Hong Kong’ta geçirdiğimiz günlerin sonuna yaklaşırken küçük oğlumuz Gençer bizi buranın en popüler uğrak yerlerinden biri olan Hong Kong Park’a götürdü. Aslında bundan yedi yıl önce 2017 yılında burayı görmüş ve bloğumda HONG KONG GÜNLERİ / PARKLAR VE BAHÇELER başlığı altındaki yazımın son paragrafında buradan bahsetmiştim. İnsan uzun bir aradan sonra gidince daha farklı bir gözle bakıyor ve daha önce görmediği, farkına varmadığı güzellikleri de görebiliyor.
Göletlerdeki kaplumbağaları, rengarenk balıkları, mevsimlere göre yapılan çiçeklendirme tasarımları ile sanki ortam daha büyüleyici bir hal almış gibi. Arazinin eğimli yapısına uyumlu şekilde düzenlenmiş parkın üst yamacında oluşturulan cam serada farklı iklim özellikleri ve bunlara uygun olarak yetişen farklı bitki türleri gökdelenler arasındaki bu vahanın başka bir güzelliğini oluşturuyor. Bu gidişimde ayrıca parkın içinde yer alan ama fırsat bulup da göremediğim Çay Müzesi’ni (Flagstaff House Museum of Tea Ware) de ziyaret ettik.
1846 yılında inşa edilen bu iki katlı yapı müzeye dönüştürülmeden önce sömürge yıllarında İngiliz askeri kuvvetleri komutanının çalışma ofisi ve ikametgahı imiş. Mimari olarak Yunan Uyanışı tarzı bir özelliğe sahip. Çeşitli tadilat onarım ve düzenlemelerden sonra 1984 yılından itibaren de Çay Müzesi olarak hizmet vermeye başlıyor. Uzak Asya ve Çin’de anlıyoruz ki çay sadece çaydan ibaret değil. Hanedanlık döneminden itibaren yüzlerce yıllık kültürü olan bir geçmişi de beraberinde taşıyor.
Müze içindeki çok sayıdaki sergi galerilerinde Çay içme tarihi, cay çeşitleri, yetiştirilmesi, farklı lezzetler elde etmek için yapılan katkı çalışmaları, farklı mevsimlerde içilecek çay çeşitleri, vücudu ve zihni diri tutan ve tazeleten çay türleri gibi bilgilere ulaşmak mümkün. Ayrıca tarihsel süreç içinde çay sunumu ile ilgili çaydanlık, fincan gibi aksesuar örnekleri de müzeyi daha bir zenginleştirmiş.
Müze 2024 yılında yani kuruluşunun kırkıncı yılında bir dizi etkinliklere de imza atmış. Hong Kong Park’a yolu düşenlerin bu müzeye de uğramaları geçirdikleri günü daha kaliteli hale getirecektir. Park ve müze gezimizin nihayetinde insanın bir türlü ayrılmak istemediği ortamın içindeki mekânda öğle yemeğimizi de yiyerek günümüzü tam manası ile taçlandırmış olduk.