HİKAYE-İ MUHALEFET (1)

Yazılarımı takip eden siz değerli okuyucular benim daha çok iktidarı eleştirdiğimi düşünebilir. İlk bakışta belki bu muhafet yandaşlığı veya amansız bir iktidar karşıtlığı gibi de algılanabilir. Ama biraz düşününce işin doğasının bunu gerektirdiği fark edilececektir. Çünkü muhalefet sadece söylemleri ile, demeçleri ile eleştirilebilir. Bunun da zaten hiçbir kıymeti harbiyesi olmaz. Ama iktidar öyle mi? İktidar yönetim erki ile birlikte bütün icra yetkisine sahip olunca yaptıklarının sonucu daha bir gözle görünür hale geliyor. Bir karar ile, bir imza ile, bir kartvizit ile makamlar bahşediliyor, hayatlar değişiyor, servetler el değiştiriyor. Hal böyle olunca elbette iktidar kanadı daha fazla eleştirilmeyi hak ediyor. Bu tespiti yaptıktan sonra son seçim de muhalefet için bir icraat sayılacağı gerçeğinden hareketle herkesin televizyonlarda ahkam kestiği muhalefeti eleştirme kervanına ben de bir yazı ile katılmış olayım dedim.

“Zaferin bin tane babası vardır; ancak mağlubiyet yetimdir” diyor J.F.Kennedy. Gerçekten bu son seçimlerde bunu aynen yaşadık. Eğer seçim kazanılsaydı bu galibiyetin ne kadar çok sahibi çıkacaktı. Ama seçim kaybedilince tüm ortaklar ganimetlerini alıp nerede ise ortadan kayboldular. Neticede kabak CHP’ye ve onun lideri K.Kılıçdaoğlu’nun başına patladı. Günlerdir, haftalardır televizyonlarda o konuşuluyor, o tartışılıyor. Herhalde ülkenin ve vatandaşın gerçek gündemini unutturacak bundan daha güzel bir meşgale bulunmazdı. Bütün bu durum ve gelişmeler karşısında ben ne hissediyorum, ne düşünüyorum açık ve samimi olarak ifade etmek isterim.

Devamı için tıklayın “HİKAYE-İ MUHALEFET (1)”

İKİ İSTİFA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Geçtiğimiz günlerde iki milletvekilinin istifası gündemi epey meşgul etti. Bunlardan birisi siyasete CHP’de başlayıp ardından Memleket Partisi’ne geçen ve oradan da ayrılarak çeşitli seçenekler arasında turladıktan sonra AK Parti’de karar kılan Teğmen Mehmet Ali Çelebi, diğeri ise AK Parti milletvekilliğinden ayrılan ve İYİ Parti’ye yönelen Ahmet Eşref Fakıbaba idi. Ben bu tür transferlere karşı önyargılı değilim. Bizim mahalleye gelirse kahraman, karşı mahalleye giderse hain, fırıldak, dönek gibi etiketlerin peşin olarak yapıştırılmasını da doğru bulmam. İşin derinliğini iç dünyaları bilmediğim için bizim yapacağımız değerlendirmeler belki de oldukça yüzeysel kalacaklardır.

Bence Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin gidişinden çok gelişi sorgulanmalıydı önce. Kılıçdaroğlu’nun hata hanesindeki çiziklerden biri olarak işaretledim zihnimde ben onu. Birçok kişiyle birlikte epey mağduriyet yaşadığı, çile çektiği, haksızlığa uğradığı doğrudur. Ama bütün bunlar milletvekili olmasına yetecek gerekçeler olamaz. Bu çıkış noktası ile Türkiye’nin yarısının milletvekili olması gerekir. İnsanlar bu görevler için seçilirken bu sorumluluğu taşıma gücü çok iyi test edilmeli. Yoksa gelen ve giden tarafların birbirleri ile ilgili attığı yüz kızartıcı tweet’leri silmekle geçer ömürleri. Hadi diyelim dijital dünyadan sildiniz, zihinlerden nasıl silinecek dünde söylenenler ve yaşananlar.

Devamı için tıklayın “İKİ İSTİFA VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ”

İNCE İNCE MUHARREM İNCE (2)

Ve beklenen oldu. Bundan altı ay kadar önce “Bin Günde Memleket Hareketi”ni başlatan Muharrem İnce kameraların karşısına çıkarak istifasını açıkladı. Medya, özellikle de iktidar kanadını destekleyen medya buna çok ilgi gösterdi.

Geride bıraktığı partisinin birçok konuda eleştirilecek yönü olduğuna ben de katılıyorum. Kendisinin Cumhurbaşkanı adaylığı da dahil olmak üzere seçim sonuçlarındaki başarısızlığın doğru dürüst bir özeleştirisinin yapılmaması, ardından Muharrem İnce’nin daha önce söylediklerinin tam tersi bir tutumla saman altından su yürütme çabaları zincirleme olarak bu günlere getiren hatalar zinciri oldu. Parti yönetiminin bu oluşumu Saray Projesi diye adlandırma kolaycılığı da başka bir tartışma konusu.

Devamı için tıklayın “İNCE İNCE MUHARREM İNCE (2)”