Armutluda iki haftalık bir dinlenme süreci yaşarken Zilfer Dizman arkadaşımın 25 Kasımdaki buluşma organizasyonundan haberdar olunca heyecanla o günün gelmesini beklemeye başladım. “Ne olur ne olmaz”diyerek deniz otobüsü biletimizi de birkaç gün önceden almıştık. Beklenen gün gelip de hareket için iskeleye geldiğimizde hava muhalefeti nedeniyle seferin iptal edildiğini öğrenince hem şaşırdık hem de üzüldük. Ama bir kere niyetine girmiştik muhakkak bir yolu olmalı diyerek yolu biraz uzatmak pahasına da olsa Yalova üzerinden feribota ulaşıp İstanbul ile kendimizi buluşturduk. Yani bir saat yerine 4-5 saatlik bir yolculuk yapmak zorunda kaldık.
Akşamın ilerleyen saatlerinde geçen yıl olduğu gibi Avcılar öğretmenevine geldiğimde birçok emekli ve emektar arkadaşımın salonda yerini almış olduğunu gördüm. Ben de uygun bir yere konuşlandım. Öğretmenler günü nedeni ile sağımızdaki ve solumuzdaki masalar, kadınlı erkekli ve yaşları bizlere göre hayli genç olan öğretmen grupları tarafından dolmaya başlamıştı. Ben o masalara bir baktım. Gerçekten her rengi ayrıca da gençliği içinde barındıran bir bahar havası esintisi vardı. Sonra bizim masaya bir baktım biraz daha gri ve ak saçlılarla yok saçlıların ağırlıkta olduğu bir sonbahar,bir hazan manzarası gözlemledim. Ama şükür ki gamlı hazan değil, mutlu ve neşeli bir hazan vardı gecenin atmosferinde. Etraftaki masalarda oturanların kafasından ”Bunların burada ne işi var?” gibi bir duşünce bile geçmiştir belki. Ama bize bakarak geleceklerini görmelerini sağlamış oluruz diye kendimi avuttum.
Gece iyi geçti. Mail adresleri, telefon numaraları alındı verildi. Peçetelere yazılan istek şarkılarına eşlik edildi. Cesaretleri ve yetenekleri olanlar pistte kurtlarını döktü. Gecenin ilerleyen saatlerinde Turan Çukurluöz arkadaşımızın memleketinden getirdiği leblebi ve fıstık karışımının lezzetine baktık.Vakitlice gelip vakitlice gitmenin de bir erdem olduğunu düşünerek,biraz da meydanı gençlere bırakmak adına mutlu bir geceyi arkamızda bırakarak mekandan ayrıldık.
Avcılar öğretmenevine giderken metrobüsü kullanmıştım .Dönüşte ise Nazım Akyıldız arkadaşım arabası ile beni evime kadar bıraktı. Yolculuk süresince bir taraftan hem Nazım, hem de araçtaki diğer emektar arkadışımız Ahmet Doğanay ile laflarken bir yandan da giderek yaşlandığımız ve yalnızlaştığımız düşüncesine kapıldım. Bizi önceleri yüzlerce kişi uğurlamıştı. Daha sonra geçen yılki organizasyonda bu sayı 25-30 lara, bu yıl da 15 lere düşmüştü. Gelecek yıl her halde buluşmalar tek basamaklı sayılarla ifade edilecek diye düşündüm. Daha sonra da yalnızlığın ve yaşlılığın gerçek yüzü ile tanışmaya sıra gelecek şeklinde bir düşünce kapladı benliğimi.
Hanımların hanım hanıma toplandıkları altın günleri gibi sizde erkek erkeğe toplanmışsınız nispet yaparcasına…
`Bizi önceleri yüzlerce kişi uğurlamıştı.` derken?
Bu yemek birisini ugurlama yemegi miydi yoksa ogretmenler gununde duzenlenmis bir mufettisler bulusmasi miydi?
Yine böyle bir öğretmenler gününde uğurlanmıştık. Ondan sonra da kendi aramızda dar alanda kısa paslaşmalara döndü buluşma sanaryoları.
Bir sonraki ogretmenler gununde daha kalabalik olmaniz dileklerimle..
Insallah