HAVADAN SUDAN / 1

“Havadan sudan” tabiri daha çok önemsiz, önceliği olmayan, konuşmaya değmez, ciddiye alınmayan, hayati bir önem taşımayan durumlar için kullanılır. Hava ve su gibi hayati iki maddenin bu amaçla yan yana getirilmesi beni hayrete düşürmüştür. Ayrıca son derece göreceli anlatım olarak görmüşümdür bu deyişi. Yıllar önce bir yerlerden okuduğum fıkra ya da anekdotla belki daha iyi anlatabilirim meramımı.

Avrupa ülkelerinin birinde trenin kompartımanında çeşitli kesimlerden insanlar yolculuk yapmaktadır. Yolculardan genç yaştaki bir kız ve oğlan bizlerin diz dize, yanak yanağa tabirimizin de ötesinde bir samimiyet içindedir. Diğer yolculardan bir kısmı birbiriyle sohbetine devam etmekte, bazısı gazetesini okumakta, bazısı da pencereden dışarıdaki manzarayı seyretmektedir. Bir müddet sonra bu gençler ileri derece samimiyetin getirdiği yorgunluk ve rahatlığı yaşadıktan sonra arkalarına yaslanır ve ağızlarına birer sigara alıp tam yakacak iken son derece kendi halinde ve sakin olan diğer yolcular birer aslana dönüşür ve “Buna asla izin vermeyiz. Bu kadar insanın sağlığını nasıl tehlikeye atarsınız? Hem burada sigara içmenin yasak olduğunu bilmiyor musunuz?” şeklindeki söylemleri ile adeta salvo atışlarını başlatırlar. Gençler de bu tepkiyi görünce bu son zevklerini ertelemek zorunda kalırlar. Olaylara ve durumlara gösterilen tepkiselliğin göreceli olduğunu bu örnekten daha iyisi anlatamaz herhalde.

Benzer durumlar farklı konular ve ortamlarda gerçekleşse de bizim toplumumuzda da yaşanıyor. Sanırım herkes hatırlayacaktır, Sayın Cumhurbaşkanımız Tokat iline yaptığı gezisinde bir gece otantik bir mekanda kendisinin yatmadan önce gerçekleştirdiği bir ritüelden bahsetmişti. Hatırlarsınız manda yoğurdu, kestane balı, Medine hurması, yulaf ezmesi karışımı şifa reçetesini açıklaması ile başladı her şey. Bana göre son derece sıradan ve hatta havadan sudan olmaya mahkum bu tarif ülkenin gündemine oturdu. Keşke Sayın Cumhurbaşkanımızın eleştirilecek tarafı bundan ibaret olsa. Meydanlarda grup toplantılarında, hatta televizyon programlarında içlerinde profesörlerin bile olduğu tartışma programlarında bile günlerce konuşuldu durdu bu konu. Elbette ki sayın Cumhurbaşkanı bu reçeteyi asgari ücretliler ya da emekliler için önermedi ve kendi yaşam kesitinden bir örnek olarak açıkladı.  Külliyenin devasa bütçesini ve diğer gelirlerini bir tarafa bıraksak bile Cumhurbaşkanı maaşının yarısı ile bile bu konfor sağlanabilir. Bu bakımdan bunun üzerine bu kadar abanılmasını pek anlayamadım doğrusu.

Belki işin görgü, görenek gelenek gibi tarafları dikkate alınabilir miydi orasını bilemem. “Yediğin içtiğin senin olsun…” diye başlayan ve önceliklerin başka şeyler olduğunu anlatan deyişlerimizden hareketle farklı değerlendirmeler yapılabilir. Yine çocukluğumuzda anneler çocuklarının eline yemek için herkesin ulaşamadığı bir şey tutuşturursa “Aman başkasının yanında yeme” deyip erkek ve kızlar için farklı organlar telaffuz ederek bir yerleri şişer diye uyarmak durumunda kalırlardı.

Bütün bunların dışında acaba sayın Cumhurbaşkanı bu tür durumları bilerek mi yaratıyor diye düşünmeden edemiyorum. Çünkü 20 yıldan beri seçim kazanan ve bir şekilde gündemi belirleyen kişiden söz ediyoruz. Dış politikadan ekonomiye, hukuktan eğitime bir yığın sorunu olan ülkenin bu konulardan uzaklaşıp habire manda yoğurdundan bahseder hale gelmesini başka bir açıklaması olabilir mi sizce?

Neyse başka bir havadan sudan muhabbetinde buluşmak üzere..

Tagged: Tags

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *