Eskiden televizyon sinema gibi eğlence araçlarının olmadığı zamanlarda iki direk arasında gerilmiş bir telde yürüyen cambazlar vardı. Çocukluğumuzda bizim kasabamıza gelmiş ve benim de izlemişliğim vardır. İşte bu gibi durumlarda yankesiciler izleyicilerin arasına girerek dikkatlerinin başka noktada olduğu sırada bundan istifade ederek izleyenlerin ceplerini boşaltırlar. Bu yöntem günlük dilimize ardından da siyaset diline bir deyim olarak girmiştir. Gündemi saptırma, yapay gündem oluşturma, bundan hareketle de araya başka şeyler sokuşturma ya da bazı şeyleri unutturma ve gözden kaçırma durumları için kullanılır. Allah var hakkını vermek lazım, bu iktidar da bunu yıllardır çok iyi kullanıyor.
Son günlerde gündeme gelen ve gündemde tutulmaya çalışılan yeni sivil anayasa konusu da bunun en tipik örneği kanımca. İlk bakışta askeri yönetimler tarafından yapılmış baskıcı ve vesayetin gölgesini taşıyan anayasa yerine sivil karakterli özgürlükçü bir anayasa arayışı kulağa da hoş geliyor. Ama bu parlak sözlerin üstündeki cilayı kazıyınca yukarıda da belirttiğim gibi bunun bir cambaza bak oyunu olduğu hemen fark ediliyor. Ayrıca anayasanın üniformalılar veya üniformasızlar tarafından yapılmış olmasından çok içeriği ve uygulanabilir olması önemli. Yakın geçmişimizde en özgürlükçü anayasanın (1962) da en baskıcı anayasanın da (1982) askeri yönetimler tarafından gerçekleştirildiğini görmekteyiz.
12 Eylül ürünü olan ve yüzde sekseni sivil idare tarafından değiştirilmiş anayasanın beğenilmeyen, yönetenleri, zora sokan maddeleri hangileri? Yani enflasyon düşürülmek isteniyor, çalışanların durumunu iyileştirmek isteniyor, yurt içinde ve dışında barışın egemen kılınması isteniyor, adil yargılama yapılmak isteniyor, liyakatli atamalar yapılmak isteniyor, çağdaş ve bilimsel bir eğitim sistemi kurulmak isteniyor da buna anayasa mı engel oluyor? Elbette ki değil. Dünyanın en mükemmel anayasasını bile yapsanız gelinecek nokta bulunduğumuz noktadan farklı olmaz. Kaldı ki mevcut anayasaya bile uymayan bir anlayışın yeni anayasaya uyacağı ile ilgili teminat var mı? Keramet kavukta değil yani. Bırakın anayasanın şöyle böyle olmasını hiç anayasası bile olmayan -ki İngiltere böyle- ülkelerde bile çok daha kaliteli bir demokrasi, refah ve özgürlük iklimi yaratıldığını görüyoruz.
Ülkeyi yönetememenin, kitlelerin beklentilerine cevap verememenin acziyet ve çaresizliği en yakın seçime kadar bu taktiği uygulamayı zorunlu kılıyor. Şimdi gazeteler televizyonlar günlerce haftalarca anayasa ile yatıp anayasa ile kalkacaklar. Fakirlik, enflasyon, faiz, zam ve pahalılıktan dikkatleri uzak tutmak için bundan daha güzel meşgale olur mu?
Büyük oyuncu olarak iktidarın ne yaptığını ve ne yapmak istediğini biliyoruz. Yeni anayasanın içine başörtü, kutsal aile gibi hassas konular ile punduna getirip yüzde elli artı biri törpüleyecek, bir dönem daha seçilme şansını sağlayacak eklemeler yaptıktan sonra işi benden yana olanlar ve karşı çıkanlar kümelenmesine çevirmeye çalışacaktır. Burada benim merak ettiğim muhalefet ne yapacak? Hoş en büyük ümit olması gereken ana muhalefet partisinin durumu ortada. Onların derdi kendilerine yetiyor. Merhum Erdal İnönü’nün lokantada garsonun sipariş istemesi üzerine “Sen bize bir şey getirme biz sosyal demokratlar kendi kendimizi yiyeceğiz.” esprisinde olduğu gibi bir umut olmaktan strateji üretmekten çok uzaktalar. Oysa bu oyuna ortak olmamak, halkın gündemine odaklanarak yeri göğü inletmeleri gerekmez miydi?
Muhalefetin diğer bileşenleri de sanki durumdan pek şikayetçi de değiller gibi. Uzlaşmaz görünmemek için katkı bile verebilirler. Kusura bakmasın ama Meral Akşener de -doğan görünümlü şahin- gibi muhalif görünümlü muvafık olma yolunu seçti galiba. Yedi yıldır hakkında devam eden yargı sürecinin birden beraatla sonuçlanması, partisi ile ilgili bir atama için direkt Cumhurbaşkanı ile görüşebilmesi zamanlama olarak bana çok manidar geldi. Elbette açıkça Cumhur ittifakını desteklemesi beklenemez. Ama aynı sonucu verecek “İttifak zincirlerini kırdık. Mahalli seçimlerde bütün il ve ilçelerde kendi adaylarımız ile yarışacağız.” türünden kahramanlık gösterilerinin kime yardımcı olacağı ya da kimi engelleyeceği gün gibi ortada.
Durumları izah etme kolaylığı için “Her toplum layık olduğu ile yönetilir” türünden sloganvari sözleri hep duyarız. Bu sözün belki gerçek yanı olabilir ama eksik yanı olduğu kuşku götürmez. Ben de bu söze bir cümle ekleyip tamamlamış olarak yazıma son vermek istiyorum. “Her toplum layık olduğu ile yönetilir, daha acısı da layık olmadığı muhalefete de katlanmak zorunda kalır.”
Cuk oturmuş günümüze yaptığın değerlendirme. Yirmi yılın dökümü de farklı değildi, tehlike büyüktü yerinde tepki koyamayan muhalefet yüzünden bugünlere geldik, tehlike daha da büyüdü, önüne konanı yemeğe meraklılar için ortalık güllük gülistanlık, maalesef bizler için yaşam koşulları çok zorlaşacak.