BENİM TATİLLERİM

Şöyle bir geriye dönüp baktığımda bana en anlamsız,en karmaşık ve en  içi boş gelen kavramlardan birisi tatil kavramıdır. Özellikle öğrencilik yıllarımızda yaz başlangıcında okulları kapanması ile sonbaharda tekrar açılana kadar geçen zamanın adı idi tatil bana göre. Bu geniş zaman dilimini içine ailece yapmakta olduğumuz tohum ekmek,tarla çapalamak, orak biçmek,harman yapmak,saman taşımak,saz biçmek,ayçiçeği ve mısır tarlalarında yapılması gereken işleri yapmak, inek otlatmak ve  alınmış olan 2-3 kuzuyu gütmek gibi faaliyetler giriyordu. Şayet bunların dışında da zaman kalırsa bostan tarlasını beklemek her durumda kullanılacak joker türünden işlerdendi.

Bu bakımdan sonbaharda okullar açıldığında bizim için en azından bedenen dinlenme günleri başlıyordu.Okul döneminde de en çok zorlandığım soruları başında öğretmenlerin “Tatilinizi nasıl geçirdiniz? Veya daha sonraları”Yeni yılınız nasıl geçirdiniz?” biçimindeki soruları idi. Bunları cevaplamak yerine başta matematik olmak üzere diğer derslerin sınav sorularına muhatap olmayı tercih ederdim doğrusu. Ama sonraları bende sağdan soldan “Denize gittik, piknik yaptık,meyve ve kuru yemiş yedik,tombala oynadık gibi cevapları duymaya başlayınca demek bunların yapılması gerekiyormuş diyerek mahcup ve masum yalanlarımın arasına bunları da eklemek zorunda kaldım.

O günlerden kalma bir bağlantımıdır bilmiyorum sonraları deniz ve tatil arasında bir eşleştirme ve ilişki zinciri kafamda yerleşmiş oldu. Denizi ilk kez sanıyorum en fazla 4-5 yaşlarındayken Gelibolu Koruköyde Hacı dedemlerin yanına gittiğimde gördüğümü hayal meyal hatırlıyorum. Daha sonra diğer dedem bizi sanıyorum 11-12 yaşlarındayken bir kez Tekirdağ’a denize götürmüştü..O gün komşumuz Mübaşir Şevki amcanın üzüm bağından bu gün hala kokusu ve lezzeti belleğimde yer etmeiş üzümlerden yediğimizi hatırlıyorum. Dedem dahil hepimiz beyaz iç donlarımızla bu engin ve tuzlu maviliğin içinde yuvarlandık akşama kadar.

İlçemiz Tekirdağa veya sahile 20-25 kilometre kadar yakın olmasına rağmen bu tarihten sonra uzun yıllar denizle pek yakın olamadım. 1966 yılında öğretmen okulunu doğrudan geçtiğimiz için bizi yaz çalışmasına çağırmışlardı.  Bu süre içinde sanıyorum 10-15 günlük selimpaşada bir yaz kampına gitmemiz programlanmıştı. Şayet gidebilseydim belki de denizle ilk ciddi buluşmam olacaktı.

Hayatta hep rutinin dışına çıkılması,.belirsizlikler,bilinmezlikler,yaşanmamışlıklar, denenmemişlikler hep beni ürkütmüştür. İleriki yıllarda  eşim Nuray beni bu konularda biraz daha cesaretlendirecektir. Selimpaşa işi de beni bu yönü ile sevindirmekten çok kaygılandırmıştı. Nereye gidecektik,nerede kalacaktık ne tür kıyafetler gerekecekti,son derece sınırlı olan param yetecekmiydi sorularına cevap aradı zihnim bir süre.Ayrıca o sıralarda Babam Almanyadaydı ve evdeki yukarıda belirtilen işler dedem ninem ve anneme kalmıştı. Butun bu duyguların etkisi ile Selimpaşaya gitmek yerine memleketime gitmek için müdürden izin istedim.O da birkaç soru sorduktan sonra izin verdi. Ve ben tekrar eski tatil anlayışımın bir tekrarını yapmak üzere Muratlı’ya döndüm.

Daha sonra Eğitim Enstiüsündeki öğrencilik yıllarında İstanbulun sedef adası,sudiye ve Kumburgaz sahillerinde denizle buluşmak fırsatını buldum.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *