmesini öneririz.

kütahya4

Müzenin hemen yanındaki Ulu cami ile Ulu Caminin karşısındaki Çini Müzesi de kolaylıkla gezilebilecek yerler arasında sayılabilir.

kütahya5

Ülkemizin birçok kentlerinde olduğu gibi burasının da bir kalesi mevcut. Eteklerinde Kütahya şehrinin yerleştiği oldukça dik ve yalçın kayalıklarda bulunan kalenin çevresinin beş bin adım olup beşgen şeklinde bir yapı olduğu kayıtlarda yer alıyor.  Kalenin orijinalinde yetmiş kulesi ve üç kapısı olduğu söyleniyor. Kalenin en hakim yerinde döner bir kafe-restaurantın  da bulunduğunu hemen belirtmeliyim.

kütahya6

Tüm kentlerde olduğu gibi Kütahyada’da  geniş caddeler etrafında planlı bir şehirleşme gayretleri olduğu gibi  oldukça dar sokaklar arasında eski ve plansız yapılaşmanın olduğunu görmek mümkün. Ayrıca Kütahya’ya ait geleneksel evlerin koruma altına alındığı,orijinaline uygun olarak restore edildiği Germiyan sokağı da görülmeye değer.

kütahya7

Sokağa adını veren Germiyan konağında Kütahya’nın yöresel lezzetlerini de tadabilirsiniz. Bu otantik mekanda yediğimiz öğle yemeğinden biz oldukça memnun kaldık. Fiyatların da oldukça makul olduğunu söyleyebiliriz.

kütahya8

Macar özgürlük savaşının önderlerinden Lajos Kossuth’un (1802-1894) ailesi ile birlikte 1850-1851 yıllarında konakladığı ve şu anda müze olarak düzenlenmiş olan 18.yüzyıl Türk evi de görülmeye değer. özekliklerini .Müze-Ev’de Lajos Kossuth’a ait eşyalar ile klasik Türk  evlerine  ait etnoğrafik eserler sergilenmektedir

kütahya9

Son günlerde yazılı ve görsel basında Kütahya’nın daha çok siyanürle birlikte anılmasına rağmen herkes bu şehrin seramik ve çiniciliğin vatanı olduğunu herhalde biliyordur. Gerçekten kentin hemen her yerinde bu sanatın  izlerini ve çeşitli örneklerini görmek mümkün.

kütahya10

Şehir merkezinde bulunan birçok işyeri ve mağazada bu örneklere rastlamak mümkün olduğu gibi şehir merkezinin dışında Çiniciler çarşısı denen yerdeki birçok dükkandan da bu sanat ile ilgili ilginç örnekleri satın alabilirsiniz.

kütahya11

Kütahya’dan Altınoluk’a dönüş için otobüs saatleri bize pek uygun gelmediğinden farklı bir ulaşımı denemeye karar verdik. Dönüş yolculuğumuzun Balıkesir’e kadar olan kısmını trenle, ondan sonrasını da otobüsle tamamlamak bize daha uygun geldiği için tercihimizi bu yönde yaptık.

kütahya12

Tren yolculuğunun benim hayatımda hep ayrı bir yeri olmuştur. Öğrencilik yıllarımda oturduğumuz ilçe olan Muratlı”dan  hem Edirne’ye hem de İstanbul’a giderken çoğunlukla treni kullanmışımdır. Bu yolculuklar benim (fiyatının uygunluğu ve güvenliği dışında) kendimi daha özgür hissetmemi sağlıyordu. Daha sonra çocuklarımız olup biraz büyüyünce  de terenle yolculuklarımızı tekrarladık. Çocuklarımızın ”Masalı yer kapalım baba” taleplerini yerine getirebildiğimizde(Muratlı-İstanbul treninde numara olmayıp dolmuş usulü yer kapma uygulandığını bu hatta yolculuk yapanlar hatırlayacaktır.) Dört kişilik ailemiz orada kendi özgün ve özgür dünyasını kurar, daha önceden alınmış gazeteler dergiler ortaya çıkar ve okunmaya başlanır, bulmacaların çözümüne geçilir, şayet varsa oyun kağıtları ile oyunlar oynanır velhasıl yolculuk keyifli bir hale gelmiş olurdu. Bu yüzden “Mutluluk ulaşılacak bir istasyon değil bizzat yolculuğun kendisidir” özdeyişini hatırlatır bu tren yolculukları bana hep.

kütahya13

15 Mayıs saat 00.18 olan de kalkacak olan trenimiz yaklaşık 40 dakika rötar yaptı. Ama bu bizim için daha iyi idi çünkü Balıkesir’e de çok erken varmak istemiyorduk. Saat 01.00 civarında trenimiz Kütahya garından hareket etti. Gerçekten trenin enine ve boyuna geniş koltuklarını  iyice özlediğimin farına vardım. Pulman koltuklarına rahatça yayılarak 5 saatten biraz fazla yolculuktan sonra saat 6.15 civarında Balıkesir tren istasyonuna ulaşmış olduk.Balıkesir tren istasyonundan şehirlerarası  otogara hemen oracıkta hazır bekleyen belediye otobüsleri ile ulaştık. Daha sonra da saat 7.15 de hareket ederek bizi Altınolukta kadar götürecek olan otobüste yerimizi aldık. Edremit ve Akçaya uğrayan aracımız bizi de evimizin yakınında indirdi. Saat 9.30 olduğunda bizi bekleyen komşularımızın kahvaltı sofrasındaydık.

kütahya14

11.Mayısta başlayan yolculuğumuz yaşadığımız talihsiz kaza ile biraz hüzünlenmiş de olsa bizler hayatta ve ayakta kalmanın sonsuz mutluluğu ve şükran duyguları içinde ileriye doğru bakmaya devam edecektik.

BURUK VE HÜZÜNLÜ BİR GEZİ(1)/ EMET-Thermal Resort & Spa

Bir hafta önce geldiğimiz Altınolukta Mayıs ayının ortalarına gelmemize rağmen güneşli bahar günleri hala kendisini saklamaya devam ederken komşumuz Hasan beyin teklifi ve bilgilendirmesi ile farklı bir geziye katılmaya karar verdik. Kütahya’nın Emet ilçesindeki beş yıldızlı termal bir otelin  tanıtım amaçlı  2 gecelik organizasyonuna fiyatı da çok uygun olduğu için  kaydımızı yaptırdık. Seyahat günü olan 11 Mayıs geldiğinde yolculuğumuz saat sabah 6.30 da Altınoluk’tan başladı.

Yaklaşık 55-60 kişi kadar olduğunu tahmin ettiğimiz yolcular için üç araç temin edilmişti. Bunlardan ikisi midibüs dediğimiz 24-25 kişilik araçlardan,diğeri de içinde 7-8 yolcu taşıyan   daha küçük bir minibüsten oluşuyordu. Biz bu araçlardan 24-25 kişilik olanında yerimizi aldık. Bu araçlarda seyahat edenler koltuklarının bizim gibi iri insanlar için çok da uygun olmadığını bilecektir sanırım.  Bu konuda bize daha önce bilgi verilmediği, bizim de sormak aklımıza gelmediği için “Elle gelen düğün bayram” diyerek kaderimize razı olduk

emet1

Tur sorumlumuz yol güzergahını Edremit-Balıkesir-Bigadiç-Sındırgı-Simav ve Emet olarak açıkladı. Altınoluk’tan sabah çok erken ayrıldığımız  için çoğumuz kahvaltı bile yapamadığımızdan bu amaçla Bigadiç’te  20 dakika olarak açıklanan ama 40-50 dakikaya kadar uzayan bir mola verdik. Mola sonrası  olağanüstü güzelleşmiş olan doğayı seyrederek yolculuğumuzu sürdürdük.

emet2

Aracımız ikinci molayı Kütahya’nın Simav İlçesini sanırım 5-10 kilometre geçince  bolca çınar ağaçlarının bulunduğu kır kahvesi diyebileceğimiz bir yerde verdi. Burası da çok hoş bir yerdi. Baharın bütün renkleri ile kuş seslerinin birbirini tamamladığı bu mekanda da yarım saat vakit geçirdikten sonra tekrar yola koyulduk.

emet3

Dolambaçlı ve bol virajlı yollarla tırmandığımız Göllük(Belki de Gökçedağ olabilir) dağının inişine geçtiğimizde bizim içinde bulunduğumuz araçta bir tuhaflık hissetmeye başladık. Bir ara vites değişimi sırasında dişlilerin kırılmasını andırır bir takım sesler geldi kulağımıza. O andan itibaren de aracımız kontrolsüz olarak artan bir hızla tırmandığımız dağın yokuşunu inmeye başladı. Etraftan “fren boşaldı,fren patladı” şeklinde sesler duymaya başladık. Hızını giderek arttıran araç önce yine bizim turun 7-8 kadar yolcusunu taşıyan küçük minibüse arkadan hızla çarparak kaportasının çökmesine ve arka camının kırılmasına sebep oldu. Sanırım şoför bunu kontrolden çıkan aracın hızını azaltmak içim yaptı ama bu küçük aracın da hızını arttırmaktan başka işe yaramadı. Bu çarpmanın etkisi ile tüm yolcular işin vahametini iyice anladılar. Kimileri salavat getirmeye, kimileri eyvah gidiyoruz diye çığlıklar atmaya başladı. Yani her kafadan bir ses çıkıyordu. Bir ara yolculardan biri –belki de Hasan bey olabilir- “Şarampole kır, şarampole yasla” şeklinde bir uyarıda bulundu.  Aracın şoförü ya bu uyarıyı dikkate aldı ya da zaten öyle yapacaktı da uygun yer arıyordu da ancak bulabildiği için direksiyonu hemen sola kırarak aracı şarampole sürdü. Sağ taraf dağın aşağıya eğimli yamacı olduğu için ancak böylesini denemek zorundaydı.

emet4

Biz şoförün arkasındaki koltukların üçüncü sırasında oturuyorduk. Herhalde kafalardaki senaryoya göre araba şarampolün kenarından yükselen yamaca bizim bulunduğumuz taraftan 45-50 derece yan yatırılıp durması sağlanacak ve herkes normal bir şekilde aracı terk edecekti. Tabi hiçbir şey düşünüldüğü gibi olmuyor. Aracın direksiyonu şarampole kırılınca bizim taraf önce şiddetle şarampolün yükselen yamacına çarptı daha sonra yüksek hızın ve kaybolan direksiyon hakimiyetinin etkisi ile bu defa ters yöne devrilip ve biraz da sürüklendikten sonra durabildi. Tabi araç içindeki canlı ve cansız her şey bir tarafa savruldu. Ağlamalar, inlemeler,feryatlar birbirine karışıyordu.

emet5

Bu arada ben önümdeki koltuğa sımsıkı sarılmıştım. Eşimde benim solumda oturduğu için benim üstümde kalmıştı. Diğer insanlar da karışık biçimde bizim altımızda bulunuyordu. Eşim ”Panik yapmayalım,sakin olalım” diyerek arkaya doğru yürümekle sürünme arası bir yöntemle ilerledi ve en arkada kırılmış olan camdan dışarı çıktı. Benim de aynı şekilde dışarı çıkmam mümkün değildi çünkü altımdaki insanların kimisi yatıyor kimisi doğrulmaya çalışıyordu. Yani kıpırdamak mümkün değildi. Bunun üzerine benim hemen üzerimde olan arabanın yan camını  tekme ile kırmayı denedim. Olmayınca yanında asılı duran çekici alarak onunla vurdum.Cam parçalanarak döküldü. Açılan çerçeveden  dışarı çıktım. Sağ salim dışarı çıkan belki de ilk 2-3 kişi arasındaydık. Fakat aracın içinde çıkarılmayı bekleyen en az 20 yolcunun feryatları duyuluyordu.

emet6

Diğer yolcuların aracın ön ve arka camından çıkarılması çalışmaları başladı hemen. Allahtan hemen orada Hızır gibi yetişen ve kendisinin sağlık personeli olduğunu belirten İstanbul plakalı bir aracın içinden çıkan yeşil tişörtlü sarışın bir bayan bütün bu işlere nezaret etti. Durumu acil olanları sıra ile ve uygun şekilde yere yatırdı. Belki o bayanın belki de bizim Tur sorumlusunun haber vermesi ile yarım saatten daha kısa bir zamanda   Simav’dan ve Emet’ten 4 ambulans olay yerine geldi. Durumu acil olanlar üç ambulansla donanım ve diğer imkanları daha iyi olan Simav devlet hastanesine, bizim de içinde bulunduğumuz 5-6 kişiyi de bir ambulansa koyarak Emet devlet hastanesine götürdüler. Eşim Nuray boynunda bir ağrı hissettiği için olay yerinde onun boynunu sabitleştirici bir aygıt takmışlardı. Benim de devrilme esnasında aracın  koltuğunun yanında bulunan kolun yan boşluğuma çarpmasından doğan hafif bir ağrı vardı. Hastanenin acil servisinde film falan çekildi. Gelen 5-6 kişinin tamamında ciddi bir şey olmadığını belirttiler. Ağrı kesici ilaç ile  zedelenmiş yerler için bir pomat verdiler. Hastaneye gelmiş olan Otel aracı ile de kalacağımız mekana 2 saat gecikmeli olarak gelmiş olduk. Kaza yapmamış olan aracın yolcuları bizden önce gelmişlerdi. Gecenin ilerleyen saatlerinde Simav’a gönderilen yaralılar hakkında bilgi geldi. İki yaralının  durumlarını ciddi görerek gerektiğinde ameliyat etmek üzere Kütahya devlet hastanesine gönderildiğini öğrendik. Diğerleri de ufak tefek kırık ve sıyrıkları için gerekli müdahale yapılarak taburcu edilmişti. Bizim için tarifsiz hüzün yüklü bu olay ertesi günkü bazı gazetelerin iç sayfalarında küçük bir haber olarak yer alıyordu.

emet7

Konaklamak üzere geldiğimiz EMET  Thermal Resort & Spa oteli gözden uzak vadiler arasındaki bu küçük yerleşim merkezinde adeta yaratılmış bir yalancı cennetti. 97 dönümlük bir alana konuşlanmış olan bu tesislerde ne yoktu ki. Sadece yok yoktu. Kongre ve gala salonu, her biri 200 er kişilik restaurant ve a’la kart restaurantlar, lobi kafe ve vitamin bar, her biri beş yıldızlı otel standartlarına göre donatılmış suit,connection ve standart odalar, türk hamamı,özel banyolar,spa merkezi,yarı olimpik yüzme havuzu ,termal ve yosun havuzu ilk hatırladıklarım arasında sayabilirim.

emet8

Yeşil alanı bol geniş bir arazi içinde basketbol,voleybol sahaları ile doğal çimli futbol sahası ve tenis kortu da burada dinlenmek isteyenlerin hizmetine sunulmuş ve ayrıca küçük yaştaki misafirler için çocuk parkı da unutulmamıştı. Alan hayli geniş olduğundan yeşili bol olan yürüyüş alanlarının da oluşturulduğunu görebiliyorsunuz. Anfi tiyatro ve sağlık ve güzellik üniteleri de düşünülen güzellikler arasında yer alıyordu.

emet9

Mekanın sahip olduğu bu imkanlardan zamanımız elverdiği ölçüde yararlandık. Konakladığımızın ertesi günü öğleden sonra bizler için düzenlenen tanıtım programına katıldık. Önce 24 saatten beri gözlediğimiz ve bir kısmını yaşadığımız zenginliklerin ve konforun genel ve görüntülü bilgilendirmesi yapıldı. Daha sonra da ikişer üçer kişilik gruplara özel kişiler görevlendirilerek daha özel tanıtım, bilgilendirme ve ardından da bu tesislerde ki devre tatillerinin pazarlama koşulları açıklandı.

emet10

Bizimle ilgilenmek için ve bizi bilgilendirmek için görevlendirilen Esra hanım adında bir bayandı. Önce kurumun bölümlerini birlikte gezdik. Daha sonra büyük konferans salonunda yuvarlak masalar ve etrafındaki sandalyelerden oluşturulmuş bir mekanda konuşlandık. Esra hanım gerçekten alımlı,çalımlı,bakımlı bir bayandı. İşinin gerektirdiği bütün incelikleri, inandırıcılığı, ikna gücünü kullanarak bizlere bir şeyleri pazarlamaya uğraşıyordu. Bu esnada adeta bütün uzuvları çalışıyor,jest ve mimikleri ile de  inandırıcılığını pekiştiriyordu. Kurumun ulaşım sorunu ile ilgili dezavantaja hemen diğer ülke çapındaki diğer benzeri kurumlarla olan transfer yapabilme avantajını ileri sürüyordu, hatta bir ara eşimin Avustralya’yı ve benim de İsveç’i merak etmem ile ilgili olarak oradaki bağlantılarla devre tatilinin o ülkelerde de geçirilebileceği artılarını belirtiyor,elindeki ispirtolu kalemle masa üzerine konmuş olan A4 kağıtlarına karalayıverdiği  ok,şema ve rakamlarla nerdeyse biz alıcı olarak pek istekli olmamakla beraber hayır demeyi de imkansız hale getiriyordu. Özünde asıl mesele bizim sadece bedenimizin orada ama beynimizin ise çok farklı yerlerde olmasından kaynaklanıyordu. Biz hala 24 saat önceki yaşadığımız olayın travmasını yaşıyorduk. Sonunda Esra Hanıma bu konuda çocuklarımızın görüşünü almadan karar veremeyeceğimizi belirterek  – ki gerçek payı da vardı- ve kendisine de teşekkür ederek beraberliğimizi bitirdik.

emet11

Son gecemizi de bu müstesna mekanda geçirerek, geldiğimizden beri bir türlü yüzünü göstermeyen güneşe hasret  olarak Emet’in puslu ve yağmurlu sabahında uyandık.Bu arada Emet ilçesinden biraz bahsetmeden geçersek haksızlık etmiş oluruz. Bizim niyetimiz de zaten tesis kadar yerleşim yerinin de güzelliklerini içimize sindirmekti. Emet ilçesi İl Merkezi olan Kütahya’ya  100 km kadar uzakta,yaklaşık 10-15 bin nüfuslu bir ilçe. Birkaç dar cadde üzerine yerleşmiş işyerleri ve onların biraz uzağındaki konutlardan ibaret diyebiliriz. Kasabayı 15 dakikada gezemezsiniz ama yarım saatlik bir zaman ayırırsanız da fazla gelir denirse büyüklüğü hakkında bir fikir verilmiş oluruz sanırım.emet12

Ayrılacağımız gün saat 10.30 civarında bazı iş yerlerine alışveriş için uğradık ama o saatte dükkanların bir çoğunun  hala kapalı olduğunu gördüğümüzde burada hayatın ve zamanın ülkenin diğer şehirlerine göre çok daha yavaş ilerlediğini düşündük.

emet13

Diğer yandan  Emet İlçesinin eski adının “Tiberipolis olduğunu ve tarihinin Frigya ve Romalılara kadar dayandığını, yeratlı kaynakları bakımından özellikle bor madeni açısından küçümsenmeyecek bir orana sahip olduğunu da öğrenmiş olduk. Ayrıca ilçeye 37 km uzaklıkta “Aızanoı”antik kenti ile 20 km uzaklıktaki Tahtalı yaylasındaki krater gölü ile, 15 km uzaklıktaki Eğrigöz dağındaki sarkıt ve dikitlerin görülmeye değer olduğu bilgisine ulaştık. Bütün bunları bizzat gördük demek isterdik ama gerek İlçede kalış süremizin çok kısa oluşu,  gerekse havanın yağmurlu ve puslu oluşu,en önemlisi de geliş yolunda yaşadığımız tatsız olayın bizde yarattığı travma ve karmaşık duygular bunları bizzat görmemize engel oldu dersek umarım okuyucu bizi anlayışla karşılar.

emet14

Bütün bu yaşanmışlıkların ardından 13 mayıs sabahı saat 10.30 civarında Tur sorumlusu Yeter hanımın bizim için bulduğu bir başka araçla bu coğrafyadan ayrıldık.

ALTINOLUK’TA BAHARI YENİDEN YAŞAMAK

Yurt genelinde olduğu gibi Altınoluk’a da bu yıl bahar galiba biraz gecikmeli olarak gelecek. Mayısın ilk haftası geçmesine rağmen hala havalar bir türlü ısınmadı  diye yakınırken nihayet takvimlerin 8 Mayısı gösterdiği bu gün güneş kendini göstermeye,sıcaklığı ile insanların giysilerini yavaş yavaş inceltmeye başladı. Güneşin bu cömertliği karşısında eşimle birlikte biraz deniz kıyısında biraz da yeşillikler arasından Altınoluk şehir merkezine doğru mutat yürüyüşlerimize başladık. Geçtiğimiz yıllardan da hatırladığımız gibi bu aylar bize Altınoluk’un en sakin ve en keyif verici zamanı gibi geliyor. Kuş sesleri arasında, temiz ve bol oksijenli havada yaptığımız yürüyüşlerin doğrusu tadına doyum olmuyor. Ayrıca iyice canlanan tabiatın bize sunduğu tarifsiz güzellikleri de içimize sindirerek yaşamanın ayrı bir zevki olduğunu itiraf etmeliyim.

Özellikle bu mevsimde  rengarenk açan çiçeklerin bambaşka bir güzelliği olduğunu belirtmek isterim. Beyaz, sarı, mor, kırmızı ve yeşil başta olmak üzere adeta bir renk cümbüşü içinde insan sanki büyülendiğini hissediyor. Papatya, gelincik gibi bizim bildiğimiz birkaç isimden başka bir çok çiçek mevsimi geldiğinde tabiatı her fırsatta tarumar eden  insanoğluna  ders vermek  ya da onu utandırmak istercesine ısrarla ve inatla bütün güzelliklerini cömertçe sunmaya devam ediyorlar. Biz onların kadim dostu olarak çoğunun isimlerini bilmesek de sahilde açanlar,  derenin yamacında açanlar, yolun üst yanında açanlar diye adreslendirdiğimiz bu güzelliklerle samimi ilişkilerimizi hep sürdüreceğiz. Sadeliğin, masumiyetin, estetiğin, zarafetin tüm inceliklerini üzerlerinde toplayan bu çiçekler bakalım daha kaç mevsim bizlere bu şöleni yaşatacaklar.