Çeşitli televizyon kanallarındaki dizilerin sürekli izleyicisi sayılmam. Geçen yıldan beri yayınlanmakta olan Muhteşem yüzyıl dizisinin de birkaç bölümünü izleme fırsatım oldu. Bence yüzde otuzluk bir gerçek, yüzde yetmiş civarında kurgu ve hayal gücü ile desteklenerek izlenebilir bir eser ortaya çıktığı söylenebilir. Yabancı televizyon kanalları da dahil edildiğinde asgari 150 milyonluk bir izleyici kitlesine ulaşması da dizinin belli bir seviyeyi yakaladığını göstermektedir.
Ancak sayın başbakanımız belgesel ile dizi konusunda bilgilendirilmemiş olacak ki geçenlerde yaptığı bir açılış konuşmasında ” Bizim öyle bir ecdadımız yok. Biz öyle bir Kanuni tanımadık. Biz öyle bir Sultan Süleyman tanımadık. Onun ömrünün 30 yılı at sırtında geçti. Sarayda o gördüğünüz dizilerdeki gibi geçmedi. Bu kanalların sahiplerini uyardık, yargı da gereğini yapacaktır” şeklinde o bilindik üslubu ile yine esti gürledi. Bu durumda adı geçen dizinin yayınlandığı kanalın patronu, dizinin senaristi, yönetmeni bu konuda durumdan vazife çıkarıp gereğini yaparlar mı bilemeyiz. Ama muhalifi yandaşı hemen bu sözlerin üstüne atlayıp kendilerine epey malzeme çıkardılar. Öncelikle at üstünde geçirilen süre ile ilgili bir mutabakat sağlanamadı. “Otuz yıl”lık süreyi, geçen yıl Fetullah Gülen 44 yıl olarak belirtmişti, ancak daha derinliğine bir inceleme yapılınca bu sürenin 8-9 yıl civarında olduğunu da öğrenmiş olduk.
Sade vatandaş da olsak Başbakan da olsak bazı sosyal konuları işimize geldiği gibi değerlendirme alışkanlığından bir türlü kurtulamıyoruz. Politik hesaplar uğruna Dersimi veya bir başka konuyu bahane göstererek İsmet İnönü üzerinden çaktırmadan Cumhuriyete Atatürk’e demediğimizi koymuyor onları yerden yere vururken ,onların da yakın tarihimizin ecdadı olduğunu hiç hatırlamıyoruz.
Demek oluyor ki insanlar aynı konu, durum, olay ve kişi ile ilgili farklı değerlendirmelerde bulunabiliyor.Örneğin yıllar sonra bu günkü yöneticiler değerlendirilirken de belki aynı durum yine yaşanacak. Resmi tarihte Recep Tayyip Erdoğan’dan Cumhuriyet döneminin en uzun süre başbakanlık/başkanlık yapmış, girdiği her seçimi oylarını hep arttırarak kazanmış, kişi başına düşen milli gelirin iki bin dolardan on bin dolarlara çıkmasını sağlamış, vesayet rejiminin üstesinden gelmesini bilmiş, ekonomiden ulaşıma, sağlıktan sosyal güvenliğe bir çok alanlarda atılımlar yapmış, ömrü uçak sırtında Amerika’dan Almanya’ya ,Somali’den Bruno’ya dolaşarak sadece ülkesini yöneten biri değil, tüm dünya politikasında oyun kurmaya çalışan bir lider olarak bahsedilecektir.
Ancak konuya başka pencereden bakanlar kendisinden bahsederken; demokrasiyi ihtiyaç duyulmadığında terk edilen bir tren olarak gördüğünü, ülkesini sıfır terör olarak aldıktan sonra iktidarında terörün iyice tırmandığını, ülkenin cumhuriyet tarihi boyunca kazanılmış yeraltı ,yer üstü bir çok varlığının haraç mezat satıldığını, muhalif olarak görülen gazeteci, yazar ve öğrencilerin çeşitli bahanelerle yıllarca cezaevinde kaldığını, tutukluluğun cezalandırmaya dönüştürüldüğünü, bağımsız olmadığı ileri sürülen yargının tam bağımlı hale getirildiği, muhalif gösterilere biber gazı uygulamasının rutinleştiği, birlikte görev yaptığı Genelkurmay başkanından başlayarak yüzlerce askerin yıllarca süren bir yargılama süreci ile adeta bir rövanş hukukunun oluştuğu, evrensel hukuk değerlerinin sadece iktidarı koruma ve sürdürme amacı için kullanıldığı, yargının kendisine yakın kişi ve kurumlara yaklaşması halinde-MİT ve Deniz Feneri olayından hatırlanacağı gibi-gerekli müdahale ve düzenlemelerin anında yapıldığı, kadınların ne kadar çocuk yapacağına ve nasıl doğuracağına, televizyon dizilerinin nasıl çekileceğine kendisinin karar verdiği, başbakanların sorgusuz harcama kalemi olan örtülü ödenekten kendinden öncekilerle kıyaslanamayacak oranda harcama yapıldığı gibi konular da hep kulaktan kulağa fısıldanacak ve gerçeğin ne olduğu hep tartışmalı kalacaktır. Belki de gerçeği bembeyaz ya da simsiyah ta aramak yerine gri ve grinin tonlarında aramak daha mı doğru ne?
Bütün bu konular ile ilgili bu gün olduğu gibi o gün de bazı televizyon dizileri de yapılabilir. Acaba o zamanın Başbakanı yine kürsülere çıkıp ”Bizim öyle bir ecdadımız yok. Biz Tayyip Erdoğan’ı öyle tanımadık, Biz öyle bir başbakan tanımadık. Onun ömrünün bilmem kaç yılı ülkesi için uçak seyahatlerinde geçti. O gördüğünüz dizilerdeki gibi geçmedi. Bu kanalların sahiplerini uyardık, yargı da gereğini yapacaktır”şeklinde söylev çekecek midir?
Kim bilir.. boşuna tarih tekerrürden ibaret dememişler …