KIBRIS GÜNLERİ / LEFKOŞE VE GAZİMAĞUSA TURU

Kıbrıs’a sınırlı bir zaman için geldiyseniz bölgeyi en iyi tanımanın yolu düzenlenen turlara iştirak etmektir. Nitekim biz de öyle yaptık ve memnun kaldık. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti idari ve coğrafi olarak Lefkoşe, Gazimağusa, Girne, İskele ve Güzelyurt olmak üzere beş ilçeden oluşuyor. Ada bütünlüğünde güneyde 800.000 kadar rum, kuzeyde 300.000 kadar türk yaşıyor. Ada topraklarının %37 kadarı türk bölgesini kalanı da rum bölgesini oluşturuyor. K.K.T.C nin 50 sandalyeden oluşan bir de parlementosı var. Bu kısa açıklamadan sonra ada içindeki turumuza devam edelim dilerseniz.

Turun İlk gününde ilk durağımız Lefkoşe’deki Barbarlık müzesi idi. Kıbrıs Türk kuvvetleri alayında görevli Binbaşı Dr. Nihat İlhan’ın kendisin görevde olduğu 24 Aralık 1963 gecesi evine makineli tüfeklerle baskın yapan Rumlar evin banyosuna sığınan  doktorun eşini ve üç çocuğunu acımasızca katletmişlerdi. O gece evde misafir olan komşu ve akrabalardan da ölen ve yaralananların olduğu bu ev yaşanan vahşet günlerine tanıklık etmesi için 1966 tarihinden itibaren müze olarak ziyarete açılmış bulunmaktadır. Bizim çocukluk hafızalarımızda yer eden bu olayın bir daha yaşanmamasına ilişkin dilek ve duaları geride bırakarak müzeden ayrıldık.

Türk ve Rum bölgesini ayıran ve genişliği yerine göre 5-6 metre ile 800 metre arasında değişen yeşil hat yada tarafsız bölgenin kıyısından tur aracı ile ilerleyerek ve yasal statüsü henüz belirlenmediği için ziyaret yasağı olan Maraş bölgesinin yakınından geçerek Gazimağusaya ulaştık. Gazimağusa’yı surların içindeki eski Mağusa ve surların dışındaki konuşlanmış yeni Mağusa olmak üzere iki kısımda  anlatabiliriz. Yeni Mağusanın sonradan oluşmuş klasik bir şehirden farkı olmadığı için tarihi eserleri ile eski Mağusa bizim daha fazla ilgimizi çekti. M.Ö. 3.yüzyıla dayanan şehrin kuruluşundan sonra Araplar, Lüzinyanlar, Cenevizliler, Roma İmparatorlukları, Venedikliler ve nihayetinde 1571 yılında Osmanlıların eline geçtiği bilgisini edindik. Şehirde bütün bu medeniyetlerin izini görmek mümkün. Kale içindeki St.Nikolas Katedrali görülmeye değer yapılar arasında olduğunu hemen eklemeliyim.

Kırk sekiz yıllık ömrünün 18 yılını sürgünlerde geçiren Vatan ve Hürriyet şairimiz Namık Kemalin sürgün günlerinin bir bölümünü geçirdiği zindan da yine bu kale içinde bulunmaktadır. Kaldığı sürgün odası ve zindanın hemen üst kısmında oluşturulan mekan da  Namık kemali ve eserlerini tanıtıcı bir müze olarak ziyaretçilerin hizmetine sunulmuştur. Geçmişe dair bir çok medeniyetlerin izlerini taşıyan bu eserlerin bakımı ve korunması konusunda yeterli özenin gösterildiğini ne yazık ki söylemek çok zor.

Mağusa kalesindekiden sonra tur aracımız bizi St.Barnabas kilisesi ve manastırındaki İkon ve Arkeoloji Müzesine götürdü. Hristiyanlığı yaymak üzere M.S 45 yıllarında  Kıbrıs’a gelen St. Barnabas’ın anısına Kilisesinin inşasının M.S. 477 yılına dayandığı, daha sonra son şeklinin ise 1756 yılında  Başpiskopos Phiotheos tarafından verildiği bilinmektedir. 1976 yılına kadar işlevini sürdüren kilise restore edilerek müze olarak hizmet vermeye başlamıştır.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *