Takvimler
2020 yılının 7 Ocak gününü gösterdiğinde İstanbul soğuk yağmurlu ve fırtınalı
bir güne uyanmıştı. Böyle durumlarda her zaman olduğu gibi trafik yine felç
olmuş, uçakların iniş ve kalkışları aksamış, şemsiyeler iş göremez hale gelmiş
ve insanlar bir an önce gidecekleri yere ulaşma telaşına kapılmışlardı.
İşte böylesi bir günde yazının içinde resimlerini göreceğiniz bir grup yaşlı
insan Kadıköy’de bir kafede toplanmıştı. Kimdi bu insanlar ve böyle bir havada
sıcacık evlerinde oturup keyif çatmak varken buralara onları hangi sebep
getirmişti? İşte bu sorunun cevabını bulmak için bakışlarımızı 47 yıl öncesine
çevirmemiz gerekecekti.
1973 Sonbaharı… Zihnimde bütün canlılığını koruyor. O zamanlar
televizyonlar, resimler siyah beyaz, hatta fikir ve düşünceler de siyah
beyazdı. 10. Yıl Marşı kadar popüler olmasa da O siyah beyaz televizyonlarda
Bekir Sıtkı Erdoğan’ın sözlerini yazdığı ve Necil Kazım Akses’in bestelediği
“Müjdeler var yurdumun toprağına taşına. Erdi Cumhuriyetim elli şeref yaşına“
sözleri ile başlayan 50. yıl marşını kaç kişi hatırlar bilemiyorum. İşte böyle
bir sonbahar gününde kader yurdun çeşitli yerlerinde en az 3-5 yıl sınıf
öğretmenliği yapmış akabinde de üst öğrenimlerini gerçekleştirmek ideali ile
yola çıkan 36 genci İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Eğitim/Gündüz bölümünde
buluşturdu. Üç yıl sonra Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağımız
düşünüldüğünde neredeyse yarım asırlık bir geçmişi olan buluşmadan söz ediliyor
yani. Üç yıl bir arada eğitim gördüğümüz bu grubun içinde bulunma
bahtiyarlığını ben de yaşadım. Hazları, hataları, coşkuları, dostlukları, dayanışmayı,
yardımlaşmayı, hayalleri, hayal kırıklıklarını velhasıl insana ait her türlü
duygunun yaşandığı en keyifli ve en öğretici yıllar oldu benim için bu zaman
dilimi.
Bu
grubun içinde olduğum için de her zaman kendimi hep şanslı hissettim. Bu
arkadaşlarımın birçoğu ile hala iletişimim devam etmektedir. Ancak geçtiğimiz günlerde
Emin Toprak arkadaşım olağanüstü bir gayret ve örgütleme becerisi göstererek
sınıfın tamamını bir Whatsapp grubunda birleştirdi. Bu da yetmedi. Öğretmenimiz
Rafet Çağlar ile işbirliği yaparak okulumuzun yanındaki bir kafede (Sütlü Kahve)
tarihsel buluşmayı gerçekleştirdi. İşte resimlerde gördüğünüz grup,
üzerinden 47 yıllık bir zaman silindiri geçmiş insanların görüntüsüdür. Büyük
usta elindeki zaman fırçası eşsiz hünerini kullanarak saçlarımızı beyazlatmış,
vücutları deforme etmiş ve kimimizi de daha çok unutan, daha az hatırlayan ya
da yanlış hatırlayan insanlar haline getirmişti. Zaman asıl acımasızlığını Lütfi
Öztabağ, Mebuse Sürmeli, Ömer Er, Kemal Sürekli, İzzettin Alıcıgüzel gibi
tanımaktan ve öğrencisi olmaktan kazançlı ve gururlu olduğum öğretmenlerimizi
aramızdan almıştı. Yine 36 kişilik sınıfımızdan Sezin Şenmanav, Gürbüz Göknar, Mehmet
Kurtkara, Yusuf Yorgancı, Mehmet Sağlıklı, Hayrettin Işık, Fuat Aldı isimli
arkadaşlarımız da bizlerde çok güzel hatıralar bırakarak aramızdan ayrıldı.
Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun, Nur içinde yatsınlar.
Toplantımızda
Rafet Çağlar hocamızı 80 yaşını aştığını söylemesine rağmen çok dinç
bulduğumuzu söylemeliyim. Okul hayatı ile ilgili yaşanmışlıkları, hatta
bizim okula girişimizdeki mülakatlar ile ilgili konuları en ince ayrıntısına
kadar hatırlayıp güzel üslubu ile anlatması bize çok zevkli dakikalar
yaşattı. Nezihe ve Ercan Özgür öğretmenlerimizin katılımı ile de
birlikteliğimiz daha anlamlı hale geldi. Bizim öğrencilik yıllarımız ve daha
sonraki yıllardaki yaşananlar ile ilgili son derece keyifli paylaşımlarımız
oldu. Kaderin ve sistemin kendilerine yaşattığı talihsizliklere karşın
bildiğimiz ödün vermez ilkeli duruşları karşısında kendilerine hayranlığımız
bir kat daha arttı. Diğer arkadaşlarımız da mezuniyet sonrası serüvenlerini
bazen kısa bazen de uzun cümlelerle paylaştılar.
Daha sonra havanın fırtınalı ve yağmurlu olmasına aldırmadan
kafenin hemen yanındaki okulumuzu ziyaret fikrini gerçekleştirmeye sıra geldi.
Bu kısım ihtiyari idi. Buna grubun yarısı iştirak etti. Bizim bildiğimiz ve
girdiğimiz kapı iptal olduğundan okula 47 yıl önce girdiğimiz kapının biraz
aşağısından girdik. Bu yapıların Fen Lisesi olarak kullanıldığını daha önceden
biliyorduk. İki yıl öncesine kadar bizim eğitim gördüğümüz binalar duruyormuş.
Biz gittiğimizde birinci yıl ve daha sonraki yıllarda eğitim gördüğümüz
binaların yıkılarak yerlerine daha büyük ve modern yapıların yapıldığını
gördük. Şu anki okul müdürü Muzaffer Güneş Bey bize gerekli yardım ve
ilgiyi gösterdi. Kendisine tekrar selam ve teşekkürlerimi iletmek isterim. Tabi
yapacak bir şey yoktu. Ama yine de biz okulumuzu tam girişi olarak düşündüğümüz
noktada resim çekmeyi ihmal etmedik. Binalarımızın yıkılmış olmasına karşın
bahçemiz ve ağaçlarımız yerinde duruyordu. Sayısız anıya tanıklık etmiş bu
sadık dostları selamlayarak kurumdan ayrıldık.
Kafede bizi bekleyen arkadaşlarımızla biraz daha sohbet
ettikten sonra yemeğimizi yedik. Ayrılık zamanı gelince de vedalaşarak
ayrıldık. Başta Emin Toprak arkadaşımız ve Rafet Çağlar öğretmenimiz olmak
üzere bu buluşmada emeği geçenlere teşekkür ederim. İyi ki vardınız, iyi ki
varsınız sevgili öğretmenlerim ve arkadaşlarım.