Dün takvimler 26 Temmuz 2020 tarihini gösteriyordu. Ve sevgili torunumuz Ada’nın ikinci yaş gününü kutladık. Evet o şimdi 2 yaşında dedesi olarak ben de 70 yaşındayım. Hesapladım da babam 50 yaşında dede olmuş, dedem ise 42 yaşında. Demek uzayan insan ömrüne paralel olarak bu vasıflar da ileri yaşlara doğru kayıyor. Rahmetli babam 85 yaşında aramızdan ayrıldı. Çok fazla konuşkan biri olmamasına rağmen ömrünün son günlerinde “Çok şey gördük çooook, biz bu günleri de görecek miydik?” cümlelerini sıkça kullanırdı. Kastettiği uzun yıllar damı akan, bacası tüten toprak evler ile, kasabadaki kombili, doğalgazlı evin konforu arasındaki çağ farkı idi. Bu herkes için basit ve doğal bir şey olsa bile onun hayallerinin ötesinde bir durumdu. Bu ortamın sağlanmasında bizlerin katkısını da üçüncü kişilere sıklıkla söylediği ”Allah insana mal mülk vermesin hayırlı evlat versin” cümleleri ile ifade ediyordu.
Bende 70 yaşında biri olarak yavaş yavaş “Çok şey gördük çooook” moduna girmeye başladım galiba. Gördüklerim ve yaşadıklarımı çeşitli olay, durum ve objeler vasıtasıyla çevreme özellikle de torunlarıma yazılarımda anlatmayı deneyeceğim. Olur mu, ne kadar olur, onu zaman gösterecek. Bu yaş günü sebebiyle de dede torun ilişkilerinin bizim yaşamımıza dokunan bölümlerini irdeleyeceğim. Ben bunu üç evre olarak gözlemledim.
Birinci evre bizim ve bizden öncekilerin torun oldukları zaman dilimini kapsıyor. Belki genellemek doğru olmaz ama bir çoğumuzun yaşadığı bu idi. Geniş bir ailede çocuk, ana, baba, dede babaanne 7/24 birlikte yaşıyordu. Dedeler ve babaanneler ailenin en asli, en vazgeçilmez, en etkili ve en yetkili kişileri idi. Ailelerin çocukların dolayısı ile torunların her türlü gelişmesi ve geleceği ile ilgili ilk söz sahibi dedelerdi. Herkes belli bir şekilde sınırını bilirdi. Sınır konulmayan şey ise torunlar ve dedeler arasındaydı. Sevilmek, korunmak, gerektiğinde şımartılmak onların insiyatifinde idi. Ananın babanın ne istediği ya da ne hissettiği veya hissetttiklerini nasıl ifade edeceği fazla önemli değildi. Onlar da bu duyguları yaşamak için torunlarının olmasını bekleyecekti. Bu yapının çocuk gelişimi ile ilgili eleştirilecek çok yönü vardır belki ama ben bu gün geriye baktığımda hatırladıklarımın olumlu yönünün daha ağır bastığını söyleyebilirim.
İkinci evreyi çocuklarımın torunluklarını yaşadığı evre olarak görüyorum. Şehirleşme ile birlikte çekirdek ailenin özelliklerinin yaşandığı bir zamana tekabül ediyor yani. Bu evrede de farklı bölgelerde farklı şehirlerde ikamet etmelerine rağmen dede/babaanne torun ilişkisi değişik boyutta devamını sürdürüyor. Çalışan anne ve babaların zaruri durumlarında imdada yetişiyorlar. Torunlar tarafında yolları dört gözle bekleniyor. Geldiklerinde “Babaannem poğaça getirmiş mi“ diyerek hemen çantaları araştırılıyor. Bayram ziyaretleri yapılıyor elleri öpülüyor ve bayram harçlığı beklenti listesinde en baş sıraya yazılıyorlar. Yaz tatillerinde torunlar 10-15 günü dedeleri ile geçirebilecekleri bir ilişki biçimi sürdürülüyor.
Üçüncü evreyi de güzel “Ada” mızın bizi dede olma bahtiyarlığına eriştirdiği evre olarak değerlendiriyorum. Bu defa araya binlerce kilometrenin girdiği farklı iklimlerde ve farklı coğrafyalarda oluşan bir dede torun ilişkisi çıkıyor karşımıza. Bundan sonraki aşama gezegenler arası bir boyut kazanırsa herhalde şaşırmayız. “Çok şey gördük çoook” demekte haksız mıyım? Bu arada koşulların ve imkanların da çok değiştiğini teslim etmeliyiz. Sevgili torunumuzun doğumunda yanlarında olmak mutluluğu da nasip oldu Allah’a şükür. O sıralarda o yeni dünyasına uyum sağlama çabasında olduğundan aramızda karşılıklı bir ilişki gelişmedi. Birinci yaş gününde Türkiye’ye geldiklerinde artık birbirimizi tanır, arar ve özler hale geldik. Gerek yaş gününde gerekse Bodrum’da birlikte güzel günler geçirdik. 2019 Aralığında özlem, hasret ve davet sözcüklerinin yönlendirmesi ile kendimizi tekrar Hong Kong’ta bulduk. Bu defa artık iyiden iyiye muhabbeti ilerletmeye başladık.
Dil gelişim çizgisine uygun olarak baba ve dede sözcükleri ilk söyledikleri arasındaydı. Sabah erkenden kalkar, bazan tek başına bazan babası ile kaldığımız odanın kapısından kendine özgü seslenişiyle “Deddiii” diye seslenirdi. Böyle bir çağrı nasıl geri çevrilir ki? Hemen babaannesi ile aramıza gelir kelimelerle olmasa bile gönülden muhabbetimiz başlardı. Yanak, göz, kulak, saç, burun, ayak gıdı akla gelen her uzuv gösterilir ve buralardan öpücükler ikram edilirdi. Eliyle büyük öpücük, parmağı ile küçük öpücük gönderme gösterisi bizleri mest ediyordu. Orada kaldığım sürece evde yardımcı kadın olmasına rağmen güzel torunumun giysilerini ütüleme işine gönüllü olarak ben talip oldum. Tulumlarına, iç çamaşırlarına, yakalıklarına, çoraplarına her ütüyü bastığımda onunla olan muhabbetimiz devam ediyordu sanki. Oradaki sayılı günlerimiz bittiğinde ayrılmak biraz zor oldu ama nasılsa birkaç ay sonra yaz tatiline geldiklerinde yine görüşeceğiz diye kendimizi avutmaya çalıştık. Geldiğimizde aklımızda ve hayalimizdeki yaşanmışlıklarla birlikte görüntülü telefon görüşmeleri ile hasret gidermeye çalıştık. En çok da biz gittikten sonra kaldığımız odaya gidip “Dedddeee” seslenmesi görüntüsü yüreğimizi sızlattı.
“Hayat planlar yaparken başa gelenlerdir” dememişler boşuna. Biz yaz gelir torunumuzla hasret giderir, bu arada da 2. yaşını kutlarız diye düşünürken hepimizin bildiği “Korona virüs” belası çıkmasın mı? Bırakın ülkeden ülkeye gitmeyi evden komşuya gidemez olduk. Bu durumda tüm planlar yeni normale göre revize edildi ve doğum günü kutlamalarını akıllı telefonlar aracılığı ile dijital ortamda gerçekleştirdik. Dörde bölünmüş ekranın her birinde aile bireyleri yerlerini aldı. Yaşgünü pastası üzerindeki mumlar prensesimiz tarafından üflendi. Gerçi o seramoniyi beklemeden parmakları ile pastaya daldı ama ona bu da çok yakıştı. Giyimi, duruşu, bakışı gülüşü tam günün önemine de uygundu. Sağ olsunlar annesi ve babası tarafından bizim adımıza da alınan hediyelerin her birini açılışındaki hayret, şaşkınlık coşkuyu birlikte yaşadık. Teknik imkanlar kilometrelerin koyduğu mesafeyi ortadan kaldırmasa da duyguların, dileklerin düşüncelerin paylaşımında büyük yarar sağlıyor. Bu imkanları kullanarak artık torunumuzla eni konu iletişim kurabiliyoruz.
Nice sağlıklı doğum günlerine, nice sağlıklı, mutlu, huzurlu yıllara sevdiklerinle beraber sevgili torunumuz güzel Ada…