ZAMAN FIRÇASININ DARBELERİ

Ve Büyük usta
Körfez tuvaline
zaman fırçasının darbeleriyle
en akla gelmedik
desenleri aksettirmede
alışılmış hüneriyle

Dubleks teki Süleyman amca
hiç görünmedi
yaz boyunca
karaciğerinden rahatsızmış
ayrıca kalbi ve şekeri de varmış
demek ölmüş
ne yapalım ömrü bu kadarmış.

Mahallenin kedileri
ne kadar yalnız
ne kadar mahzun
ne kadar da sahipsiz bu yaz
Melek hanım nerede
ekmek verse biraz
demek çok sıkışmış
evini de çok ucuza satmış
öksüz bırakmamak için kedilerini
bir sokak ötede
kiralık bir eve taşınmış

Karşı bloktaki
albayın kızı ve damadı
kışı burada geçirmişler
ama kendisi iyice yaşlanmış
adımları da iyice yavaşlamış
Ona da zatürre demişler.

İzmirli karı kocanın da
panjurları çok geç açıldı
kadın hayli solgun
adam ne kadar zayıflamış
saçları da iyice seyrelmiş
ayrıca
bir hayli de kilo vermiş
demek
kemoterapi yüzündenmiş

Komşu Hasan beyler
maaşallah turp gibi
ha bire koşturup duruyor.
ama o bile bu yıl
“otuz kulaç atınca
biraz yoruluyorum” diyor.

Bir gün
senin tuvaline de zaman fırçası
darbesini vuracak
bir gün senin de
balkon kapın açılmayınca
etrafta meraklı bakışlar dolaşacak
dayanamayıp birisi
yan komşuya soracak
ve onlar da
“Geçen yıl küçük oğlunu evlendirmişti
yeni de bir torunları olmuş
çok sağlıklı görünüyordu ama
bu kış rahmetli olmuş”
diyecek.

Ağustos/2010/Altınoluk

DÜŞÜNCELER

Düşünceler
kaplar tüm benliğimi
davetsiz misafir gibi
düne,bu güne
ve geleceğe dair
vesair,vesair.vesair
düşünceler

Düşünceler
kah çatık bir kaş
olursunuz yüzümde
kah akmayan bir yaş
olursunuz gözümde
düşünceler,düşünceler
ve ardından uykusuz geceler

Düşünceler
kadehlerde teselli
aşılmaz,anlaşılmaz dün,
yaşanmamış bu gün
anlatılmaz yarın olursunuz

Düşünceler
ve de her sefer
düşümdeki kabus
dudağımdaki uçuk
boynumdaki ter tırnağımda et
sol yanımdaki ağrı
yüreğimdeki ses
ve içimde
derin bir nefes olursunuz

Düşünceler
sevdiğimin yüzünde
bilinmeyen bir göz olur
her an dilimde
söylenemeyen bir söz olur
ve dudaklarda silinmeyen bir iz
düşünceler,düşünceler
ah bir bilseniz

Düşünceler
tarifsiz bir öfke olur
çok kere
ve çocuğumun yüzünde
patlayan bir tokattır
sebepsiz yere
ve bir hesaplaşmadır
götürür insanı
yıllar öncelere

Düşünceler
tutsak etmiş benliğimizi
istemiyorum sizinle uğraşmak
ve ömrümce kara bulutlarla savaşmak
benim de hakkım
masmavi gökyüzü altında
taptaze baharı yaşamak

NİÇİN EMEKLİ OLDUM

Kırk yılın ardından

kravatsız bir boyun ile

hilesiz hurdasız bir oyun istiyorum.

Galata köprüsünde

küçücük iskemleme oturarak

ve yüzlerce oltanın arasına karışarak

balık tutmak istiyorum

Birden

kendimi bulmak istiyorum

sahaflar çarşısında

ve kaybolmak istiyorum

tozlu kitaplar arasında

Namaza durmak istiyorum bir Cuma vakti

Süleymaniye’de ya da Sultanahmet’te

tarifsiz bir huşu içinde

İstiklal caddesinde yürümek istiyorum

elimde evrak dolu çanta olmadan

ve serserice ıslık çalarak

ya da eski bir şarkıyı mırıldanarak

son derece  amaçsız biçimde

Küfretmek istiyorum

hem de ağız dolusu

riyaya,bencilliğe,çıkarcılığa

ait ve sahip olan herşeye ve herkese

Şükretmek istiyorum

yalnız ve sadece aldığım nefese

Sinemaya gitmek istiyorum

filmin ne olduğuna bile bakmadan

karanlık salonda mısır gevreği yemek istiyorum

en büyüğünden hemde

hiç hesap kitap yapmadan

Güvercinlere yem vermek istiyorum

Bayazıt meydanında

çırpınanan kanatlar arasında

oradan bırakarak kendimi

Mahmutpaşadan  Eminönü’ne doğru

balık ekmek yemek istiyorum

bir öğleden sonrasında

Fırlayarak özgürce sokağa

yaz yağmurlarında ıslanmak istiyorum

hem de tepeden tırnağa

kucak açmak istiyorum

kaz dağlarının zeytinliklerine

ve kulaç atmak istiyorum

Egenin ve körfezin serinliklerine

Necmi MOLA/24.11.2009/ Bakırköy