BİRAZ DA KİTAP / CAHİDE

Artemis yayınlarından çıkan “Cahide”, Eyüphan Erkul’un yazdığı biyografik bir roman. Daha önce bu tarz romanlardan Nazım Hikmet’in annesini anlatan Osman Balcıgil’in yazmış olduğu “Celile” isimli romanı okumuş ve beğenmiştim. Elimde bulunan kitaplardan en sona bunu bırakmıştım. Ne yalan söyleyeyim o sıralarda elime aldığımda biraz da ürkmüştüm 700 sayfalık kalınca halini görünce. Ama okudukça, biraz da sonuna doğru geldikçe, bizlerin hatıraları ile de ilintili olmaya başlayınca çok uzun olmayan bir zaman içinde bitirdim. Bizlerin daha çok sinema dünyasından bazı filmlerden tanıdığımız Cahide Sonku’nun hayatı anlatılıyor kitapta.

Cahide Yemen’de 1916 yılında dünyaya geliyor. Annesi Hayriye, Osmanlı Subayı Çorapsız İbrahim Paşa’nın kızı. Dolayısı ile Cahide bir paşa torunu. Babası da dedesinin birliğinde görevli Necati isminde bir subay. Ancak babasının İngilizlere esir düştüğü ve bir daha geri gelmediği biçiminde bir söylenti ile babasını hiç tanımadan büyüyor Cahide. Osmanlının Yemen’den çekilmesi ile dede, anne ve abladan (Necdet) oluşan dört kişilik aile İstanbul’da daha önceden almış oldukları evlerinde hayatlarını sürdürmeye başlıyorlar. Saltanatın, hilafetin kalkması ile artık iyiden iyiye yalnızlaşan Paşa için de sıkıntılı günler başlamıştır.

Okuluna devam ederken Cahide’nin yeteneğini öğretmeni Yaşar Hanım fark eder. Cahide’nin bir duygu halinden başka bir duygu haline geçebilmesine hayran kalmıştır. Bunu nasıl yapabildiği üzerinde de uzun uzun konuşurlar. Rol üstlendiği okul temsillerinde bu yeteneği birçok kişi tarafından fark edilir. O sıralarda birer kültür yuvası olan Halkevlerinde görevli bir tanıdığı (Nuri Bey) kendisini tiyatroda geliştirmesi için tekliflerde bulunur. Ancak o sıralarda yani cumhuriyetin ilk yıllarında Müslüman bir Türk kadını için böyle işler hoş karşılanmaz. Daha önceki Afife Jale örneği de pek iyi karşılanmamıştır. Özellikle dede Çorapsız İbrahim Paşa’nın bunu kabul etmesi çok zordur.

Cahide çok farklı bir karaktere sahiptir. Son derece cesur, ilkeli, doğru bildiğinden asla şaşmayan, aklına geleni hemen söyleyen, yani dobra bir kişiliğe sahiptir. O tiyatro sanatçısı olma yolunda kararını verince Halkevlerinden bu yolculuk başlar. Giderek Şehir tiyatroları, konservatuvar derken sahnelerin en çok aranan ve bilinen ismi haline gelir. Bütün bunların arkasında Muhsin Ertuğrul’un (Kitabın büyük bir bölümünde Ertuğrul Muhsin olarak geçer, ancak soyadı kanunundan sonra Muhsin Ertuğrul adı ile bilinecektir.) eksilmeyen desteği vardır. Bu arada “Söz Bir Allah Bir” adlı film ile de sinema dünyasına girer.

Kitapta geçen olay ve anekdotlar bir çoğumuza tanıdık gelecektir. Atatürk yeni cumhuriyetin tiyatro ile ilgili çalışmalarını yakından izlemekte, sık sık da Muhsin Ertuğrul’dan bilgi almaktadır. Ayrıca bir oyunu bizzat izleyeceğini belirtmiştir. Atatürk’ün geleceği oyunun günü ve saati günler öncesinden belirlenmiştir. Bütün sanatçılar o gün için büyük bir şevk ve heyecan içinde çalışmakta ve o büyük insanın önünde sahneye çıkmayı sabırsızlıkla beklemektedir. Gelecek kişi sayısına göre localarda gerekli düzenlemeler de yapılmıştır. Beklenen gün ve saat geldiğinde bütün gözler locadadır ama beklenen misafir gelmemiştir. Anlaşılır ki gecikme yaşanacaktır. Sanatçılar bekleyip beklememe konusunda tereddüt eder. Gözler Muhsin Ertuğrul’dadır. Üstat hiç tereddüt etmeden gongu üç kez çaldırarak oyunu zamanında başlatır. Birinci perde devam ederken Atatürk beraberindekilerle gelir, kendisini tiyatro görevlisi karşılar ve “Muhsin Bey’in kesin emri var Paşam; oyun başladıktan sonra kimseyi almayın diye. Fakat siz başkasınız tabi” der Buna karşılık Atatürk “Kural kuraldır çocuk, herkes gibi biz de uymak zorundayız” der. Biraz sonra Muhsin Ertuğrul gelir, kesin kuralları olduğu için kendilerini alamadıklarını belirtir. Atatürk kendisine oyunu zamanında başlattığı için teşekkür eder. Bu defa oyuncular oyunu baştan almak ya da kaldığı yerden devam etmek konusunda tereddüt yaşar. Muhsin Ertuğrul yine kalınan yerden devam etmelerini söyler. Böylelikle heyet ikinci perdeye dahil edilmiş olur. Atatürk’ün kendilerini izlediklerini gören oyuncular çok iyi bir performans sergiler. Oyunun nihayetinde uzun süre alkışlanırlar. Bu arada Muhsin Ertuğrul sahneye çıkarak Mustafa Kemal’in aralarında bulunduğunu, kendileri için birince perdeyi tekrar oynayacaklarını, isteyen seyircilerin tekrar izleyebileceklerini duyurur. Büyük bir alkış tufanının ardından hemen hemen salonun tamamı birinci perdeyi tekrar izler.

Düşünebiliyor musunuz, bu olay bundan yaklaşık 90 yıl önce geçiyor. Kuralları herkes için uygulayan yetkili ve bu kurallara herkes gibi uyan efsane bir lider. Bugün benzer bir durumda olabilecekleri herkesin hayal gücüne bırakıyorum.

Cahide zaman içinde tiyatro ve sinema oyunculuğu yanında film yapımcılığına da el atmaktadır. “Sonku Film” adı ile yeni filmler çekmekte, yabancı filmlerin telif hakkını alarak yurt içinde sinema gösteriminde geniş bir etki alanına sahip olmaktadır. Zeki Müren ile çekilen “Beklenen Şarkı” filminin perde arkası olayları kitapta geniş olarak yer almaktadır.

Tiyatro ve sinema hayatının bu fırtınalı günlerinde aile hayatında da dramatik gelişmeler yaşamaktadır Cahide. Dedesi ile oturdukları ev bir gece yangında kül haline gelir ve kendilerini sokakta bulurlar. Bir aile dostları köşkünün müştemilatında bunlara yer verir. Çorapsız İbrahim Paşa bütün bu dertler ve son evresini yaşadığı tüberküloz hastalığı nedeniyle hayatını kaybeder. Tam da bugünlerde bir adam çıkagelir. İngilizlerin elinde esir olduğu muhtemelen de ölmüş olduğunu zannettikleri babasıdır bu. Esir düşme kısmen doğru da olsa aslında baba Necati Bey resmen terk etmiştir ailesini. Bu durum Cahide üzerinde büyük bir travma yaratır. Babası ile zaten iyi olmayan ilişkisine son verir. Fakat yıllar sonra annesi Hayriye’nin Çorapsız İbrahim paşanın yanından ayrılmaması üzerine kendisinin bu esareti kabul etmeyerek ayrılmasını Cahide anlayışla karşılayacak ve aradan uzun yıllar da geçse de birbirlerini kucaklayacaklardır.

Daha sonra bu müştemilattan ayrılıp ayrı bir ev tutarlar. Artık ailenin geçimi tamamen Cahide’nin omuzlarındadır. Annesinin de tüberküloz olması bir başka yıkım olur. Kendisini tamamen iş hayatına verdiği için annesinin bakımı ablası Necdet’e kalmıştır. Necdet’in de bazı gönül maceralarından ötürü annesini ihmal ettiğini öğrenen Cahide ablasına çıkışınca o da evi terk eder ve bu Cahide ile son görüşmeleri olur. Cahide annesi ölene kadar yardımcıların ve komşularının yardımı ile onun bakımını üstlenir.

Bütün bu hengâme içinde Cahide’nin aşkları da çok geniş ve ayrıntılı olarak yer alıyor kitapta. Kendisi “mış” gibilerle yaşamayan, sevmek ve sevilmek için yaratılmış bir aşk kadınıdır adeta. Etrafı sayısız hayranları ile dolup taşmaktadır. İlk evliliğini yine aynı dünyanın çok tanınmış yakışıklı ve çapkın oyuncusu Talat Ertemel ile gerçekleştirir. Fakat zaman içinde bu evlilikte aradığını bulamaz. Hele Talat’ın eski alışkanlıklarını sürdürmesi ve kendini aldattığına bizzat tanık olması üzerine bu evliliği hemen sonlandırır.

Parseh Çıtıryan belki de aradığı aşkı bulduğu kişidir Cahide’nin. Bu zengin iş adamının Müslüman ve Türk olmaması çevresinde çok yadırganır, hatta baskı ve tehditler ile karşılaşıyor olsa bile Cahide dimdik durarak yüreğinin sesini dinlemektedir. Evlenmeleri için uygun bir zamanı beklerken Türkiye’de daha çok gayrimüslimleri hedef alacak varlık vergisi kanunu çıkarılır ve Paseh’in de içinde bulunduğu zengin tabakadan yüksek miktarlarda paralar istenir. Ödemeyenler de Erzurum Aşkale’de amele kamplarına gönderilir. Parseh servetinin tamamını satsa da ödeyemeyeceği bu miktar için Erzurum’a gönderilir. Oradan sağ dönmemesi de söz konusudur. Fakat Cahide’nin içindeki aşk sönmemiştir. Bir çözüm için ne kadar kafa yorsa da sonuç alamamaktadır Cahide. Günün birinde Parseh’in kız kardeşi bir teklif ile gelir. Başka bir gayrimüslim aile bu parayı ödeyecek ancak kızlarının Parseh ile evlenmeleri koşulu ile. Cahide’nin yapması gereken aşkının bittiğini bildiren bir mektup yazmaktan ibarettir. Cahide kendisine yakışanı yapar, bütün aşkını, acılarını içine gömer ve mektubu yazar. Ama biricik aşkını başkalarının kolunda görse de en azından hayatta olması ile kendisini avutacaktır.

Tanınmış iş adamı İhsan Doruk ile iki kez evlenir. İlk evliliğinden yeterince aşk bulamadığı için ayrılmıştır. Ama İhsan Doruk tekrar kendini sevdirmesini bilmiş ayrıca bir de adını Ender koydukları bir kız çocukları olunca tekrar nikah masasına oturmuşlardır. Fakat Cahide’nin affetmeyeceği bir aldatma olayının ardından bu evlilik de ne yazık ki bitmiştir.

Cahide bundan sonra kendini tamamen işine vermek istemektedir. Azmi, kabiliyeti, cesareti bunun için yeterlidir ama yıllardır almakta olduğu alkol ile arasına bir türlü mesafe koyamamaktır. Her bir olay ve durum onun için bir alkol alma sebebidir. Kaçmak, sığınmak, kutlamak, kurtulmak, sevinmek, kavuşmak gibi durumlar alkol için hemen değerlendirilir. Alkolün her çeşidi sınır ve miktar tanımadan tüketilmektedir. (Kitabın son sayfalarını okurken aklıma geldi. Keşke bir çetele yapsaydım ve Cahide’nin “Bir büyük rakı ver, on şişe bira getir, bir büyük votka ver” gibi siparişlerin bir toplamını yapsam sonuç ne olurdu acaba merak ediyorum.)

En büyük darbeyi Cahide Ankara’da iken film şirketinin ve deponun kül olmasına sebep olan yangın sonucu yemiş oluyor. Yerli ve yabancı filmlerin tamamı yok olur. Bütün bunlara rağmen yeniden başlamak için Cahit Irgat ile kurduğu tiyatro önceleri iyi gitmesine rağmen Cahit Irgat’ın Cahide’yi de geride bırakacak alkol tutkunluğu girişimi sonuçsuz bırakır.

Neticede Cahide’nin köşklerde ve saraylardaki yaşamı, sonunda bir odalı evde emekli maaşı ile yetinen bir durumla sınırlanıyor. Yani eskilerin “Ne oldum dememeli ne olacağım demeli” sözüne uygun bir durum.

Eyüphan Erkul’un uzun bir incelemeden sonra kaleme aldığı “Cahide – Melekler Yeryüzünde Yaşayamaz” romanı sadece bir kişinin hayatını anlatan bir eser değil onun etrafında Muhsin Ertuğrul, Nazım Hikmet, Zeliha Berksoy, Vasfi Rıza Zobu, Sadık Şendil, Zeki Müren gibi değerli insanlarla kesişen bir devrin hikayesi olarak da kabul edilebilir. Sinema ve tiyatronun yakın geçmişine yolculuk yapmak isteyenlerin okumalarında yarar olduğunu düşündüğüm bir kitap bu.

Tagged: Tags

One thought to “BİRAZ DA KİTAP / CAHİDE”

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *