YANIBAŞIMIZDA FARKLI BİR DÜNYA/VELİEFENDİ

Yaklaşık 25 yıldan beri oturmakta olduğumuz Bakırköy/Osmaniyenin hemen yakınındaki Veli efendi Hipodromuna çok az gitmişizdir. Daha çok bazı araçlarda yolculuk yaparken “Hipodromun oradan dönelim” ya da “Veliefendiden geçer mi? şeklindeki diyaloglara konu olmuştur yanıbaşımızdaki farklı dünya. Oysa Veliefendinin 625 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş Türkiye’nin en büyük at yarışı meydanının adı olduğunu yeni öğrenmiş bulunuyorum.

yarış1

Bu arada bu en az yüz yıllık tesise adını veren Veliefendi’nin bu büyük arazinin ilk sahibi ve Şeyhülislam Veli efendi olarak bilindiğini de hatırlamakta yarar var. Geçmiş zamanda daha çok atlı cirit gösterilerini yapıldığı bu alanda daha sonra at yarışlarının yapıldığını biliyoruz. Tabi ki Şeyhülislam Veliefendinin at yarışlarına neyse de  korkunç miktarda paranın döndüğü bahis oyunlarının oynandığı bir alana kendi adının verildiğini öğrenseydi bu gün ne  düşünürdü bilemeyiz.

yarış2

26 Haziran günü yıllardan sonra küçük oğlumun teklifi ile Veliefendinin yolunu tuttuk. Evimizden 5-10 dakika yürüyünce kendinizi zaten hipodromun büyük giriş kapısının önünde buluyorsunuz. Her yıl geleneksel olarak yapılan ve Dünya literatüründe de yeri olan Gazi koşusunun yapılacağı bilgisi  beni daha istekli olarak bu alana sürükledi diyebilirim.

yarış3

Günün koşu programı saat 14.30 başlıyordu.çeşitli mesafelerde 8 koşu vardı. Gazi koşusu 6. Koşu olarak koşulacaktı.İlk koşu bayan jokeylerin bindiği atlarla gerçekleştirildi. Daha sonra sırası ile diğer koşuları izledik. Fakat beni koşulardan çok orada koşuların dışında oluşan bambaşka bir dünya etkiledi. Saati gelen yarış koşulmaya başladığında önce sessiz ve sakin bir havanın sürdüğü tribün atların bitiş çizgisine yaklaşması ile birden herkesin ayağa kalkarak birbirine karışan ”Yürü be” ,”Hadi aslanım”. “Koşsana be” bağırtıları büyük bir uğultu halini alıyor ve yarış her zaman olduğu gibi tek bir atın birinci olması ile sonuçlanınca da bu defa “Tüh be yaktın beni”  feryatları arasında,  hemen yakılan sigaraların dumanı arasında bir sonraki koşunun  dersleri için ellerde bulunan  bülten yada puanlı denen o birkaç sayfalık yayın organına odaklanıyordu insanların çoğu. Bu hengame içinde ne umutlar ve ne hayaller kuruluyor belkide ne ocaklar sönüyordu. Karşıdaki büyük panodada ganyan, tek, ikili nin yanında koşan atlara ait bahis oranları  dijital ekrana yansıyordu. O gün beni davet eden Gençer’e bu yarış,  yeme, içme, bahis falan derken nerden baksanız 70-80 liraya mal oldu diyebilirim.

yarış4

Gazi koşularının ilkinin 1927 yılında Ankarada yapıldığını, bu koşuda 4 atın yarıştığını ve o tarihten bu yana da düzenli olarak bu organizasyonun sürdürüldüğünü bu arada öğrenmiş bulundum. 1927 yılındaki ilk koşuyu Ali Muhiddin Hacı Bekir’in sahibi olduğu Neriman isimli at kazanmış. Bu yılki gazi koşusunda 22 at yarıştı.Yarış öncesi koşunun önemine uygun bir seramoni gerçekleştirildi. Bu yarışın önemli bir özelliği de sadece 3 yaş ile sınırlı saf kan İngiliz atlarının hayatlarında sadece bir kez koşmak durumunda olmaları imiş.  Bu da yarışan atlar için hem bir fırsat hem de bir prestij haline geliyor. Bu koşunun önemine paralel olarak da izleyici sayısı hayli fazla idi.7-8 bin kişilik tribünlerin tamamının dolduğunu söyleyebilirim. Koşunun yapılmasına az bir süre kala bacanağım Mustafa Eraslan ve kızları Şeyda ve Cansu da aramıza katıldı. Saat 17.15 başlayan yarışı Osman Hattat’ın “ANATOLY” adlı atı Jokey Halis Karataş’ın biniciliğinde kazandı. Tabi bu yarışın prestiji kadar ödülününde büyük olduğunu hemen belirtmeliyim. Bu yılkın birincilik ödülü 850.000 TL olmakla birlikte diğer ödüller eklendiğinde bu miktarın 1.400.000 TL.ye yaklaştığı da belirtiliyor.

yarış5

Tüm bunların ardından güzel geçirdiğimiz bir günün keyif dolu saatlerini arkada bırakarak Veliefendi’den ayrıldık.