“Benimle Oynar mısın Baba?” adlı kitap Pedagog Ali Çankırılı tarafından yazılmış. Kitabın girişinde çocuğun hayatında oyunun yeri ile ilgili açıklamalar yer alıyor. Ayrıca oyun ve oyuncaklar konusunda babalara bir dizi tavsiyelerde bulunmuş yazar. Belki birçok baba ve eğitimcinin bildiği ama hatırlayınca kendini mutlu edeceği bu satırlardan bazı alıntılar yaparak giriş yapmanın uygun olacağını düşündüm.
“Bazen yetişkinler tarafından boşa geçen zaman olarak görülse bile, oyun, çocuğun kendini, duygularını ifade edebildiği, yeteneklerini geliştirebildiği, hayal gücünü kullandığı bir etkinliktir. Oyun aynı zamanda çocuğa araştırma, gözlem yapma, keşfetme, yeni beceriler geliştirme ve başarısızlık endişesi duymadan istediği kadar deneme yapma fırsatı verir. Ayrıca çocuk arkadaşları ile oyun oynayarak; paylaşmayı yardımlaşmayı, iş birliği yapmayı, sırasını beklemeyi, sorumluluk almayı kurallara uymayı, başkalarının hakkına saygı duymayı ve kendi hakkını korumayı öğrenir. Oyun esnasında bazen lider, bazen yönetilen, bazen de dışlanan olabilir. Oyun, çocuğa zor durumlarla baş etmeyi öğretir. Çocuk oyun oynayarak hayatı öğrenir… Teknolojik oyunlar çocuklarda bağımlılık yapmaktadır. Teknolojik bağımlılık çocuklarda zihin geriliği dahil birçok riski beraberinde getirmekte, öğrenme güçlüğü, fiziksel ve davranış bozuklukları gibi birçok konuda çocukları tehdit etmektedir…”
On bölüm halinde düzenlenmiş olan ve daha çok okulöncesi ve ilköğretim öğrencilerine yönelik etkinlikler içinde görsel algılama etkinlikleri, bilmeceler, bulmacalar, temassız oynanan oyunlar, evde oynanabilecek tekerlemeli oyunlar, duyuları geliştiren ve farkındalık yaratan oyunlar, deney yaparak öğrenme çalışmaları, unutulmakta olan sokak ve açık hava oyunları yer almaktadır.
Çocukların el, kas becerisini geliştiren örnek çalışmalara da kitapta yer verilmiştir. Oynanabilecek onlarca oyunun bulunduğu kitapta her oyunun hangi yaş grubu için uygun olduğu, hangi malzemelere ihtiyaç duyulduğu, oyunun uygulanış biçimleri ayrıntılı olarak açıklanmış, oyun ile ilgili olarak yerine göre hedef davranışlar ve kazanımlar da açık olarak belirtilmiştir.
Her ne kadar babalar için gibi bir çıkış noktası olsa da kitaptan çocukla ilgili ve temas halindeki anne, babaanne, anneanne, dede ve bakıcılarında yararlanabileceği düşünülebilir.
Yazar ayrıca oyuncakların illaki satın alınan pilli kurmalı, uzaktan kumandalı rengarenk ve ışıltılı olması gerekmediğine, bunların çocukların hayal dünyasına fazla bir şey katmayacağına özellikle dikkat çekiyor. Bu konuda kendimi bazen şanssız bazen de şanslı hissettiğim oluyor. Bizlerin çocukluğunda bugün olduğu kadar piyasada oyuncak bolluğu yoktu. Var olanlara da bizim gibilerin ulaşma imkânı yoktu. Bu açıdan bakıldığında bizim nesil pek şanslı sayılmaz. Ama ayçiçeği sapından, söğüt dalından, gazoz kapağı gibi birçok objeden oyuncaklarımızı kendimiz yapardık. Burası da şanslı yanımızdı. Torunlarımızın oyuncaklar ile ilişkisini gözlediğimde de bu durumları net olarak görüyordum. Önüne konmuş benim bile bu yaşta oynamak için can attığım rengarenk ışıltılı oyuncaklara itibar etmeyip boş bir peçete kutusu, üzerine oynadığı sünger zeminin kalkık duran ucu çok daha fazla dikkatini çekiyordu.
Her kitap insanda başka pencereler açıyor ve başka dünyalara yolculuğa çıkarıyor. İnsanların birçoğu kitapları okudukça yeni şeyler öğrendiğini söyler durur. Ben de bu düşünceyi bir tık daha ileri taşıyarak. “Her kitap okuduğumda ne kadar az şey bildiğimi ve ne kadar çok şey öğrenmem gerektiğini fark ediyorum.” diyebilirim.
Çocuklarla nitelikli beraberlik sağlamak isteyen babalar ve diğer yakınlarının yararlanabilecekleri kitaplar listesine bu kitabı da ekleyebilirler.