Körfezin muhteşem serinliğini yaşadıktan sonra sırtımı denize vererek kaz dağlarının zeytinliklerine kendimi salıverdim öylesine. Bir zeytin ağacına sırtımı yasladım. Zeytin dallarının yeşilliği karşısında büyülenmemek elde değildi. Daha dikkatlice dinlediğinde adeta her bir ağacın kendi hikayesini fısıldadığını duyabiliyordunuz.
“Ben artık yılları saymayı unuttum. İnsanoğlu benim ömrümün 2000 yıl olduğunu söylüyor. Hiç düşünebildiniz mi insanoğulları olarak sizler 70-80 yıllık bir ömre neler sığdırıyorsunuz ve benim 2000 yıllık ömrüme neler sığdıralabileceğimi “Zeytin yağlı yiyemem…” diye başlayan türküleriniz var ama zeytinyağlı…. diye başlayan veya zeytinyağı ile yapılan yemeklerin hepsini yazmaya veya yapmaya kalksanız bir insan ömrü bile yetmez.
İyi bakın bu gövdelere iyi bakın.. Her birinde okuyabilene bir tarih yazıyor. Bu yaşlanmış bedenin gölgesinde zeytin gözlü sevdalılar ne aşklar ne ayrılıklar yaşandığını siz nereden bileceksiniz? Ve siz ne bileceksiniz ki bu beden ne savaşlara tanıklık etti. kaç ana kuzusu beni kendine siper etti ve kaç genç fidan benim dallarımın altında can verdi.
Kahvaltı sofralarınız siyahından yeşiline, biberlisinden bademlisine benimle süslenmiyor mu? Kimbilir kaç amelenin ekmeğine katık oldum. Kolesterol,kalp damar tansiyon şikayetlerinizi anlatmaya başladığınızda doktorlarınız illaki beni önermiyor mu? Dökülen,kepeklenen saçlarınız,kırışan cildinizin devasını ben de aramıyor musunuz? Bir haftadır kabız olan hemşerim sen bari biraz vefalı ol. Bronzlaşan teninizde benim hiç mi payım yok? Akdeniz insanının güzelliği ve cazibesinde benim katkımı inkar edebilir misiniz?
Kimbilir kaç inanmış insanın iftarında hurmanın yanında yer aldım. Kandillerde gecelerinizi aydınlığa ben çevirmedim mi?
“Zeytinyağı gibi üste çıkmayı böbürlenme yerine kulanırsınız ama siz benim bunca yıllık yaşıma başıma bakmadan,onlarca,yüzlerce yıl benden aldıklarınızı adeta bir anda unutarak altımdan girip üstümden çıkıyorsunuz. Rant ve yağma gözünüzü o kadar büyülemişki yıllardır altın yumurtlayan tavuğu gözünüzü kırpmadan yok etmek için adeta yarışıyorsunuz.
Yap-Sat’çılarınız ,yöneticileriniz bir kat daha fazla diye kendini yırtarken diğer yandan birde altın arayıcılar altımı oymaya başladı. Bunca yıl aldıklarınızın, bunca yıl verdiklerimin karşılığı bu mu olacaktı?….”
Benim bu feryatlar karşısında ne zeytin ağaçlarına bakacak yüzüm nede söyleyecek sözüm vardı. Belki de oradan sessizce ayrılmak en iyisi idi.
Zeytin ağacını çok anlamlı konuşturmuşsun.Bu ağacın dilinden Türkiye’nin toplumdaki çelişkileri ya da güzellikleri anlatılabilir.Tabii senin kaleminden.Bence Zeytin ağacı dünyanın en güzel ve kültür tarihini taşıyan ağacı.Ben de balkon demirlerine konan karganın ağzından bazı gerçeklere değinen bir yazı tasarladım.
Çok sağ ol.Teşekkür ederim.Balkona konan kargayı konuşturmana vesile olduysa sevinirim.Karganın güzel sohbetini hasretle bekliyorum