PEKİN GÜNLERİ / TIANANMEN MEYDANI’NDAN YASAK ŞEHİR’E DOĞRU

Kaldığımız Novotel’in önündeki geniş caddeden (Chongwenmen Xi Dajie) Tiananmen Meydanı’na doğru ilerlerken Pekin şehrinin “Şangay daha kalabalık, daha ışıltılı, daha kıpır kıpır olabilir ama yine de en büyük benim” mesajını alıyorsunuz. Meydana yaklaştığınızda milyonların bile zor doldurabileceği geniş bir alanı doğusu ben ilk defa görüyordum. Meydanda eski şehrin birçok giriş kapısından biri olan tarihi bir yapı, Mao evi yada anıtı ilk görecekleriniz arasında olacak diyebilirim. Zaten Pekin’de daha fazla bayrak, daha fazla kızıl yıldız ve daha fazla Mao görmek mümkün. Şangay’da daha çok paraların üstünde görmeye alıştığım Mao’nun resmine Pekin’de duvarlarda, meydanlarda, t-shirt’larda, şapkalarda, her türlü hediyelik eşyalarda bir figür olarak rastlayabilirsiniz. Meydanın ya da meydandaki kalabalığın neler yaşadığını ya da neler hissettiklerini bir başka bahara bırakıp biz meydanın sonundaki geniş caddeyi geçerek son imparator filminin bizlerde bıraktığı izlerle de bütünleştirerek yönümüzü Yasak Şehir’e (Forbidden City) çevirelim diyorum.

Yasak Şehir’den Çinde Ming hanedanlığından Qing hanedanlığına kadar olan yaklaşık 500 yıllık süre Çin İmparatorlarına ev sahipliği yapmış olan mekan olarak bahsediliyor. 1406 ve 1420 arasında inşa edilen ve inşaatında 200.000 işçinin çalıştığı  mekan 72 hektarlık bir alanı kapsamakta ve etrafı da  8 metrelik duvarlarla çevrelenmiş.   Çevre duvarlarının dibinde de 6 metre derinliğinde ve 50 metre genişliğinde içleri su dolu hendekler bulunmaktadır. Kompleks bütünlüğü içinde 980 yapı ve dokuz bine yakın odanın bulunduğu belirtilmektedir. Yasak şehrin içinde büyük yeşil alanlar ve çiçek bahçeleri de bulunmaktadır. Bahçede yaşları 100 ile 300 arasında değişen birçok ağaç ve bitki vardır.

Şehrin “yasak” ismi imparatorun izni olmadan kimsenin saraya girememesi ve sarayı terkedememesi gerçeğini hatırlatmak içindir. Yasak Şehir’e imparatorun eşleri ile imparator ailesine hizmet eden ve iğdiş edilmiş hadım ağalarından başakasının giremediği belirtilmektedir. Çin sanat ve mimarisinin çok özel ve önemli örneklerinden olan bu yapılar bütününde koruma ve restorasyon çalışmaları sistematik olarak sürdürülmekte ve yapılar da bir müze olarak ziyaretçilerin beğenisine sunulmaktadır.

Yasak Şehir’de elektrik olmadığı için ziyaretler belli saatlerde sona erdiriliyor. Biz de oradan ayrıldıktan sonra Pekin’in bir başka caddesinden yürüyerek otelimize gittik. Şangay’da, özellikle de Pekin’de bu caddede yürürken en çok dikkatimizi çeken şey adeta adım başı diyebileceğimiz sıklıkta umumi tuvalet tabelasına rastlamamızdı. “Puplic Toilet” yazan levhaların bu kadar sık olması doğrusu beni hayrete düşürdü. Bu tuvaletlerin oldukça temiz ve ücretsiz olmasına da hayli şaşırdım.

ŞANGAY GÜNLERİ / PEKİN’E YOLCULUK

Şangay’daki günlerimiz geçerken çocuklarımız bize “Size bir de Beijing’i gösterelim” dediklerinde  Beijing’in bizim kırk yıldan beri Çin’in başkenti olan Pekin şehri olduğunu da öğrenmiş olduk. Biraz daha dikkat edince bizde jilet, jandarma gibi çok sınırlı sayıda sözcükte kullanılan “J” sesinin burada Beijing, Nanjing, Caojiadu, Xujiahui, Ruijin gibi öncelikle yer ve yöre adlarında sıklıkla kullanıldığını gördüm. Fakat ben yine de yazılarımda daha çok bizim bildiğimiz “Pekin” sözcüğünü kullanmaya devam edeceğim.

Daha önceden çocuklarımızın yaptığı organizasyon doğrultusunda 11 Eylül Pazar günü saat 09.00’da Şangay’dan Pekin’e kalkacak uçağa binmek üzere sabah saat 07.00’da evden ayrıldık. Şangay’ın diğer hava alanı olan Hongqiao’dan kalkacak olan uçakta diğer formaliteleri tamamladıktan sonra 08.45’te yerimizi almıştık. Uçağımız tam belirtilen saatte kalktı. Doğu Çin Havayolları (China Eastern Airlines) ile yaptığımız yolculuk her ne kadar THY ile kıyaslanmasa da iyi geçti sayılır. Yemek olarak sunulan pirinç çorbası, bambu salatası, sardalyalı yumurta, karpuz ve menşeini öğrendikten sonra köftelerini de yedik. İçimden “Yavaş yavaş çin yemeklerine alışıyor muyum yoksa” diye bir düşünce de geçmedi de değil hani.

İki saatten daha kısa bir süre uçtuktan sonra Pekin Havaalanı’na indik. Oradan bir taksiye atlayarak 30 kilometre kadar bir yol aldıktan sonra rezervasyon yaptırdığımız otele geldik. İki gece konaklayacağımız otelin kaç yıldızlı olduğunu pek anlayamadım ama biz konforundan ve hizmet kalitesinden memnun olarak ayrıldık.

Her zaman aynı olmamakla birlikte fikir vermesi açısından Şangayda Pekine uçak bileti için yaklaşık kişi başına 650RMB, bizim kaldığımız standartta ve kayıtlarda Novotel olarakgeçen bir otel için gecelik kişi başına ekstralar dışında 400-500 RMB, hava alanından 30 kilometrelik bir mesafe için de taksiye 70-80 RMB ödemeniz gerekeceği bilgisini bir kenara not etmenizde yarar var derim. Bu arada bizim gibi şehri fazla bilmiyorsanız ve de sınırlı sürede çoğunluğu da şehir dışından kilometrelerce uzaklıkta olan daha fazla yeri gezmek ve görmek istiyorsanız şoförü ile birlikte bir günlük bir taksi kiralamanız daha yararlı olur düşüncesindeyim. Bizim de yaptığımız gibi böyle bir hizmet için günlük sekiz saatlik bir hizmetin karşılığı da yaklaşık 800 RMB civarında olduğunu  hemen eklemeliyim.

ŞANGAY GÜNLERİ / CENTURY PARK ZİYARETİ

Blogumu ve özellikle blogun Şangay ile ilgili bölümünü takip edenler parklar ile yazıların biraz fazla  olduğunu düşünebilirler. Ama her birini diğerine göre daha değişik daha farklı bulunca yazmadan edemiyorum. Bu yazımda bahsedeceğim park  da  “Park diye işte buna derler”  dedirten türde bir yer hani..

Century Park Şangay’ın merkezinde bulunan en büyük ekolojik parklardan biri olarak kabul ediliyor. Bir diğer adı da “tatil parkı” olarak geçiyor. Buraya 2 ve 7 numaralı metro hattı ile ulaşmak mümkün. Büyükçe bir göl etrafına konuşlandırılmış bu yerin planı bir İngiliz şirketi tarafından tasarlanmış. Yerleşim alanı 140 hektardan büyük olan bu alan için bir milyar RMB lik bir yatırım yapıldığı belirtiliyor. Parkın dizayn felsefesi insanoğlu ile doğanın ahenkli bir uyum ve entegrasyonu anlayışına dayanıyor.

Park bütünlüğü içinde halk köyü, ormanlık alan, golf sahası, bonzai bahçesi, yüksek kolonlu çeşme, çiçek saat, lunapark, ve oldukça geniş bir göl yer almaktadır. Ayrıca su üzeri restoranı, sergi alanı, ve market ziyaretçilerin hizmetine sunulmuş durumdadır. Park alanı oldukça geniş olduğu için iki veya dört kişilik olan dört tekerlekli bisikletlereden de –ki biz öyle yaptık- yararlanabilirsiniz. Ya da gölde deniz bisikletlerinin zevkini yaşamak da keyfinize kalmış. Zamanı denk gelirse özel olarak hazırlanan havuzdaki müzikli su ve ses gösterisini de kaçırmamanızı tavsiye ederim.

Tüm bunların ardından inşallah bizim gibi yağmura tutulmazsınız. Ziyaretimiz sonunda park kapısından metro istasyonuna kadar olan 100-200 metrelik yolda tepeden tırnağa bizi ıslatan Şangay yağmuruna tutulduğumuz için bu öneriyi yapıyorum. Şangay’da yazın özellikle bayanların çoğunun niye şemsiye kullandığına da şaşırmayacağız bundan sonra.

ŞANGAY GÜNLERİ / BİLİM VE TEKNOLOJİ MÜZESİ

Şangay’ın ünlü Bilim ve Teknoloji Müzesi’ne daha önceki yıl Şangay’a geldiğimizde, hemen yanındaki Century Park’ta fazla vakit geçirdiğimizden dolayı kapısına kadar gelmemize rağmen geç olduğu için girememiştik. Oğluma “nasıl olsa yerini biliyoruz” diyerek bu defa Nurayla ikimiz gidelim dedik. Gerçekten harita da elimizde olduğu için deyim yerindeyse elimizle koymuş gibi bulduk müzeyi. Bulduk bulmasına da, içeri girmek o kadar kolay olmadı. Orada yaşadıklarım bana yıllar önce bir yerlerden duyduğum veya okuduğum bazı cümleleri hatırlattı. O cümlelerde bir insanın çağdaş olması için taşıması gereken en az üç koşulu; araba kullanabilmek, bilgisayar kullanabilmek ve bir de kendini anlatabilecek veya başkalarını anlayabilecek düzeyde bir yabancı dil bilmek olarak açıklanıyordu. Ülkemin insanının günlük yaşaması, pratikte hemen o gün işine yaramayan bir şeyi öğrenme gereği duymaması gibi alışkanlıkların bize de yansıması kadar doğal bir şey olamaz.

Neyse bu girişi şunun için yaptım. Yukarıda bahsettiğim gibi müzeyi bulduk ama içeri giremedik. Bizim teknolojiye girmemiz için biraz da teknolojinin bizim içimize girmesi gerekiyordu. Ben işaretle gişedeki kıza iki bilet “tu tikit” bile dedim ama baktım ki kızın arka tarafındaki panoda gezilecek yerlere, alınacak hizmetlere, bileti alan kişiye gore 20 RMB’den başlayıp 450 RMB’ye kadar değişen bilet fiyatları var. Kız da bana hangisi olduğunu anlatmaya çalışıyor, ben de farketmez hangisi kolayına gelirse o olsun tarzı işaretler yapıyorum ama bir türlü anlaşamadık. İşte o zaman bununla ilgili fırsatları hatırladım “Fırsatlara hakim olan hayata hakim olur” sözünün doğruluğuna yeniden katıldım. Bütün bu iletişim maceralarını yaşarken oğlumuz Dinçer her zaman  aradığı gibi telefonla aradı. Biz de durumu ona anlattık.  Kısa bir telefon diplomasisinden sonra 60 RBM lik biletlerin bize uyduğu bilgisinden hareketle 120 RBM’yi kıza uzatıp iki bilet istedik. O da meseleyi anladı ve biletlerimizi verdi. Biz de teknoloji müzesine yine teknolojinin bize sağladığı imkanlar sayesinde girdik.

Şangay Bilim ve Teknoloji Müzesi, Huangpu Nehri’nin doğusunda, Century Meydanı’nda yer almaktadır. Müze adeta doğa, kültür ve teknolojinin ahenkli bir bütünleşmesidir. Burayı ziyaret ettiğinizde bilinmeyene olan merakınız iyice canlanacak, ve adeta eğlenceli bir keşif dünyasına yolculuk yapacaksınız. Bu gün müzede görülenler ve yaşananlaın insanların gelecekteki yaşantılarını muhakkak olumlu yönde etkileyeceğini tahmin ediyorum. Büyük ve adına uygun bir mimaride kurulmuş müzede geçici sergi alanları, hayvanlar dünyası ile ilgili animasyonlar, çocuklar için gökkuşağı ülkesi, dört boyutlu sinema, uzay tiyatrosu,  robotlar dünyası, gibi çeşitli tasarım ortamları bulunmaktadır. Özellikle insan vücudu içine yapılan yolculuk ile robotların müzik ve dans gösterisinden çok etkilendiğimizi söyleyebilirim. Bizimle birlikte bazı ilkokul öğrencilerinin  gruplar halinde öğretmenleri nezaretinde müzeyi gezmeleri de dikkatimizi çekti. Sonuç olarak giriş pek iyi başlamasa de gelişme ve sonuç iyi oldu diyebileceğimiz bir etkinlikti bizim açımızdan.

ŞANGAY GÜNLERİ / FAKE MARKETLERDE ALIŞVERİŞ

Şangay’a gelen herkesin uğramadan geçemeyeceği yerlerin başında fake marketler geliyor. Fake marketler deyince aklınıza kapısında “Fake market”yazan alışveriş merkezleri gelmesin sakın. Bu isimlendirme elektroniğinden giyimine, bijuterisinden gıdaya aklınıza gelen her şeyin özgün ve aynı zamanda da tüm dünya markalarının çeşitli kalitelerde taklitlerinin satıldığı yerleri anlatmak için yapılmıştır daha çokçası.  Yani bizimTahtakale ya da Mahmutpaşa usulu alışveriş tarzına yakın bir anlayışı çağrıştırmaktadır.

ŞANGAY GÜNLERİ  /  FAKE MARKETLERDE ALIŞVERİŞ

Bu marketlerden alışveriş yaparken son derece dikkatli olmakta yarar var. Öncelikle beğendiğiniz veya satın almak istediğiz herhangi bir malın fiyatını öğrenmekle işe başlayacaksınız. Bunun içinde evrensel işareti olan elinizin başparmağı ve işaret parmağının sürtülmesi ile yapılan “kaç para ?” işaretini  anlamayan yoktur. Bunun üzerine çoğunluğu genç delikanlı ve kızlardan oluşan satış elemanı eline aldığı hesap makinesine yazdığı sayıyı hemen size uzatmakla kalmayıp makineyi adeta elinize tutuşturur. Siz bu rakamı ya da çok az bir indirimi kabul ederseniz onlar büyük piyangoyu yakalamış demektir.

ŞANGAY GÜNLERİ  /  FAKE MARKETLERDE ALIŞVERİŞ

Yok eğer buralardan daha önce alışveriş yapmış ya da birilerinden buraların tarz ve yöntemleri konusunda bilgi almış iseniz size uzatılan hesap makinesine yazılan fiyatın çok altında belki de üçte birin de altında bir miktarı yazmanızın hiçbir sakıncası yoktur. Tabi sizin yazdığınız rakamı okuyan satıcı önce yüzünü karartacak,muhtemelen hesap makinesini elinizden alırken kendi dilince biraz küfürlü, biraz da”sizin hiç emeğe saygınız yok mu bu hiç teklif edilecek miktar mı?” anlamına gelen sözler söyleyecektir. Bu durumda siz “yoksa ayıp mı ettim” gibi düşünüp suçluluk duygusu yaşamaya başlayarak onun rakamına yaklaşmaya başladığınızda yine oltaya düştünüz demektir. Aksine umursamaz da dükkanı terketmeye doğru yöneldiğinizde eleman peşinizden gelerek yazılan fiyatı revize etmeye başlayacaktır. Bu siz diğer dükkanlara doğru gidip neredeyse girdiğiniz dükkanın yerini unutmaya başladığınızda dahi bu amansız takip devam edecek devam edecektir.

ŞANGAY GÜNLERİ  /  FAKE MARKETLERDE ALIŞVERİŞ

Sizin direncinizle satıcının ısrarı arasındaki rekabet böyle devam ederken muhtemelen sonunda “Hadi madem kurtarmaz ama verelim” anlamına gelecek bir işaretle siz tekrar dükkana davet edileceksiniz. Kararlığınızın karşılığını almış bir kişinin gururu ile aldığınız eşyayı çantanıza yerleştirirken “Acaba yazdığım rakamı daha aşağılarda tutsaydım alamaz mıydım?” kaygısı da peşinizi bırakmayacaktır.

ŞANGAY GÜNLERİ  /  FAKE MARKETLERDE ALIŞVERİŞ

Bu bakımdan birçok alışveriş merkezi için belirttiğim maksimim ve minimum fiatları belirtirken buralar için aynı şeyi yazmaya cesaret edemiyorum. Malın fiyatını satıcının yeteneği ile, alıcının kararlılığının buluştuğu nokta olarak da tanımlayabiliriz. Bu bakımdan bedavadan pahalı alınan herşeyde aldanma ihtimaliniz olabilir diyerek bu bahsi kapatmakta yarar var diye düşünüyorum.

ŞANGAY GÜNLERİ  /  FAKE MARKETLERDE ALIŞVERİŞ

Tabi bu gözlem ve tespitlerin her, yer ya da her alışveriş merkezi için geçerli olmadığının da bilinmesi gerekir. Etiket fiyatı üzerinden en ufak bir indirimin yapılmasının söz konusu olmadığı belli markalara ait birçok alışveriş merkezini bu değerlendirmenin dışında tutmak gerektiği kanaatindeyim.

ŞANGAY GÜNLERİ / UYGUR LOKANTASI KEYFİ

Türk damak zevkine en yakın mutfaklardan birinin de Uygur mutfağı olduğunu hem etraftan hem de oğlumdan duymuştum. Bunu bizzat yaşamak için de iki farklı Uygur lokantasına gitme fırsatını yakaladık. İlk gittiğimiz lokantada yemeğe bizimle birlikte oğlumun basketbol arkadaşlarından Marko isimli bir doktora öğrencisi ile onun kız arkadaşı da katıldı. Daha sonra 9 Eylül’de –ki bu bizim 33.evlenme yıldönümüze rastlayan gündür- bir başka lokantaya eşim ben ve oğlumla birlikte gittik. Müge o sırada ülke dışında iş gezisinde olduğu için bize katılamadı.

Gördüğümüz iki lokanta da mekanın dizaynından, servis biçimine ve menu listesine kadar hemen hemen aynı standarttaydı. Lokantaya girdiğinizde önce size geleneksel uygur kıyafetleri ile genç kız ya da erkek garsonlar karşılıyor. Masada daha önceden konmuş fincanlarla sıcak bitki çaylarını ikram ediyorlar ve çaydanlığı yemek süresince içilmesi için masada bırakıyorlar. Daha sonra siparişleri alıyorlar. Bize gösterilen katalog biçimindeki resimli menu listesinden tercihlerimizi yapmak zor olmadı. Daha çok bize yakın gelen kuzu şiş, pilav, patates kızartma, brokoli salatası, yogurt, bira şeklindeki seçenekler üzerinde durduk. Şişlerden beşer tane söylediğimiz için oldukça doyurucu bir öğündü. Özellikle Çin’in birçok yerinde bulamadığınız naturel yoğurdu burada rahatça bulabilirsiniz. Eğer geleneksel yemek aracı olan çubuklarla yemeyi beceremiyorsanız boşuna uğraşmayarak çatal kaşık istemenizde yarar var.

Uygur lokantalarının bir diğer değişik özelliği  yemek esnasında son derece alıcı ve şık uygur kıyafetleri giyen genç bir kızın 15-20 dakika ara ile muhtemelen uygur müziği eşliğinde kıvrak dans gösterisinde bulunmasıdır. Masalarda yemek yemekte olan müşterilerden isteyenler de seviyeli bir biçimde bu dansa iştirak ediyor.

Bütün bunların sonunda karnınız iyice dolup mekandan ayrılma vakti geldiğinde sıra hesap ödemeye geliyor. Bu konuda bundan sonra benim favorim Uygur lokantaları diyebilirim. En son üç kişi için 170-180 RBM –ki bu türk parası ile 50-60 liranın karşılığdır- ödediğimizde artık McDonalds’ların hakimiyetine de son verme sırası geldi diye düşünmeye başladım 🙂

ŞANGAY GÜNLERİ / ZHONGSHAN PARK’TA BİR ÖĞLEDEN SONRA

Öğle yemeğini oğlumun önerisi üzerine onun çalıştığı işyerine yakın bir Hint lokantasında yemeye karar verdik. Şangay’da birçok ülke mutfaklarından lezzetler sunan lokantalara rastlamak mümkün. Bunlar hem birbiri ile hem de kendi aralarında bir rekabet içindeler. Yani Hint mutfağı olarak oldukça mütevazi ölçülerde hizmet verenler olduğu gibi yine aynı misyonla daha lüks hizmetler sunanlar da oluyormuş. Bu bilglleri de oğlumdan ve bizimle birlikte yemeğe katılan arkadaşı Evrenden aldım. Bizim gittiğimiz daha çok bizlerin esnaf lokantası olarak bildiğimiz tarza yakın ve özellikle öğlenleri uygun fiyatlı sabit menüler sunan bir lokanta imiş. Burada servis  önce herkese kendilerine özgü soğuk bir çayın sunumu ile başlıyor. Daha sonra günün menüsü olan yemekler sunuluyor. O gün için salata, pilav, iki adet sulu yemek ve ekmekten oluşan menü biraz acısı ve baharatı fazla olmakla birlikte bizim damak tadına yakın gibi geldi bana. Ayrıca ekmeğin ve pilavın sınırsız olduğu da düşünüldüğünde son derece de doyurucu olduğu söylenebilir.

Yemek sonrası oğlum ve arkadaşı işe gidince biz de Nurayla yanımızdan hiç ayırmadığımız haritanın da yardımı ile çınar ağaçlarının gölgesinde yürümeye başladık. Bu yürüyüşümüz Yuyuan Caddesi ile Changshou Caddesi’nin kesiştiği yerde bulunan Zhongshan Park’a kadar sürdü. Burada hem biraz dinlenmek hem de yeşillikler arasında serinlemek istedik. Şangay’ın çeşitli yerlerinde bu tür nefes alıcı ve nefes açıcı yerlerin olması gerçekten çok sevindirici. Parkta hemen her yaştan ve her kesimden insanın gönlünce vakit geçirmekte olduğunu gördük. Bazı ağaçların gölgesinde emekli olduğunu düşündüğümüz yaşlıca bir grubun sohbetlerine, bir başka köşede öğrenci olduğunu tahmin ettiğimiz genç kız ve erkeklerin fısıldaşmalarına, biraz daha ileride verilen müzik eşliğinde insanların eşli veya tek başına dans etmelerine tanıklık ettik. Bir başka köşede de kağıt, dama, satranç ve şeklini ilk defa gördümüz taşlarla bilmediğimiz oyunları oynayan gruplar vardı. Oluşturulmuş göletteki deniz araçlarında ve lunapark alanında ise henüz kimseler yoktu. Alan içerisindeki küçük galeride açılmış olan fotoğraf sergisini ve saksafonu ile kendi müziğini yapan sanatçıyı da izledikten sonra farklı bir duraktan metroya binerek evimize döndük.

ŞANGAY GÜNLERİ / EXPO FUARI VE BİR KARNAVAL GEZİSİ

İzmir talip olmasına rağmen Expo 2010 ile ilgili düzenleme şansını Şangay’a kaptırdığını herkes hatırlayacaktır. Çin’in bu fırsatı çok iyi değerlendirerek son derece görkemli bir açılış ile bu işi çok güzel başardığını basından takip etmiştim

Ülkelerin terkettiği alanda kurulmuş karnaval organizasyonu daha çok atlı karınca, dönme dolap, çarpışan arabalar ile diğer şans oyunlarının yerleştiği mekanlara baktığımızda daha çok buranın büyük ölçekli bir lunaparka benzediğini düşünebilirsiniz. Üç ay sürecek bu karnavalda, kısmetini aramak için Türkiyeden gelen Kahramanmaraşlı Dursun  Ustanın dondurmasından da yedikten ve giriş  biletlerine yüklenmiş puanları çeşitli oyunlarda tükettikten sonra meydanın karşı tarafındaki Expo 2010 etkinlikleri için inşa edilmiş olan Çin pavyonunu ziyarete yöneldik.

2010 yılında yapılan ve altı ay süren bu etkinliklere katılan tüm ülkeler tabir yerinde ise tasını tarağını toplayıp gitmiş.  Ancak Çin  hem ev sahibi olmanın verdiği rahatlıkla, hem de yaptığı yatırımın meyvalarını daha fazla toplamak ve de tanıtım ve reklamını daha uzun bir zamana yaymak adına kendisine ait olarak yaptırdığı mekanı hala ziyarete açık tutuyor. Gerek görüntüsü gerek mimarisi ile bu yapı her yönden farklı olduğunu hemen hissettiriyor. Binaya girdiğinizde şaşkınlıkla hayranlık karışımı bir duygu yaşıyorsunuz. İçeriye alınan ziyaretçiler önce  üç duvarı ekran haline getirilmiş büyük bir salona alınıyor. Burada müzik eşliğinde yarım saate yakın bir sunumda, Çinin geçmişten bu güne geçirdiği gelişim özetleniyor. Daha sonra pavyonun diğer bölümlerinin ziyareti başlıyor. Görüntü, ışık ve müziğin son derece ahenkli buluşmasına tanık oluyorsunuz ziyaret süresince.

Çin pavyonununda geleneksel Çin değerleri olarak benimsenen ölçülü tüketim, basite dönüş, uygun çözüm ana eksen olarak kabul edilip çağdaş gelişimin bu tema etrafında şekillenmesi ile ilgili projelere ağırlık verildiğini görülüyor. Ayrıca global iklim değişikliğinin yarattığı rekabet ve olumsuzluk sonucu düşük karbon salınımı ile ilgili çalışmalara da geniş yer verilmiş. Son olarak geçmişle gelecek arasında diyalogu esas alan bir yolculuk yaptırılarak Çindeki kentsel mimarinin paradigma, erişim, yapı sanatı ve şiir sanatı ile olan bütünlüğüne dikkat çekiliyor.  Bu arada basit ve düz kavramı içinde süper prinçe özel bir yer ayrıldığını hemen belirtmeliyim.

Yapılan her türden gezi ve ziyaretlerin önemli bir yararı da insanların da birbiri ile buluşmasına fırsat sağlamasıdır kuşkusuz.  Bu gezimizde de Dinçer’in Çin’de yaşayan arkadaşlarından Bora, Tanya ve Fergül ile buluşmak “Her şey dostlarla güzel olur” sözünü doğrularcasına bu ziyareti daha keyifli ve kaliteli hale getirdiğini söyleyebilirim.

 

ŞANGAY GÜNLERİ / HOOTERS’TA AKŞAM YEMEĞİ

Televizyon kulesini ziyaretimiz üç saatten fazla sürdü.  Hem biraz dinlenmek hem de akşam yemeğimizi yemek için uygun bir yer arayışına koyulduk. Geçen ziyaretimden de Çin mutfağının bize göre olmadığını biliyordum. Hatta bu konu ile ilgili bazı arkadaşlara Amerikanın McDonalds’ları açtığı için çok hayırlı bir iş yaptığını söyleyerek şakalaşmıştık. Gerçektende her ülkede aynı standardı sürdürdükleri için dışarda yemek yerken oraları tercih ediyordum. Bu defa oğlum bizi daha önce kardeşi ile de gittikleri bir yere götürdü. Hooters adındaki bu mekana girince sizi turuncu renkte kısa bir şort ve beyaz bir thsort giyen genç bir bayan garson karşılayarak sizi uygun bir yere oturtuyor. Daha sonra bir başka garson gelerek kendini tanıtıp siparişlerinizi alıyor. Burada özellikle yabancılara hizmet veren bir çok sektörde insanlar kendini ikinci bir isimle tanıtıyor. Masamıza sipariş almaya gelen genç kız da her hali ile Çinli olmasına rağmen kendini Lucy olarak tanıtı. Belki de birbirine karıştırılması her zaman mümkün ve telaffuzu Çince olan isimleri ile müşteriyi zorlamamak için düşünülmüş bir çözüm olarak yorumladım ben bunu.

Menünün McDonalds’ların menüsünün biraz daha farklılaştırılmış ve zenginleştirilmiş şekli olduğunu, ancak arada kendi özgün çeşitlerini de eklediklerini söyleyebilirim. Buraya geldiğinizde yemek yemenin sadece karın doyurmaktan ibaret olmadığını farkediyorsunuz. Olay biraz da görsel şölen halini alıyor bir yerde. Yemeğin bir bölümünde bir bakıyorsunuz sanıyorum kendilerince önceden kurgulanmış bir işaretle tek tip giyinmiş 20-25 yaşındaki kızlardan oluşan genç garsonlar verilmekte olan müziğin ritmine uygun olarak dansetmeye başlıyorlar. 3-5 dakikalık bu gösteriye zaman zaman müşterilerin de katılmalarını sağlıyorlar. Yemeğin sonunda garson kızlarla resim çektirrerek seramoni sona ermiş oluyor. Yemeğin sonunda mc.donalslara göre biraz daha farklı bir hesap ödeneceğini de bilmekte yarar var. Malum her şey için bir bedel ödemek gerekiyor.

ŞANGAY GÜNLERİ / TELEVİZYON KULESİ

Şangay’daki bir günümüzü de Bund’un karşı kıyısında (Pudong tarafı, Lujıazuı metro istasyonu) Huangpu nehrinin kenarındaki, geceleri ayrı, gündüzleri ayrı bir biblo güzelliğindeki Şangay’ın ünlü televizyon kulesini (Oriental Pearl TV Tower) ziyarete ayırdık. 468 metre yüksekliği ile Asyanın birinci dünyanın üçüncü büyük kulesi olan bu yapı statik, teknik ve estetiğin ahenkli bir buluşması adeta. 90-263-350 metrelik kademeli ziyaret alanları bulunan kuleye çıkmak iseyen ziyaretçiler çıkacakları bölümlere ve görecekleri yerlere göre farklı ücretler ödemek zorundalar. Her bir bölüme asansörle çıkarken görevli bir genç kız bölümler ile ilgili Çince ve İngilizce açıklamalarda bulunuyor. Biz 150 RBM’lik tarifeyi kullanarak 350 metrelik en üst noktaya kadar çıktık. Burada büyük bir küre şeklindeki bölümden şehrin tamamının görme imkanı buluyorsonuz. Yine bu bölümün üst katındaki döner lokantada yemek yerseniz sizin dönmenize gerek kalmadan aynı görselliği yine yaşamanız mümkün.

Buradan 263 metrelik bölüme indiğinizde burası yukarıya döre daha geniş bir gezinti imkanı sağlıyor sizlere. Bu bölümün en ilginç kısmını bir alt kata indiğinizde (259 metre) görüyorsunuz. Gezinti mekanının tabanının camdan oluşu üzerine bir ürperti yaşayabilirsiniz. Nuray bu cam zemin üzerinde yürümeye cesaret edemedi. Bir çok kişinin adeta yaya kaldırımında yürür gibi gezinmesine rağmen ben sadece resim çekmek için birazcık da korkarak cam zemin üzerinde durabildim. Bu heyecanlı  dakikalardan sonra 90 metredeki bölüme geçtik .Burada da bazı oyun ve eğlence alanları ile birlikte küçük bir uzay müzesisinin yer aldığını gördük. Bu bölümde  biraz nazlanarak, biraz da korkarak  oğlumla birlikte bindigim roller coaster ismli araç  karanlık  bir dehlizde korkunç sürat ve dönüşleri ile bize adrenalin yüklü dakikalar yaşattı.

Nihayet kulenin zeminine gelip çıkışa yöneldiğimizde aldığımız  giriş biletinin bu bölümde bulunan  Şangay Tarih Müzesinin (Shanghai History Museum) ziyaretini de kapsadığını öğrenince burayı da atlamak istemedik.  10bin metrekarelik bir alanda yerleşmiş olan müzede Şangay’ın geçmişten bu güne ticaret, tarım çiftçilik, insaat, gemicilik,eğlence, basın-yayın, sanat gibi tüm ekonomik ve sosyal alanlardaki gelişimi multi medya teknolojisi ile sunuluyor. Burada ziyaretçiler bir yerde etkileyici bir zaman yolculuğuna çıkarılıyor. Müzede 1000’in üzerinde kültürel hatıra ile 100’den fazla figürü izlerken ayaklarınız günün yorgunluğunu taşıyor ola da yüreğiniz mutlu bir şekilde bu mekanı terkedecektir.