Akışına bırakmak dizisinin finali olacak bu yazım sanırım. Gereksiz, zorlamalı, isabetsiz bazen de ince hesaplar için atılan adımların gereksizliğine dikkat çekmek, biraz da işleri doğal akışı içinde gerçekleştirmenin fazla bir zararı olmayacağı düşüncemi paylaşmaktı amacım.
1982 Anayasası Askeri yönetim tarafından hazırlanmış faşist ve vesayetçi bir anayasa olarak tarif edilir. Üzerinden kırk yıl geçmesine ve yüzde doksanının değişmesine rağmen hala bu damga üzerinde durmaktadır. Ama benim en çok dikkatimi çeken konu bu anayasanın gölgesinde hazırlanan yasal düzenlemelerde onca değişikliğe rağmen hala var olan yüzde onluk seçim barajıdır. Partilerin niyetleri ile ilgili bir turnusol kâğıdı niteliğinde ve herkesi rahatsız etmesi gereken bu durumun hiçbir değişiklik çalışmasında dikkate alınmaması çok büyük bir demokrasi ayıbıdır bana göre. Yönetimde istikrar ve temsilde adalet söylemi ile izah edilmeye çalışılan bu durumun Cumhurbaşkanlığı sistemindeki yüzde elli bir çıtası ile hiçbir anlamının olmadığını da biliyoruz. Yüzde üç mü beş mi yedi mi olsun tartışmalarının da gerçeklikten ve hakkaniyetten uzak, tamamen duygusal bir amaç taşıdığı ise apaçık ortadadır. Bundan böyle hayatın ve demokrasinin doğal akışı içinde barajın sıfırlanması nihayetinde de bir milletvekili çıkaracak kadar oy alan görüşlerin mecliste temsil edilmesini sağlayacak düzenlemeler gerçekleşmelidir. Bir kısım görüşlere pranga gibi baraj zinciri takıp yarışa sokmak, onlara verilen oyları yok saymak, hatta onlara verilen oyları başkalarının hanelerine yazmak her vicdanın kabul edeceği bir durum değildir.
Devamı için tıklayın “AKIŞINA BIRAKMAK (5)”