YAKIN GÜZELLİKLERİMİZ / SALDA GÖLÜ

Antalya’da yaşadığımız süre içinde fırsat bulduğumuzda bazı güzellikleri yakından tanımaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz günlerde eşimin de hep merak ettiği ve görmeyi arzuladığı Salda Gölü’ne günübirliğine bir seyahat gerçekleştirdik.

Salda Gölü, Burdur ilinin Yeşilova ilçesi sınırları içinde bulunuyor ve Antalya’ya da 150 km kadar uzaklıkta. Buraya hem akrabamız hem de dostumuz olan Recai kardeşimizin arabası ile gittik. Kendisi daha önceden bize yolun bir buçuk saat kadar süreceğini söylemişti. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı.

Kendisi yola çıkarken çok yakın zamanda yaptığı Ankara yolculuğunda hız sınırını aştığı için iki defa bir emekliye göre oldukça yüksek tutarda trafik cezası ödediğini, onun için hız konusunda çok dikkatli olacağını, o yüzden de yolculuk süresinin biraz uzayacağını belirtti. Bu bizim de işimize gelirdi. Nihayetinde acelemiz yoktu ve gideceğimiz yer belli idi.

Arabada yolculuk eden üç kişi gözlerimiz hız levhalarında yola çıktık. Şimdiye kadar yollarda bu kadar çok levha olduğu ben de ilk defa fark ettim. Hiç alakasız yerlerde ve çok sık aralıklarla adeta bir tuzak diyebileceğimiz 90-70-50-30 gibi hız sınırını belirten tabelaları gözleyip koro halinde seslendirirken araba sürmek daha da zorlaşıyordu. Neyse kazasız belasız ve cezasız olarak bir buçuk saat olarak tahmin ettiğimiz yolu üç saatte tamamladık.

Yeşilova ilçesini geçince Salda Gölü karşımıza çıkmıştı. Buradaki son durağımız tabiat parkı oldu. Parkın içine araçlar ücretli olarak giriyor.

Salda 1440 m yükseklikte 44 km kare büyüklüğünde bir göl. Göl suyunun kimyasal terkibi bazı hastalıklara iyi geldiği konusu bazı kaynaklarda yer alıyor. Gölde ve çevresindeki bitki ve hayvan çeşitliliği ile ilgili olarak burada Tarım ve Orman Bakanlığınca minik bir müze diyebileceğimiz “Tabiat Parkı Ziyaretçi Merkezi” bulunuyor. Buradan ya da internete girerek Salda gölü hakkında daha geniş bilgi elde edilebilir. Ben bu ziyaretlerde böylesi teorik bilgilerle birlikte bizlerde uyandırdığı duyguları ifade etmeyi isterim.

Herhangi bir coğrafi bölgeye ilk gidiyorsak bile oraya ait yazılanlardan söylenenlerden, çeşitli görsellerden oraya ait zihnimizde bir fotoğraf oluşur. Ziyaret sonrası da bu fotoğraf daha bir gerçeklik kazanır, pozitif veya negatif manada değişikliğe uğrar. Bu açıdan baktığımda Salda gölü bizde tam bir hayal kırıklığı yarattı diyebilirim.

Herhangi bir bölge ya da mekân hakkında ilk fikir tuvaletlerine bakarak anlaşılabilir. Çalışmayan sifonu, kırık klozet kapağı gibi ayrıntılarına girmeyeceğim ama ilk hayal kırıklığını burada yaşadık. Daha sonra dillere destan uçsuz bucaksız pamuk tarlası gibi hayal ettiğim kumsalının yerine griye çalan bir kıyı şeridi gördüm.

Salda Gölü de öyle bahsedildiği gibi turkuaz falan değildi. Gölü besleyen bir akarsu da olmadığı için suyunun giderek çekildiğini fark ettik. Karamsar olmak istemiyorum ama 8-10 yıl sonra bu gölün yok olma tehlikesi bile var bence.

Göl kıyısında bir-iki şemsiyenin gölgesindeki ziyaretçiler ile göle giren birkaç kişi vardı. İşin garibi kumsalda göle girmek tehlikeli ve yasaktır yazarken onun biraz ilerisindeki tabelada göle bayraklarla işaret edilen ortam ve zamanda girileceği belirtiliyordu. İşin tuhafı ortada bahsedilen bayraklar da yoktu.

Sonuç olarak, büyük hayal ve beklentilerle geldiğimiz bu yerde bir gölge bulup karnımızı doyurduktan sonra aynı dikkat ve titizlikle yine üç saatte Antalya’daki evimize döndük.

Bu tür yazıların sonuna genellikle “Seyahat planı yaparken burasını da listenize eklemeyi unutmayın” cümlesi eklenir. Ama ne yazık ki burası için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Fakat yine de çok yakınından geçerseniz belki bazı şeyler değişmiş olma ihtimalini de düşünerek şöyle bir uğrayabilirsiniz.

Tagged: Tags

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *