Referandum kampanyalarının toz duman son hızla devam ettiği şu günlerde kafasının karışıklığı hala geçmemiş ne kadar yurttaş vardır bilemiyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse benim kafam hala karışık. Düşünsenize önünüze yakın ve uzak gelecekte sizi nasıl etkileyeceğini tahmin dahi edemeyeceğiniz 25-30 maddelik bir hukuki metni koyup buna hayır veya evet demenizi istiyorlar sizden.
Bu hukuki metni en iyi hukukçular bilir diyorsunuz kendinizce. Bu konudaki en yetkin kişileri izliyorsunuz medyada.Ama bu defa kafanız daha da karışıyor. Bakıyorsunuz ki televizyon ekranlarını dolduran isimlerinin başında “Prof.” Yazılı ve tırnak içinde de “Anayasa Hukukçusu” ibaresi bulunan kişilerin bir kısmı öyle bir tablo çiziyor ki karda leke var onların tablosunda yok. Adeta demokrasi cennetine giriverilecek “evet”denildiğinde. Bir kısmının çizdiği tabloda ise nokta kadar beyazlık yok anlattıklarında nerdeyse dünyanın sonunun gelip gelmeyeceği oylanacak. Bu durumda en doğru kararı vermek sıradan bir vatandaş olarak çok zor. Hani bir takımın,bir partinin koyu bir taraftar olsak ya da cemaatin bir üyesi olsak işimiz kolay. Yukardan bir işaret geldi mi ne düşünmeye ne de sorgulamaya gerek kalmazdı.
Ancak içeriği,getireceği götüreceği tam anlaşılmamakla birlikte biçim ve kurgu itibari ile kesin olarak bu süreçte kendimi kandırılış ve aptal yerine konmuş hissediyorum. Nasıl hissetmeyeyim ki metni hazırlayanlar dahi sinsi ve kurnaz bir eda ile:”bizim için önemli olan şu 2-3 maddedir” diyerek diğerlerinin aksesuar olduğunu alenen kabul ediyorlar.Yani benzetmek gerekirse çok aç olduğunuz ve yiyecek yemeklere gereksinim duyduğunuz bir durumda size 20-25 çeşit yemek olan bir ziyafet sofrasına davet ediyorlar. Ama eğer siz “çok teşekkür ederim hepsi iyi,hepsi güzel ama ben domuz etli olanı yemem” veya ben içki almayayım” deme hakkınız yok. Ya hepsini ya hiçbirini diyorlar. Yani alakart yok tabldot var diyeceğim ama tabldotta bile insanın bir kısım yiyecekleri yememe özgürlüğü var. Bu durumda kandırılmış ve aptal yerine konmuş olma iyice kanınıza dokunuyor.
En iyisi lanet olsun vereceğiniz de yedireceğiniz de size kalsın.Sizin bu tiyatronuzun figüranı olmak istemiyorum demek geliyor içinizden. Bunun adına da boykot diyorlar. Bu defa da boykot demeye hazırlanan bir kesimle de yan yana gelmek istemiyorsunuz. İki ucu da b….lu değnek veya aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık hikayesi yani. Ayrıca bitaraf olmak da yasaklandı. Çünkü bertaraf olma tehlikesi var. Tabi günü geldiğinde herhalde sandık başına gidilecek o an o saat ve o dakikanın size yüklediği tercih bir şekilde yapılacak. Evet de desek hayır da desek bu oyunun bir parçası olmaktan kurtulamayacağız.
Aslına bakarsanız bir kesimin iddia ettiği gibi bu tümüyle gündem değiştirme gayretinden ibaret bir kurgu da olabilir. Yani sonucun evet çıkması ile hayır çıkması halinde neticeyi değiştirecek bir durumun olacağını da sanmıyorum. Hayır dendiğinde dünyanın sonu gelmediği gibi evet dendiğinde de demokrasi bahçesinde güller açmayacak. Herkes de çok iyi bilir ki demokrasi yazılı metinlerin içinde değil beynimizin derinliklerinde içselleştirmemiz gereken bir kavramdır. Bunu kendi iç dünyalarına kazıyamayan ve kazandıramayan kişilerin tercihleri sonucu oluşan tablo da çok inandırıcı bir tablo olmaktan uzak olacaktır. Onun için değil midir ki hiç yazılı bir anayasa metni olmadan da daha demokratik bir yaşam sürdüren toplumlar vardır ve var olacaktır.