Antalya’dan Altınoluk’a Ankara üzerinden gelerek daha önce sevincimizi telefonla paylaştığımız kayın biraderim Abdullah Kılıçarslan’ın tahliye sevincini bizzat yaşamak istedik. Kendisi son yıllarda uygulanan rövanş hukukunun bir mağduru olarak 28 Şubat davası ile ilgili yaklaşık 17 aydır tutukluydu. Sabah saat 8-9 civarında Ankara’ya vardık. Buluşma noktası olarak Ankara adliyesini kararlaştırmıştık. Hazır gelmişken biz de mahkemenin o günkü duruşmasını izledik. Daha önceki günlerde TRT spikerleri tarafından okunmaya başlayan iddianamenin okunmasına devam edildi. Hakimlerin, savcıların, sanıkların avukatların ve izleyicilerin zaman zaman uykulu gözlerle esneyerek dinlemek durumunda kaldığı iddianamenin sanırım 742. sayfasına gelindiğinde ertesi gün devam edilmek üzere ara verildi.
Baktığımda aslında en çok 200-300 sayfada anlatılabilecek bir konunun gereksiz tekrarlar ve laf olsun torba dolsun türü dolgu maddeleriyle şişirilip 1300 sayfa ile anlaşılmaz hale getirilmesinin ilginç bir örneğini gördüğümü söyleyebilirim.Ne diyelim Allah sonumuzu hayır eylesin.
Mahkeme çıkışı Ankara’dan hareketle Altınoluk’a gideceğimiz otobüsün kalkış saatine kadar kayınbiraderimin kızı Deran ve damadı Serdar çiftinin evinde vakit geçirdik. Kedileri Çakıl’ın koltuklarda, perdelerde ve de, duvarlardaki marifetlerini gördük. Ayrılık saati gelince de iki genç çift bizi otogardan yolcu ettiler.
yazi ve fotolar cok guzel ellerize saglik.
duvarlardaki marifet yazarken ki’nin ayrilmamasi gerekir
tesekkurler
Mehmet beyin iltifatlarına ve yazım kurallarındaki uyarılarına çok teşekkürler.. İzleyicilerimizin bu yaklaşımları bize gelecek yazılarımız için ışık tutuyor
Mehmet Bey’in de küçük bir uyarıya ihtiyacı var sanırım: “…ellerize saglik…”