BÜYÜME AYLARIM/ KANTAR MEMURU

Amelelik işinden sonra belki özlediğim elbiseye kavuşamamanın da  sıkıntısı ile birkaç gün etrafta aylak aylak gezdim. Daha sonra rahmetli dedem “Ben Rıfkı beyle görüştüm onun değirmeninde kantar memuru lazımmış bir bak istersen” dedi.Zaten elde elbise olmadığı gibi kazandığımın paradan da hiç kalmamıştı.  Çaresiz büyüme aylarında bir de bunu deneyelim dedim.

Rıfkı beyin un ve yağ fabrikası Sıra dükkanlar denen caddenin sonunda kasabanın da hemen çıkışında bulunuyordu. O sıralar İlçenin iki fabrikatöründen biri olan Rıfkı bey Halk partinin de ileri gelenlerindendi. Dedemde Atatürk ve İnönü çizgisini takiben halkçı bir geleneği sürdürüyordu. Sanırım tanışıklıkları da buradan geliyordu. Bu samimiyetten doğan yakınlıkla da belki beni önermiş olacağını tahmin ediyordum.

Neyse ben gittim Rıfkı beyle tanıştım.Beni un değirmeninin bulunduğu kantara yönlendirdi.Oradaki işin bir zorluğu da yoktu.Çoğunlukla traktör veya at arabaları ile getirilen buğday çuvalları kantara konuyor.Brüt kilo yazıldıktan sonra çuval darası, çerçöp firesi.öğütme bedeli yüzdesi,kepek yüzdesi gibi miktarlar düşüldükten sonra buğdayı getirene net alacağı un kilogramını yazan pusula veriliyordu.  Fakat birkaç gün sonra anladım ki fabrikada Rıfkı beyin yerinden başka bütün yerler kaygan. “Bugün un kantarına geç, yarın un çuvalları yüklenecek, Ayçiçeği deposunda iş var” talimatları birbirini izlemeye başlayınca anladım ki burada herkes her işi yapıyor. İşler zor gelmiyordu ama biraz sanki kendimi aldatılmış hissediyordum.Yoksa  inşaatta yaptığım iş kadar yorucu bir iş değildi netice olarak.Ayrıca bir ayı doldurmadan  ayrılırsam belki sıfır ücretle çalışmış olabilirdim.Bir ayın dolmasına da 3-5 gün kalmıştı zaten.

değirmen

Fabrikanın her yerinde her işi yaparken bir gün Rıfkı beyin evine kömür inecek diye bir buyruk geldi. Rıfkı beyin birisi fabrikaya yakın bahçe içinde birisi de çarşı içinde iki evi vardı. Kamyon çarşı içindeki evinin önünde durdu.Bidonları kömürle doldurmaya başladım. Ama bir yandan da kafam karmakarışıktı. Bir taraftan herkesin “Bak öğretmen okulunu bitirememiş kömür taşıyor” diyeceği düşüncesi geçiyor, bir yandan ilkokuldan aynı sınıfta okuduğum Rıfkı beyin oğlu Nazmi ile karşılaşma ihtimali canımı sıkıyor. Bir yandan da kendimi kandırılmış ve kullanılmış hissediyorum. Yani kafam tam manası ile karmakarışıktı. .Bilmiyorum kürekle kaçıncı bidonu dolduruyordum benimle aynı işi yapan kişiye”Rıfkı beye selam söyle ben gidiyorum arkadaş” diyerek oradan ayrıldım.

Evde bu konuda bana hiç kimse hiçbir şey söylemedi. Durumu biraz sakin değerlendirdiğimde bir ayı doldurmama da 2-3 gün kalışı aklıma geldiğinde “Niye şu kömür işi en azından aylığı aldıktan sonra çıkmadı ki” diye geçirdim .Aylık olarak sanıyorum 200 liraya anlaşmıştık.O kadar çalışmışlığım ne olacaktı? Birkaç gün sonra çalıştığım günlerin ücretini talep etmemin en doğal hakkım olduğunu düşünerek Rıfkı beyin yanına çıktım. Şansa bak ki karşılaşmak istemediğim oğlu Nazmi de köşede koltukta oturmuş gazetesini okuyordu. İlkokuldan sonra hemen herkesin gittiği yerleri aşağı yukarı biliyorduk ama Nazmi için duyduğumuz sadece İstanbul’a okumaya gitmiş haberi idi. Sanıyorum İstanbul’da  Kabataş veya Galatasaray Lisesine giderek oradan da üniversite ve babasının tahtına oturmak gibi bir yol izleyecekti. İlkokulda ileri derecede bir samimiyetimiz olmasa da Nazmi beni tanımamış olamazdı. Gazetesini biraz daha yukarıya kaldırarak hangi düşünceden kaynaklandığını bilmiyorum ama o da benimle  göz göze gelmemeye özen gösteriyordu. Ben odadan ayrılana kadar da gazete aşağıya inmedi.Ben Rıfkı beye hiç uzatmadan ayrılmak istediğimi ve çalıştığım günlerle ilgili ücretimi almaya geldiğimi söyledim. Rıfkı bey beni son derece sevecen karşıladı. Belki benim hissettiklerimin ve yaşadıklarımın da farkındaydı. “Ben seni çok iyi anladım. Ben sana o işleri bilerek verdim. Pişesin,olgunlaşasın ve hayatı öğrenesin istedim.”kabilinden cümleler kurduktan sonra “Hemen  muhasebeye git ödemeyi yapsınlar” dedi. Bunu duyunca biraz rahatladım. Yandaki bölüme geçerek 180-190 lira kadar tutan paramı aldım.

Rıfkı beyin dediği gibi pişttim mi olgunlaştım mı bilemiyorum ama bazı şeyleri öğrenmeye başlamıştım. Para bir güçtü ve kimdeyse güçlü olan da oydu. Öğrenmeye başladığım gerçekler su yüzüne çıkmaya başlıyordu.

7 Thoughts to “BÜYÜME AYLARIM/ KANTAR MEMURU

  1. Rıfkı beyin akıbeti konusunda bilgim yok.Nazmi belki fabrikanın başında olabilir.Muratlıya gidince bir araştırırım

  2. Bir sataşma falan yok ki neden sataşma hakkı doğsun?
    Ayrıca sayfamız herkese açık.Burası özgür bir sayfa.

  3. Olayları bir de onun ağzından dinlemek ilginç olabilirdi.. “Necmi kapıdan girmiş, gazetede çok önemli bir haber okuyordum, farketmemişim ….” gibi mesela..

  4. Doğrudur.Belki hiç farketmemiştir bile.Belki de ben öyle yorumlamış olabilirim.Belkide gazetede gerçekten çok önemli bir havadis de olabilir.Kimbilir her şey mümküm

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *