VE TEKRAR İLKÖĞRETİM MÜFETTİŞİYİM/TEKİRDAĞ

Tekirdağ zaten ikamet etmekte olduğum yerdi. Bu ildeki Müfettişliğimin birinci ve ikinci yılında Malkara bölgesinde görev yaptım. Malkara Çanakkale istikametinde Tekirdağ’a 50-55 km uzaklıkta bir ilçe idi. Bu ilçede tanımaktan ve birlikte çalışmaktan mutluluk duyduğum insanlarla  son derece keyifli zaman geçirdim. Bu arada 17 Ağustos 1980 tarihinde büyük oğlum Dinçer dünyaya geldi. Onun bakımı için annem ve babaannem zaman zaman Tekirdağ’a geliyordu. Fakat bizim için de onlar içinde daha uygun olan bir planı devreye sokmaya karar verdik.

tekirdağ

İki yıl Malkara bölgesinde çalıştıktan sonra ben Çerkezköy/Saray bölgesini istedim. Nuray da Muratlı lisesinde görevlendirilecekti. O sıralarda Muratlıda kirada olan evimizde boşaldığından orada oturup kiradan ve Dinçer’in bakım işinden rahatlayacaktık. Hatta o sıralarda arkadaşımız Ahsen beyin kurma hazırlıklarını yaptığı bir yapı kooperatifine kurşun kalemle de olsa kaydımızı yaptırmıştık. Bu proje büyük oranda devreye girdi. Evin tadilat işleri  tamamlanmıştı. Nuray’ın tayini için söz de almıştık. Benim Muratlıdan kolaylıkla gidip geleceğim Çerkez köy bölgesine görevlendirilmem gerçekleşmişti.

Çok yıllar sonra öğreneceğim ”Hayat başka planlar yaparken başınıza gelenlerdir.” sözü bir çok şeyi daha iyi anlamamı sağladı.1981 yılı Eylülünde sene başında öğretmenlerle yapacağım mesleki toplantıları düzenlemek için Çerkezköy/Saray İlçelerine gitmiştim. Dönüşte gerekli bilgileri vermek ve varsa görev yazılarını almak için daireye uğradığımda benimle birlikte 10-15 arkadaşa verilen sarı zarflardan birini de bana verdiler. Sarı zarf bizim literatürde pek hayra alamet sayılmaz. Tabi benimki de öyleydi. Zarfı açtığımda Kahramanmaraş iline görevlendirildiğime ilişkin emri okuyunca önce bir soğuk duş geçirdim. Sonra diğer arkadaşlarında benzer yerler gideceği ile ilgili değerlendirmeden sonra ne yapalım elle gelen düğün bayram diyerek bu tarihten sonra projelerimizi ve planlarımızı Kahramanmaraş doğrultusunda revize etmeye başladık.

VE YİNE ÖĞRETMENDİK/TEKİRDAĞ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ

1978 yılı Ağustos başlarında  başlamak istediğim noktaya gelmiştim. Aynı yılın 9 Eylülünde de artık Nuray’la resmen evliydik. Ben Öğretmen  okulu öğretmeni olmak için İlkokul öğretmenliğinden ayrılarak yüksek okula gitmiştim. Şimdi o düşüm gerçek olmuştu. Hem de yüksek okul öğretmeni olarak. Buradaki görevimiz bir yıldan fazla sürdü. Tekirdağ Eğitim Enstitüsü de iki yıllık bir yüksek okul olup sınıf öğretmeni yetiştiren bir okuldu. Benzer kurumlarla karşılaştırıldığında son derece rahat ve huzurlu bir eğitim ortamı vardı. Yaptığımız işten son derece keyif alıyorduk. Yoğunlaştırılmış, hızlandırılmış gibi bu gün için pek şaşırtıcı bile gelse eğitim uygulamalarına sahne oluyordu okulumuz.

tayin

“Hiçbir iyilik cezasız kalmaz” veya “Hiçbir güzellik sonsuz değildir” sözlerini doğrularcasına 1979 yılında  Bakanlık bir kısım eğitim enstitülerini kapatma ve binalarını da başka okullara dönüştürme kararı aldı.Tahmin edilebileceği gibi bizim görev yaptığımız okul da bu kapsamdaydı. O tarihten sonra Otelcilik Meslek lisesine dönüşüm gerçekleştirildiğinden biz bir şekilde açığa çıkmıştık. O zamanki ülke şartlarına göre son derece rahat ve huzurlu bir öğretim ortamına sahip olan okulumuzun kapatılıp  her gün çeşitli olayların olduğu hatta eğitim yapmanın bile imkansız olduğu okulların açık bırakılmasındaki mantığı o gün de bu gün de anlamış değilim. Sonuçta bu karar sonrasında bir şekilde biz açıkta kalmıştık. Belki o zamanlar açık olan okullara gitme şansımız olabilirdi ama biz yeni bir maceraya atılmak yerine aynı yerde kalmayı tercih ettik. Bunun üzerine ben Tekirdağ da İlköğretim Müfettişi olarak eşimde Kız meslek lisesinde Rehber öğretmen olarak görevlendirildi.

ARTIK İLKÖĞRETİM MÜFETTİŞİYİM/URFA

Her ne kadar bize önerilen 21 il için kura çekeceğimizi bilmeme rağmen şansıma Erzurum çıkınca her şeyden önce  bana iklimsel olarak soğuk gelmişti. Çorludan Erzurum’a gitmeye talip olmak bir çok kişi için  anlaşılır bir şey değildi. Bundan sonraki yaşamım nasıl bir rota çizecekti. Müstakbel eşim Nuray ise Urfa  İlinde Eğitim Uzman Yardımcısı idi. İlişkimiz de henüz resmi bir nitelik taşımıyordu. Kafam epey karışıktı açıkçası. Hemen aynı gün Urfa’ya hareket ettim. O zaman cep telefonu,mesaj, mail gibi iletişim araçları olmadığı için kurada çektiğim Erzurum bilgisini bizzat paylaştık. İlişkimiz resmiyet kazanınca konuşlanmanın hangi eksende olacağı üzerinde fikir jimnastiği yaptık bir süre. Belki aynı gün belki de bir gün sonra birlikte Ankara’ya gittik. O tarihlerde Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Eğitimde Psikolojik hizmetler bölümü için lisans tamamlama programına başvurmuştuk. Üç fark dersini verdiğimizde bu bölümü bitirmiş olacaktık. Aynı günlerde bu sınavlara girdiğimizi hatırlıyorum. Ama kaç dersten ve hangi derslerden sınava girdiğim ise hiç belleğimde kalmadı.

köy

Bu sınavlar sırasında tatil günü olduğundan emin olduğum bir gün Ankara’nın geniş caddelerinde Nuray ile yürürken bir yandan da geleceğimizi planlamaya çalışıyorduk. Birden  nasılsa  kendimizi bizim bakanlığın yanında buluverdik. Hafta sonu olduğu için diğer günler arı kovanı gibi kalabalık olan binada nerdeyse in cin top atıyordu. Acaba bizim problemimizle ilgili bir şeyler yapabilir miyiz düşüncesi ile binadan içeri girdik. Hafta sonu tatili olduğu için kimseyi bulacağımızdan dahi pek de ümitli değildik. Kapıdan içeri girdik. Asansörler, merdivenler bomboştu. İlköğretim Genel Müdürlüğünün katına çıktığımızda orası da gayet sakindi. Birkaç memurun ellerindeki dosyalarla odalara girdiğini görünce biraz ümitlendik. Kimse de bize niye geldin, kime geldin diye bir şey sormadı. Genel Müdürle görüşmek istediğimizi söyleyince bize yine sorgusuz sualsiz odasını gösterdiler. Kapıyı vurup içeri girdiğimizde Genel Müdür Hüsnü Cila sanki bizi bekliyormuş gibi karşıladı. Bizde kısaca durumumuzu açıklayarak ilerde hem bürokratik işlemlere ihtiyaç duyulmaması hem de bizim işimizin kolaylaşması için Erzurum’un Urfa olarak değiştirilmesi isteğimizi kendisine ilettik. Zaten Urfa  ili de daha öce önerilen 21 il içindeydi. Sonuçta istediğimiz imtiyaz da sayılmazdı. Karşılıklı birkaç cümle daha konuştuktan sonra araya “düğününüze beni de çağırırsanız olur”  gibisinden esprileri de ekleyerek genel müdür elinin altındaki küçük kağıtlardan birine “Üç ay sonra evlilik cüzdanlarının örneğini getirmek koşulu ile kararnameyi Urfa olarak düzenleyelim” biçiminde bir not yazıp bizi ilgili kişiye yönlendirdi.  İlgili kişi bize bir hafta kadar sonra tayin emrimin elime geçeceği bildirdi. O küçücük kağıt parçası bizi mutlu etmeye yetmişti. Belki o sebeple, beklide hayatımızın ondan sonraki karmaşasından o hafta girdiğimiz sınavın sonuçlarını hiçbir zaman öğrenme imkanımız olmadı.

üç arkadaş

1978 Mart’ının sonlarında Çorlu Lisesinden ayrılarak aynı zaman da Nuray ile de nişanlanmış olarak Urfa ilinde İlköğretim Müfettişi olarak göreve başlamıştım. Benim gibi yeni atanmış bekar 5-6 arkadaşla birlikte Halk Eğitim Müdürlüğünde bize ayrılan bir yerde geçici olarak kalıyorduk. Benim görev bölgem Akçakale İlçesi idi. Urfa’ya 55 km. kadar uzaklıktaki bu ilçeye o zamanlar taksi dolmuşlar çalışıyordu. Farklı bir iklimde ve farklı bir coğrafyada yeni görevimizi yürütmeye çalışıyorduk. Nuray’ın bir yıldan fazla bir süredir orada çalışıyor olması işimi kolaylaştırıyordu. Bu arada  ilk öğretmen  okulları  2 yıllık yüksek öğretim veren eğitim enstitülerine dönüşmüş ve Nuray da Urfa Eğitim enstitüsünde meslek dersleri öğretmenliğine geçmişti.

yemek

Birlikteliğimizin de tam rotasını çizmiş değildik. Ülkenin genel durumuna paralel olarak özellikle Nuray’ın çalışma ortamı  çok elverişsizdi. Gün geçmiyordu ki okulunda patlama olmasın, camlar kapılar kırılmasın. O ortamı ancak o yılları yaşayanlar anlayabilir. Urfa’daki Müfettişliğimin üzerinden sanıyorum 5 ay kadar bir süre geçmişti ki önümüze bir fırsat çıktı. Tekirdağ Eğitim Enstitüsünde meslek dersleri öğretmenliği için önce biraz problem çıksa da  ikimizin de tayini de oraya yapıldı.

Daha sonraki yıllarda Urfa’ya kadim dostlarımızı ziyarete gittiğimizde Balıklı gölünü ziyaret fikrinden kendimizi alıkoyamamıştık.