Bizdeki siyaset anlayışı akılcı ve eleştirel olmaktan daha ziyade biat esasına dayanıyor. Bu iktidar için olduğu kadar zaman zaman muhalefet için de geçerli. Yani kendi mahallemizin lideri ne yapıyorsa ne söylüyorsa tartışmasız doğru, karşı mahallenin konuştukları ve yaptıkları ise ihanet derecesinde yanlış kabul ediliyor. Durum böyle olunca da bu yapılanmaların içinde yer alan insanlar yanlışları da sahiplenmek ve savunmak zorunda kalıyor. Ben mümkün olabildiğince kendimi bu dar koridorun dışında tutmak istiyorum. Doğru olanı kimden gelirse gelsin kabullenmek, yanlış olanı da kimden gelirse gelsin eleştirmek şeklinde somutlaşıyor bu yaklaşımım.
Yıllardır ülkenin sağlık sistemini eleştirir dururuz. Bütün bunlar bugün için de geçerli. Topluma faturası hayli kabarık olan hasta garantili şehir hastaneleri, yoğun hasta talebine cevap veremeyen sağlık kurumları, emeğinin karşılığını alamayan sağlık çalışanları şeklinde çoğaltabiliriz bu konu başlıklarını. Bütün bu olumsuz gidişat içinde benim olumlu bulduğum birkaç uygulamadan da söz etmek isterim. Yıllarca Esnaf hastanesi, Öğretmen Hastanesi, PTT Hastanesi, Devlet Hastanesi, SSK Hastanesi gibi farklı kurallara ve kurumlara bağlı sağlık kurumlarının çeşitlendirilmesine bir türlü anlam veremiyordum. İşçinin, öğretmenin, esnafın farklı bir anatomisi yok ki farklı kurumlardan hizmet alsın. Sadece insan olması en kaliteli sağlık hizmeti alması için yeterlidir zaten. Bu farklılıkların ortadan kaldırılmasını olumlu bir adım olarak gördüm. Bir de buna teknolojinin getirdiği randevu sistemi eklenince sağlık kurumları daha ulaşılır hale geldi. Bu zincirin belki en önemli halkası doktorların hastane ve muayenehane arasında seçim yapma mecburiyetinde bırakması idi. Bu uygulama yıllardır devam ettiği için birçoğumuz tarafından da kanıksanmıştı. Ben şahsen yasal da olsa etik bulmuyordum bu durumu. Yani bir öğretmenin mesaiden sonra bir ofis açıp kendi öğrencilerine ders vermesi, yargıçların savcıların, iş çıkışı açtıkları hukuk bürolarında belki davasını gördükleri kişilere hukuki hizmet vermesi, görevi sona eren emniyet mensuplarının dışarıda, alışveriş merkezlerinde güvenlik personeli olarak çalışması gibi çarpık bir durum geliyordu bana. Atılmış olan bu doğru adımlar sistemin tamamını düzeltmeye yetmedi. Bu gibi doğru adımlar iktidarın hep çıraklık devresi ve sonrasına rastlar. Daha sonraki kalfalık ve ustalık dönemlerini görünce “Keşke hep çırak kalsalardı” demeden edemiyor insan.
Devamı için tıklayın “BİRAZ DA KILIÇDAROĞLU’NA”