KISA BİR İZNİK GEZİSİ

Armutlu tatil köyünde geçirdiğimiz iki haftalık süre içinde İznik’e bir gezi düzenlendiğini öğrenince bu fırsatı bir daha belki bulamayacağımız düşüncesi ile katılmaya karar verdik. Aracımız tatil köyünden hareketle Armutlu’dan geçerek Gemlik’e 4-5 kilometre uzaklıktaki Umurbey köyünde mola verdi. Burada Türkiyenin 3.cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın Anıt mezarı, müzesi ve kütüphaneden oluşan kompleksi ziyaret ettik. Müzede  Cumhurbaşkanı Celal Bayarın görev yaptığı sırada kendisine hediye edilen eşyalar,yazdığı kitaplar ve kişisel eşyaları ile dönemine  ışık tutacak resim ve belgeleri görme imkanı bulduk.

Umurbeyden İznik’e geldiğimizde saat 12.00 ye gelmişti. İznik şehri daha önce gördüğümüz Gemlik’in dörtte biri büyüklükte olmasına karşın bize daha naturel ve sıcak bir yer gibi geldi. Belkide sahilde olmamamasının getirdiği dezavantaj etkisi ile çok katlı binaların istilasına henüz uğramamıştı . İznik’i gezdikçe tur rehberimiz olan delikanlının her cümleye başladığında sanırım Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıklarını kast ederek “Dört imparatorluğa/medeniyete başkentlik yapmış güzel İznikimiz…” cümlesinin abartma olmadığını da fatketmeye başlamıştık. Gerçekten nereye baksanız farklı bir tarihin izini görüyorsunuz. Öğle yemeğine kadar olan süre içinde önce  1388 yılında 1.Murat tarafından yaptırılan ve 1965 yılından beri Müze olarak hizmet veren Nilüfer Hatun İmaretini gezdik. Butik Müze olarak tanımlayabileceğimiz bu yapıda İznikte çeşitli tarihlerde yapılan kazılarda elde edilen eserlerin sergilendiğini gördük. Müzenin hemen karşısında Çandarlı Hayrettin Paşa tarafından 1379-1391 tarihleri arasında yaptırılan ve İznikin en görkemli camisi olarak kabul edilen Yeşil cami bulunuyor. Müzenin bitişiğindeki Şeyh Kutbiddinzade Mehmet İzniki Camisi de bu butünlüğü tamamlayan tarihi bir figür olarak kabul edilebilir.

İznik’in bir başka caddesi üzerinde  ilerlerken 1442 yılında  Çandarlı Halil Paşanın torunları tarafından yaptırılan ve hat sanatının önemli örneklerini içinde barındıran Mahmut Çelebi camiini sağımızda bırakıp ilerlerken 4.yüzyıl ve 15-17 yüzyıldan kalan çini-seramik atölyeleri ve fırınlarının bulunduğu kazı yerine ulaşıyoruz. Buradan sonra yolumuza devam edince 1332 yılında Süleyman Şah tarafından yaptırılan Süleymanpaşa Medresesine ulaşıyoruz. Gerekli onarımlar yapılarak burasının çiniciler çarşısı olarak hizmet verdiğine tanık oluyoruz. 1331 yılında Orhan gazi tarafından camiye çevrilen  Ayasofya kilisesiin geçmişinin de 4.yüzyıla dayandığını öğrendik. Bir yandan kendimizi son derece hoşgörülü olarak tanıtırken diğer yandan  zaptedilen yerlerdeki kilisenin yanına birer minare dikerek camiye çevrilmesini hangi mantıkla açıklamak gerektiğini düşünürken oradan ayrılıyoruz.

Yaya olarak bir süre gezdikten sonra 2.yüzyılda yaptırılan ve 15.000 seyirci kapasiteli Roma tiyatrosunun 1980 yılından beri devam eden kazı çalışmalarına  kısa süreliğine de olsa bir göz attık. Çeşitli uygarlıklar tarafından yaptırılan Lefke kapısı,İstanbul kapısı gibi kapıları olan sur kalıntıları arasından geçerek şehrin en yüksek yerinde yer alan Abdülvahap Sancaktari türbesine ulaştığımızda artık hava da kararmaya başlamıştı. 8.yüzyılda İslam ordularının İznik’i kuşatması sırasında büyük yararlılıklar gösterdiği için anısına yapılan ve bayraklı türbe olarak da anılan  türbenin şehrin panoramik görüntüsü için en uygun yer olarak seçildiğini düşündük.

Gezi kafilemiz öğle yemeğini İznik’in son derece nezih mekanlarından köfteci Yusuf’ta yedi. Şekil olarak biraz oval ve yassı biçimde olan köftelerin lezzet bakımından da bizden iyi not aldığını söyleyebilirim. Bizim gezimiz gündüzlerin kısa olduğu mevsime rastladığı için ister istemez  biraz aceleye geldi. Ama vaktiniz olduğunda sizlerin şehri daha enikonu gezmenizi öneririm. Özellikle  yüzlerce sayıdaki çini dükkan ve atölyelerini gezmek için bile sadece bir gün ayırmaya değer.

2 Thoughts to “KISA BİR İZNİK GEZİSİ

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *