Toplumumuzda azımsanmayacak kadar insanımızı ben kendisi olamayanlar olarak tarif ediyorum. Bu gruptaki insanların hayalleri, arzuları, hayat planları hep kendi dışındakiler tarafından şekillenmektedir. Onlara sadece bu akışın içine kendini bırakmak kalmıştır. Kendi babamı da ben bu grup içinde düşünürdüm hep. 2015 yılında vefat ettikten sonra yazdığım “O Çocuklarımın Dedesiydi” yazısı ve diğer yazılar blogumun “Babamın Hikayesi” bölümünde yer almaktadır. Aynı benzetmeyi benzer hayat çizgileri olan ve 14 Ekim tarihinde kaybettiğimiz Kayınpederim Salih Kılıçarslan için de yapabilirim. Uzun yıllar kasabanın efsane ismi olan babası Şükrü Çavuş gölgesinde geçen bir hayat bir tercih mi yoksa kabullenme mi idi bunu hiçbir zaman bilemeyecektik. Şükrü Çavuştan sonra direksiyona oturma sırası kendisine gelmesi beklenirken önceleri kendini dünyaya getirenlerin hakimiyetinin yerini kendisinden dünyaya gelenlerin almış olması da kaderin garip bir cilvesi idi. Kendisi olamama halini bir baskı ya da tahakküm olarak anlaşılmasını istemem. Tam tersine reva görülenlerin çoğu tamamen iyiliğe yönelik ihtimam, koruma, kollama, sahip çıkma amacıyla yapılmış olabilir. Zaman içinde bizler için de arkadan gelenler nasıl bir sınıflama yapacak göreceğiz.
Devamı için tıklayın “KENDİSİ OLAMAYANLAR VEYA FIRTINA SALİH”