ANTALYA GÜNLERİ / KONYAALTI PLAJI (SON HALİ)

Hayatımızın belli bir bölümünde Antalya’da konuşlanma kararı vermemizde Konyaaltı sahilinin etkisi büyük oldu. Bir yanda şehir hayatının belli ölçüde konforunu yaşarken diğer yanda canınız çektiği zaman beş dakikalık bir yürüyüşle 7-8 kilometrelik sahil şeridine ulaşıyorsunuz. Bir gün Boğaçay istikametine yürürken, bir başka gün yönünüzü Antalya’nın meşhur falezlerine çeviriyorsunuz. Canınız çekiyorsa yararlanabileceğiniz spor sahaları ve aletlerini görünce de bir hayli heyecanlanıyorsunuz. Bir yanınızda Torosların karlı dağları, diğer yanınızda Akdeniz’in mavilikleri. Canınızın istediği bir gün ise şemsiyenizi, portatif sandalyelerinizi alarak kumsalda konuşlanıp denizin okşayan rüzgarına karşı kitabınızı, gazetenizi okuyorken, ya da biraz hazırlıklı geldiyseniz termosunuzla getirdiğiniz çayı yudumlarken bulursunuz kendinizi. Şayet mevsim uygun ise-ki burada bazıları için her zaman uygun- kuzey egeye göre hayli sıcak olan denizin davetine icabet ediyorsunuz.

Bu coğrafyanın bu cömert ikramına karşılık ben de blogumda birisi 2017 yılında, diğeri 2018 yılında Konyaaltı plajı ile ilgili iki yazı yazmıştım. Bu yazımda da burada yaşayan sade bir vatandaş olarak en son durum ile ilgili gözlemlerimi ve tespitlerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Şunu belirtmek isterim ki mihrap hala yerinde. Uzaktan bakıldığında hala aynı cazibeye ve büyüleyiciliğe sahip tablo karşımızda duruyor. Biliyoruz kirlenmeler, bozulmalar bir anda olmuyor. Zaman içinde insanların -özellikle içinde yaşayan insanların- farkına bile varmadan olabiliyor her şey.

Uzaktan baktığımızda bizi büyüleyen o muhteşem tabloya biraz yaklaşıp hatta biraz da içine girdiğimizde bazı tahribatların, bazı dökülmelerin olduğunu görebiliyor ve endişeye kapılıyorsunuz. Merdiven profillerinin ve ahşap kaplamalarının perişanlığı, dişi sökülmüş ya da dökülmüş bir insan görüntüsü veren beyaz zemin kaplamalarının kırık dökük hali, yürüyüş parkurlarındaki zeminin birçok yerinin kelleşmeye başlaması ilk göze çarpanlar arasında. Ben sıradan bir vatandaş olarak belki çok sınırlı bir gözlem yapıyorum ama bu konuda ehil ve yetkili kişilerin bunlara adeta her yıl bir check-up yaparcasına titizlikle yaklaşması gerektiğini düşünüyorum. Bunların birçoğu imalat hatası ve kalitesiz malzeme kullanılmış olmasından kaynaklanmış olabileceği gibi ne yazık ki insanımızın hoyrat kullanımı ve kamu malına gösterdiği özensizliğin bir sonucudur kuşkusuz. Bir de çoğu kez sakin gördüğümüz ama birden hırçınlaşan denizin dalgalarının tahribatını da unutmamak lazım. Ama her halükârda bu konularda gerekli tedbiri almak yerel yönetimin bir sorumluluğu olmalı. Hiç kimse sorumlu kişilerden mega proje, çılgın proje beklemiyor ama yapılmış olanın korunması, zamanı geldiğinde onarılmasını beklemek bir vatandaş olarak en doğal hakkımızdır diye düşünüyorum.

Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek seçildiğinin il aylarında burası ile ilgili şaibe olduğunu belirterek kendisinden önceki yönetim için televizyonda beş liralık mala elli lira ödemişler gibi iddialarda bulunmuştu. Buradan nasıl bir sonuç çıktı bilmiyorum. Bu bir danışıklı dövüş ya da kayıkçı kavgası değilse bu tür iddiaların adresi savcılık olmalı idi. Neyse diyeceğim o ki sizden öncekiler günahı ile, sevabı ile bir şeyler yapmışlar. Varsa hataları, yanlışları vebalı boynuna. Ama hiçbir şey yapılmış olanı koruma sorumluluğundan kimseyi kurtaramaz.

Konyaaltı, ya da Antalya seçmeni yapılanı da yapılmayanı da vefayı da vefasızlığı da bilir. Emaneti verdiği gibi almasını da bilir. Şimdi bir yerlerde birileri bu durumları gözlüyor ve gerekli notları alıyordur. Yeri ve zamanı geldiğinde her bir harfin üzerine basarak ve yaydırarak “İşte Ceeeee Haaaaa Peeeee zihniyetini gördünüz. Bunlar sadece laf üretir. Bunlar taş taş üstüne koyamaz. Bakın bizim yaptıklarımızı bile ne hale getirdiler” şeklindeki söylemlere hazırlıklı olmak, verilecek cevapları şimdiden düşünmek gerekir. Ya da bunların söylenmesine zemin teşkil edecek manzaralar yaratmamaya çalışmak en iyisi.

Birkaç gün önce sahilin Boğaçay istikametine yürürken sevindirici bir gözlemim oldu. Başkan Muhittin Böcek’in resimlerinin de bulunduğu “Çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz” yazılan levhalar beni biraz umutlandırdı. Bu lokal bir durum mu, yoksa büyük resimdeki eksiklerin giderilmesi için bir başlangıç mı tam anlayamadım. Umarın son söylediğim gibidir ve muhteşem tablonun uzak ve yakın plan görüntüleri insanların içini ısıtan heyecanlandıran bir görünüm kazanır.

Tagged: Tags

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *