Torunlarımla vakit geçirirken bazan içimde yaşadığım duygular ile ilgili sorgular buluyorum kendimi. Geçmişe dönüp değerlendirme yaptığımda torunları ile olan ilişkiyi çocuklarımızla olan ilişki ile kıyasladığımızda torunları özel yapan ne olabilirdi? Çocuklarımızla geçirdiğimiz vakitlerin ne kadarı onlara adanmış vakitlerdi? Onları beslemek, büyütmek, giydirmek, uyutmak, banyo yaptırmak, okul ihtiyaçlarını gidermek gibi işler hayatımızın ve enerjimizin büyük bir bölümünü almış olsa da bunlar çocuğa ayrılmış bir zaman olarak kabul edilebilir mi? İşte torunlarla olan ilişkilerde işin o kısımları başkalarına ait olduğu için geçirilen zaman daha sade ve sahiciydi.
Bir önceki yazıda adı çok geçen Suzi ve kedi kızımı da tanımanızı isterim. Geçtiğimiz yıl küçük oğlum da Hong Kong’a gidince birkaç yıldan beri kendilerinin besledikleri kediyi bize verdiler. Dişi olduğu için “Kızım” adını verdikleri kedi o günden bu yana bizim ailemizin bir parçası olmuştur. Önceleri biraz mesafeli başlayan ilişkimiz sonraları iyice yoluna girdi. Artık biz onsuz o bizsiz olamıyor. Bu arada kedilerle ilgili yeni yeni şeyler öğreniyorduk. Bazen televizyon seyrederken kucağımıza gelip kıvrılıyor, okşanmasına izin veriyor. Bir ara aklına bir şey gelip fırlayıp gidiyor. Biz kucağımıza alıp sevmek istediğimizde kesinlikle kaçıyor ve bizlere adeta “Beni ancak ben izin verdiğim zaman sevebilirsiniz” mesajı veriyordu. Saklanma konusunda da çok becerikliydi kızımız. Küçücük evde bazen saatlerce arayıp bulamadığımız oluyordu. İşte Torunumuz Ada da kedimiz ile geçirdiğimiz maceralara dinlemeye bayılıyordu.
Devamı için tıklayın “O NE YAZDI ÖYLE / 2”