HAVADAN SUDAN / 2

Hepimizin kanıksadığı, adeta sıradan diyebileceğimiz rutin haline gelmiş bir işleyişten bahsederek yazıma bir giriş yapmak istiyorum. Hafta sonu eve gelip akşam haberlerini dinlerken “Sayın Cumhurbaşkanı … camii cuma namazı çıkışı iç ve dış politikaya ilişkin açıklamalarda bulundu ve muhalefeti sert bir biçimde eleştirdi…” şeklindeki yaşanmışlık artık hayatımızın sıradan bir parçası haline geldi. Cami siluetinin bir bölümünü fon alarak kurulmuş kürsü ve bir yığın mikrofonun önündeki bu görüntü çok sıradan bir senaryo haline geldi. Ben alışılmış bu görüntülerin derinliğine inip olayları irdelerken buluyorum kendimi.

Önce kendimi bir an Cumhurbaşkanının yerine koyuyorum. Tam hutbeyi dinlerken ya da huşu içinde namaza yönelmişken dışarıdaki gazeteci ordusunun soracağı soruları ve onlara verilecek cevabı düşünür halde buluyorum kendimi. Gerçi orasının yolgeçen hanı olmadığını, herkesin kafasına eseni soramayacağını, soruların ve soruyu soracakların titizlikle seçildiği söyleniyor olsa da yine de insanın düşüncesi biraz dağılır diye düşünüyorum.

Hayal gücüm biraz daha bereketlenmiş bir biçimde bu defa Cumhurbaşkanımızın yerine ya da ondan sonra o makama başkasının seçildiğini düşündüm bir an. Bu defa inançlarını başka türlü yaşayan bir insan oldu muhterem Cumhurbaşkanımız. Akşam haber kanallarını izlerken bu kez “Cumhurbaşkanı ziyaret ettiği … ilinde Cemevi çıkışında yaptığı açıklamada önemli ülke sorunlarına değindi…” şeklindeki bir haberi izler halde buldum kendimi.

Rüyaların ve hayal gücünün sınırları olmadığını öğrendim ya bu defa da Garo Paylan’ı oturttum Cumhurbaşkanı koltuğuna. Biliyorum ki son uzatma dakikasına 8-0 mağlup giren bir takımın maçı alma ihtimalinden düşük böyle bir şeyin olması ama yasal bakımdan, teknik ve teorik olarak pekâlâ mümkün. Garo Paylan’ın Ermeni kökenli vatandaşımız olduğunu biliyoruz. Muhtemelen Hristiyan da olabilir. Kendisi bunu birçok kereler söylediği için rahatça yazıyorum. Yoksa bir kişinin dilini, dinini, milliyetini değil yargılamak merak düzeyinde bile sorgulamayı doğru bulmam. Kendisinin ve partisi HDP’nin fanatik bulduğum bazı yaklaşımlarını onaylamasam da milli iradenin isteği doğrultusunda hayalimde ve rüyamda da olsa o makama oturdu kendisi. Bu defa da hafta sonu haberleri için televizyonu açtığımda “Cumhurbaşkanı Garo Paylan … Kilisesinde gerçekleştirdiği pazar ayini çıkışında ülke sorunları ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu…” şeklinde haberler yansıdı ekranlardan.

Bütün bunlardan sonra bu senaryolarda yer alan figüranlara ve izleyicilerin tepkilerine bir bakayım dedim. Bir grup var ki “Bizim için insanların neye inandığı neye inanmadığı hiç önemli değildir. Hakkaniyetli ve liyakatli bir yönetim, herkesin güven duyacağı bir hukuk sistemi, zengin, özgür ve müreffeh bir vatandaşların yaşadığı bir ülke yaratıldıysa bunu gerçekleştirenin camiden, kiliseden ya da havradan çıkması ya da bunların hiç birine uğramamış olması bizi ilgilendirmez. O tanrı ile kendisinin sorunu” şeklinde görüşlerini açıkladı. Bir başka grupta “Hooooop o kadar da uzun boylu değil, yüzde 99u Müslüman olan bu memlekette salyangoz sattırmayız. Sonra orta da naslar var” diye başlayan değerlendirmeler “Bayrak inmez ezan susmaz” söylemleri ile vites artırmaya başladı. Sizce bize en uygun tepki hangisi ya da siz kendinizi hangisine yakın buluyorsunuz diye sormuyorum bile.

Nereden estiyse birden “İşte laiklik bu yüzden ve bunun için var” düşüncesi aklıma geliverdi birden. Ben Laiklik dinsizliktir ya da devlet laik olur insanlar olmaz gibi söylemleri ciddiye almam. Bu kavramın kayıtlara geçmesinden çok içselleştirilmesi önemli bence. Laik düşünceyi benimsememiş insanların meydana getirdikleri toplumların yasalarında yer alsa da bu ifadeler hiçbir anlam ifade etmezler. Hatta gerçek inanç sahibi insanların da sigortası olarak kabul edebiliriz laikliği. İnançlar laiklikle taçlandırılmadığında eksikmiş gibi geliyor bana.

Tagged: Tags

One thought to “HAVADAN SUDAN / 2”

  1. Son söz; ümidimiz seçimlerle iş başına getireceğimiz yeni yönetimin anayasada var olsa da, uygulamada tüm kurumlarıyla rafa kaldırılan laikliği yeniden tesis edebilmesi… Mümkün olabilecek mi acaba, yoksa hayalimizde ve rüyalarımızda mı göreceğiz yine, bu kabustan kurtulmak dileğiyle…

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *