Cumhuriyetimizin 98. kuruluş yıldönümünü geçtiğimiz ay kutladık. İki yıl sonra da bir asırlık geçmişi olacak bu mutluluğun. Çocukluğumuzda “Cumhuriyet yönetimlerinden önce padişahlık ve krallık yönetimleri varmış. Kral ya da padişah ülkeyi keyfine göre yönetirmiş. Astığı astık kestiği kestikmiş. Ama cumhuriyet gelince insanlar kendi yöneticilerini kendileri seçmeye başlamışlar. Beğenmedikleri yöneticileri bir daha seçmeyerek iyi yöneticileri seçme hakkını elde etmişler” şeklinde basit olarak tarif edilirdi bu durum. Çocukluk düşüncesi ve masumiyeti ile inandığımız bu tarifin daha sonraki yıllarda o kadar da basit olmadığını öğrenecektik. Cumhuriyet konusu ile ilgili terminolojinin içine girdikçe de zihnimiz daha da karışacak nihayetinde yapılacak ve öğrenilecek çok daha fazla şeyin olduğunu kabullenecektik.
Benim öteden beri bu tarifler içinde en çok hoşuma gideni “Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir” şeklindeki anlatımdır. Gerçekten ben ve benim gibi kuş uçmaz kervan geçmez bir köyde hayata gözlerini açan birçok çocuk parasız yatılılık ve bursluluk gibi desteklerle tarikatların ve cemaatlerin insafına terk edilmeden bir yerlere gelmesini cumhuriyete borçludur. Dahası Aziz Sancar’ın Mardin’in Savur Kasabasında başlayan ve Nobel ödülüne kadar uzayan yolculuğunun temelinde de Kasımpaşa’dan çıkan bir vatandaş olan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına giden yolunda da cumhuriyetin küçümsenmeyecek payı olduğunu düşünüyorum.
Devamı için tıklayın “ATATÜRK, CUMHURİYET VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ”