Anne ve babası hayatta olan nadir şanslı insanlardan sayılırız sevgili eşim ve ben. Bu büyüklerimizin yaşları 85 civarında olduğu için zaman zaman sağlık problemleri yaşamalarını da doğal kabul ediyoruz. Rahmetli dedemin “70 yaşından sonraki insanların duaları peygamber duası değerindedir” sözünü hep hatırlarım. Bu yüzden de imkanımız elverdiğince büyüklerimizin yaşamlarını kolaylaştırma ve onların hayır duasını alma gayretlerini karınca kaderince sürdürüyoruz. Fakat geçtiğimiz günlerde Nuray’ın babası ciddi bir rahatsızlık geçirdi ve sevenlerini hayli korkuttu. Tokat Devlet Hastanesinde kaldığı yaklaşık 10 günlük tedavi süresinde Nuray da ona refakat etti. Şükür tehlikeyi atlatarak salimen evine döndü. Hastane günleri içinde Nuray hissettiklerini bazen bir peçeteye bazen ambalaj kağıdına yazmış. Ben de onları aşağıda yazıya döküyorum ve aynı zamanda da blogumun ilk konuk yazarı ile sizleri baş başa bırakıyorum.
KOCA ÇINAR
Hastane önünde “İncir ağacı” yok. Hastane önü kalabalık, derdine derman arayan insanlarla dolup taşıyor. Ağlayan,acı çeken teselli arayan insanlarla dolu..Sürekli gelip giden arabalar,her tondan feryatlar, ambulans seslerine karışıyor. Hastalar, ziyaretçiler, refakatçiler, görevliler tam bir ana baba günü yani..Evet hastane önünde “incir ağacı” yok. Aslında memleketimde ağaç yok. Yok ediliyor hepsi, yerlerine şekilsiz beton yığınları yükseliyor. Çocukluğumuzun bağları, bahçeleri de yok artık .
Hastanede günler uzun, geceler uzun, geceler kasvetli ve sanki hiç bitmeyecekmiş gibi. Tokat Devlet hastanesinde babam ve ben. Birlikte mutlu, bir o kadar da gelecekten umutlu. Doktorlardan iyi haber duyma hasreti ile geride bırakılan günler, sağlıklı sabahlarda evde uyanmak için edilen dualar, dualar, dualar…
Üç gün yatak, dördüncü gün toprak diyen babam korkutma bizleri. Bu gün hastanede 4. günün, toprağa o güçlü ayaklarınla yürümek için kalk ayaklan, canlan artık. Karaman bükü seni bekliyor. Otlar yemyeşil, çiçekler rengarenk Çocuklarının gözü yaşlı, eşin umutlu, hepsi umutla seni bekliyor. Zor da olsa yürü,yürü babam.
Koca Çınar benim babam. 85 yıllık koca bir çınar..Öylesine güçlü bir çınar ki gövdesinde 8 koca dal yüklü. Bütün ömrünü ve gücünü dallarına adadı. Bir de başucunda çok sevdiği 67 yıllık hayat arkadaşı.. annemiz.. Uğruna “Karadır kaşların ferman yazdırır” türküsünü dilinden düşürmediği” annemiz..hepimiz başucundayız..sadece bir dal eksik.Tutsak ettiler bir yıldır bir dalımızı .. Koca çınar eksik olan bu dalını çok özlüyor. Dayan koca çınar biraz daha dayan. Eksik dalına kavuşmak için dayan. O eksik dalı hepimiz çok özlüyoruz.
Düştüğü yerden kalkmaya çalışıyor koca çınar dallarından destek alarak. Dalları güçlerini birleştirip koca çınarı yeniden canlandırmak için yarışıyor.Koca çınar mutlu, dalları ona güç kattığı için fakat koca çınar üzgün, ayağa kalkamadığı için. Ama koca çınar yine de umutlu yarınlar için…
Sen çok iyi baba oldun bize Koca çınar. Okur yazar değildin,diploma sahibi değildin ama irfan sahibi idin. Hayat üniversitesinin diplomalarındaki yıldızlar saymakla bitmez. “Ceketimi satarım yine çocuklarımı okuturum” diyerek fedakarlığın sınırsızlığını, “Kızlarımı ordunun içine göndersem gözüm arkada kalmaz” diyerek bizlere olan güvenini gösterdin. Güç ve güven verdin hep bize. Allah seni başımızdan eksik etmesin.
Bu arada babam Salih Kılıçarslan’ın tedavisi boyunca Tokat Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları bölümünde çalışan doktor,hemşire ve temizlik görevlilerine candan teşekkürler…
Benim tabiriimleFırtına Salih(ben henüz poyraz salih) sizin deyiminizde “Koca Çınar” yaşlanan bedenine,yorulan beynine ve nihayet kırılmaya çalışılan(kollarından bir tanesine) alışmaya çalışan
Yorgun savaşçı için en iyi dileklerimi sunuyor ve onun anladığı gibi davranıp ziyaretine gidememenin
Sıkıntısını yaşıyorum.
Tanrı onuacı çekmekten ve tükenmekten korusun.Koca çınar gibi yıkılmadan aramızdan ışıklar içinde ayrılsın.Yaşamı bizlere örnek olsun.Sevgi ve saygılarımla…