Üniversite sınavları o tarihlerde iki aşama olarak yapılıyordu. Dinçer’in birinci aşama sınav sonuçları iyiydi. İkinci aşama sınavları ile birlikte tercih formu da dolduruluyordu. İki sınavın ortalamasına göre sonuçlar belirleniyordu. Yani sonucu kestirmek son derece zordu. Yani bu gün ki gibi önce puanlar açıklanıp tercihler ona göre yapıldığında geçmiş yıllara göre bir kıyas yapılarak sonucu bir şekilde kestirmek mümkündü. O zaman bu pek mümkün gözükmüyordu. Yani her şey olabilirdi. Sonuçların gazetelerde açıkladığı gün ben Bolu İzzet Baysal Üniversitesinde hizmet içi eğitim kursunda idim. O geceyi hiç uyumadım fakat sabah telefon edip sormaya da bir türlü cesaret edemiyordum. Ya hiç beklemediğimiz bir sonuç olması bir şekilde beni kararsız kılıyordu. Ama öğleye doğru bir teneffüs arasında dayanamadım eve telefon açtım ve sordum. Dinçer niye bu saate kadar aramadığım konusunda serzenişte bulundu ve ardından Marmara Üniversitesi, İngilizce Bilgisayar Mühendisliği bölümünü kazandığını söyleyince bir oh çektim. Zaten kendisinin de en çok arzuladığı bölümdü ve Allah gönlüne göre vermişti.
Bir yılı hazırlık olmak üzere dört yıl okuduğu üniversitede bizi de kendini de mahcup etmeyen bir öğrencilik hayatı yaşadı. Bir de okuldan zamanında ve bizim de kendinin de gurur duyacağı bir derece ile mezun olunca iyi bir tatili hak etmişti doğrusu. Arkadaşları ile bunun organizasyonunu dahi yapmışlardı. Ancak daha önce çalışmak üzere başvurduğu işyerinden olumlu yanıt alınca hemen işe başlamayı tercih etti. Tatil her zaman yapılabilirdi ama iş için bazı fırsatları değerlendirilmesi gerektiği konusunda gerekli olgunluğu kavramış görünüyordu. Bu iş yerindeki çalışma hayatı ile birlikte bir yandan mezun olduğu üniversitede yüksek lisansını da tamamladı.
Canın benim bu bir geç kalmış özür yazısı olacak.Hep kendi kendime düşünüp içinden çıkamadığım , o gün için kendimi son derece haklı gördüğüm ama bu gün yaşımın getirdiği olgunlukla acaba yanlış mı yaptım diye kendimi sorguladığım bir konuda senden özür diliyorum.
Cağaloğlunda lise 2 ye geçtiğinde ve üniversite hazırlık için dersaneye başlayacağın sene “oğlum burası Amerika değil,hem basket oynayıp hemde üniversitede istediğin bölümü(bilgisayar mühendisliği istiyordun)kazanamazsın”diyerek seni yoğun geçen İstanbul sporun antreman ve maçlarından alıkoymak ve üniversiteye odaklanman için yaptığım baskıdan dolayı şimdi soru işaretleriyle dolu bir iç dünyasında yaşıyorum.
Ee, Nuraycığım, son pişmanlık fayda etmez.. Bugün Türkiye basketbolda anca dünya ikincisi olabildi.. Acaba neden hiç düşündün mü? Dünya şampiyonu olmamız için “bir” şey eksikti belki de takımda……..
🙂
Çok tatlısın…
heheheheee
iyiki sizlerle tanışmışım..anneliğin farklı aşamalarını yaşamakta olan ben,ve her çıkmazımda bunları yaşamış olan tecrübeli bir anne nuray ablam…tavsiyelerine daha çoook ihtiyacım olacak. kapımı her açtığımda orada beni anlayan biri var bunu biliyorum…
Canım Fatmacım,sizleri tanımak bizim içinde çok özel ve güzel…İrem kızımız,Zeynep ve Fatih torunumuz oldu sayenizde.
Kapımız size her zaman açık hemde sonuna kadar…
O güzel sözlerin içinde teşekkürler.