Yazılarımda zaman zaman fıkralara da yer verdiğimi sanırım hatırlarsınız. Bugünkü yazıma da bir değil iki fıkra ile başlayacağım.
İlk fıkra birçoğumuzun hatırlayacağı ve çokça duyulmuş olup Hazreti Muhammed sonrası İslam dininde yaşanan farklı yaklaşımları ifade eden bir özelliğe sahip. Bir gün Hz. Ali’nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe’den, biri devesiyle Şam’a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış ve: “Ver o dişi deveyi bana, o bana ait” demiş. Adam buna karşılık “Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir” diye itiraz etmişse de derdini anlatamamış. Konu o sırada Şam Valisi olan Muaviye’ye yansımış. Muaviye, her iki tarafı da dinledikten sonra, kararını “Bu dişi deve Şamlınındır!” şeklinde açıklamış ve Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş: “Ey cemaat, bu dişi deve kimindir? Toplananlar hep birlikte “Şamlınındır” diye bağırmışlar. Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalmış. Daha sonra Muaviye onu yanına çağırmış ve onun kulağına; “Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe’ye dönünce gördüklerini Ali’ye anlat ve de ki: “Ey Ali, Muaviye’nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al ve kiminle dans ettiğini bil” şeklindeki sözlerini söyler.
İkinci fıkra da daha yakın bir tarihe ait. 1940’lı yılların Hitler Almanyası ile ilgili. Hitler herkesin bildiği gibi faşizmin somutlaşmış ve vücut bulmuş hali. Birçok acıya ve gözyaşına sebep olan 2. Dünya savaşının da en önde gelen aktörlerinden. İşte bu İkinci dünya savaşı sırasında Nazi kuvvetleri karşı cepheden üç esir alırlar. Bunlardan birinin de Yahudi olduğunu öğrenince onu farklı bir biçimde cezalandırmak isterler. Fakat yine de işi kitabına uydurma ihtiyacı duyarlar. Nihayetinde esirlere:” Biz çok kanuna kurallara bağlı adil bir ülkeyiz. Keyfi hiçbir uygulamamız yoktur. Şimdi sizleri bir sınavdan geçireceğiz eğer doğru cevap vererek başarırsanız kurtulursunuz yok cevap vermez ya da yanlış cevap verirseniz cezalandırılacaksınız” biçiminde bir açıklama yaparlar. Önce birinci esir huzura alınır ve “Hani dünyanın en büyük transatlantiği olarak bilinen ve ilk seferinde buz dağına çarparak batan Tİ ile başlayıp NİK ile biten adı olan bu geminin adı nedir?” diye sorar Esir de “TİTANİK” cevabını verince ona; “Tamam sen geç kurtuldun” derler. Sıra ikinci esire geldiğinde ona da “Arkadaşının adını söylediği bu gemi hangi yılda battı? Hani 1911 ile 1913 yılları arasında bir tarihe tekabül ediyordu” diye sorarlar. İkinci esir de “1912” cevabını yapıştırır ve o da kurtulur. Sıra 3. ve hakkında bazı iyiliklerin düşünüldüğü esire sıra gelir ona da” Arkadaşlarının adını ve batış tarihini söylediği bu gemide hayatını kaybeden yolcuların ad soyad ve doğum tarihlerini de sen söyle bakalım” derler.
Devamı için tıklayın “HAK HUKUK HIK MIK”