Küçük oğlumuz Gençer’in birkaç gündür yanımızda olması ve biraz da onun şoförlüğünün sağladığı imkanı da değerlendirmek adına yakın çevreleri tanıma fikrini yavaş yavaş hayata geçirelim istedik. Daha önce konu komşunun ve giden tanıdıkların da önerisi ile rotamızı Mıhlı çayı istikametine çevirdik.
Hedefimize ulaşmak için Altınoluk’tan Çanakkale istikametine giderken Küçük kuyu beldesinin girişine geldiğimizde “Mıhlı şelalesi” yazan yol levhasından sağa bir giriş yaptık. 3-4 km kadar bu yolda ilerledikten sonra üzerinde “şelale” yazan bir başka yol levhasının işaretine uyarak bir sağ daha yaptık. Yaklaşık bir kilometrelik toz-toprak zeminli bu yolu da kat ettiğimizde amaçladığımız yere gelmiş olduk.
“Mıhlı şelalesi” olarak adı geçen yer için “Doğanın insanlara armağan ettiği sayısız güzelliklerden bir tanesi” tabirini kullanabiliriz. Ziyaretçilerin buradan yeterince yararlanması için gerekli çevre düzenlemelerinin yapılmış olduğunu ayrıca bir de otelin de yapılmakta olduğunu ekleyebilirim.
Çayın akışı istikametinde oluşan şelaleyi görebilmek için öncelikle bir dolu merdivenden inmemiz gerekti. Şelalenin bulunduğu yere geldiğimizde öncelikle şelalenin altında ve ilerisinde oluşan göle Gençer ile kendimizi attık. Alıştığımız deniz suyuna göre çok soğuk suda ben fazla kalamadım ama Gençer daha genç ve dayanıklı olduğu için benden daha fazla kaldığı gibi bizzat şelalenin oluştuğu yere kadar da gitmeyi başardı.
Şelalenin soğuk sularında yeterince serinledikten sonra mekanın hazırlanış masalarından birine oturarak kahvaltımızı yaptık. Kahvaltı menüsünde domates,peynir,siyah ve yeşil zeytin,bal,reçel,yumurta, yöreye özel güveçte fırınlanmış domatesli peynir, baharatlanmış zeytin yağı vardı. Tereyağın olmaması dikkatimizi çekip bunu ilgiliye sorduğumuzda “Zeytin yağının olduğu diyarda tereyağını tercih etmiyoruz” gibisinden pek anlam veremediğimiz bir cevap aldık. Nuray ise kahvaltıda peynirli pide yemeyi tercih etti.
Ziyaretçilere herhangi bir sürpriz olmaması açısından yemeklerin veya yörenin mali portesini de açıklamakta yarar var. Girişte araçlar için 10 liralık bir giriş ücreti alınıyor. Eğer kendi yiyeceklerinizi yanınızda getirmiş olup piknik yapmak istiyorsanız bu iş için ayrılan bölümde 20 lira karşılığında bir masa kiralıyorsunuz. Yukarı kısımda işletmenin yemeklerini yemeyi tercih ettiğinizde kahvaltının kişi başı 15 lira, pidelerin çeşidine göre 10-15 lira, alabalık 15 lira olduğu hatırlayabildiğim rakamlar arasında.
Mıhlı çayının üzerindeki bu şelalenin 500 metre kadar ilersinde tarihi değirmen ve köprünün bulunduğu ikinci bir mesire yerinin olduğunu da öğrenince gelmişken oraya da görelim dedik. Tabi mesafe bu kadar kısa olmasına rağmen biz araba ile biraz dolambaçlı yollardan yolu biraz daha uzatarak bu ortama ulaşabildik.Terk edilmiş eski bir su değirmeni ve ilginç bir köprünün yanındaki bu mekanın da farklı bir güzelliği olduğunu söyleyebilirim. Ancak bakım ve temizliği konusunda ne yazı ki aynı iyimserliğe sahip değilim. Gelişi güzel yakılan mangalların dumanından bir ara adeta göz gözü görmüyordu desem abartmış sayılmam. Gençer burada da soğuk su ile bir kez daha kucaklaştı ama ben cesaret edemedim.
Ancak sonuçta ülkemin güzel bir köşesini görmüş olma şansını daha yakalamış olarak gezimizi noktaladık.