Müfettişlik yıllarında sınırlı zaman içinde işi sonuçlandırmak adına herkesin kendine özgü yöntemler geliştirdiğini daha önce açıklamıştım sanıyorum. Bu konularda herkesin birbirinden öğreneceği şeyler de oluyordu. Bu konularda tanımaktan ve birlikte çalışmaktan son derce keyif aldığım ve yararlandığım arkadaşlarım olmuştu mesleki yaşamımda. Aşağıda anlatacağım durum çok sevdiğim Denizli ilinden İsmail Aydoğdu adlı bir ağabeyimizden aktarılmıştır. Sağ ise kulakları çınların öldüyse Allah rahmet etsin.
Bu ağabeyimizin klasik taktiği bütün öğrencileri özellikle de birinci sınıfları okuma yazma konusunda birer birer değerlendirme esasına dayanmaktadır. Öğrenciler teker teker okutulur okuyanlar bir yana okuyamayanlar bir yana oturtulur. Sonunda bu sayılar yazılacak olan raporda “Öğrencilerin şu kadarı okumayı sökmüş şu kadarı sökmemiş” biçiminde yer alırdı.
Anlattığına göre herhalde yine ders yılının sonuna doğru bütün öğrencileri sıraya dizerek ve kendisi de öğretmenin masasına oturup eline aldığı bir metni öğrencilere okutmaya başlar. Tabi hemen başucunda öğretmen de bu durumu ilgi ve heyecanla izlemektedir. Okuyan öğrenci sınıfın bir yanına okuyamayan da diğer yana gönderilmektedir. Ancak öğrenci okuyamadığında veya bir heceyi okuyup sonunu getiremediğinde Müfettiş arkadaşımızın hemen omuzu üzerinde duran öğretmen gayriihtiyari öğrencinin yerine kelimeyi ve cümleyi tamamlayıvermektedir. Bu durumda müfettiş arkadaşımız öğretmene yukarı doğru bir bakışla gerekli uyarıyı yapınca öğretmen “af edersiniz” diye geri çekiliyor, ancak biraz sonra aynı durum tekrarlanıyormuş
Aynı durum böyle birkaç kez tekrarlanınca müfettiş arkadaşımız dayanamayarak en sonunda: “Tamam hocam siz de sökmüşsünüz lütfen şu tarafa geçer misiniz” diyerek okumayı söken öğrencilerin bulunduğu yeri işaret eder.
🙂