BİZ NE ARA BU HALE GELDİK

Çok fanatik bir futbol taraftarı değilimdir. Ara sıra televizyonda özellikle Dünya kupasında, şayet ülkemizin takımı da oynuyorsa, zevkle seyrederim. Yıllar önce dünya kupası maçlarında ilk kez izlediğim durum beni çok etkilemişti. Takımlardan birinin organize bir şekilde atağa geçtiği bir sırada gol atmak üzere top süren bir futbolcunun gözüne daha gerilerde biraz önceki pozisyonda sakatlık geçiren ve yerde yatmakta olan bir futbolcuya ilişti. Hakem pozisyonu izlemiş ancak düdük çalmayı gerektirecek bir durum görmediği için oyunu devam ettirmiş olmalıydı. Şu an ise hücuma geçen takımı izlediğinden yerde yatan futbolcu görüş alanının dışında idi. Ayağında top olan oyuncu bu durumu görünce hücumu durdurarak topu dışarı, yani taca çıkardı. Akabinde hakeme yerde yatmakta olan oyuncuyu işaret etti. Daha sonra gerekli müdahaleler başladı. Oyuncunun saha dışında tedavisine devam edildi. Bu defa oyuna taç atarak başlayan karşı takım oyuncusu da topun bir şekilde rakip takımın ayağı ile buluşmasını sağlayarak oyun tekrar devam etmeye başladı.

Daha sonraki izlediğim maçlarda çok sık rastladığım bir çoklarınca adeta basit sıradan bir olaymış gibi görülen bu durumun benim dünyamda hala çok özel bir yeri vardır. Hep kendimi o oyuncuların yerine koyarım. Düşünebiliyor musunuz, top ayağınızda, uyguladığınız hücum organizasyonu sonucunda takımınız gol atmış olacak. Zincirleme düşündüğünüzde bu galibiyeti, üç puanı, liderliği, şampiyonluğu getirecek bir hamleden vazgeçmenizi engelleyecek hiçbir kural yok. Ama o oyuncu belki saniyeler içinde bir beyin fırtınası yaşayarak başka bir düşünce kulvarına giriyor. Bu kulvarda “Bu maçı almayı çok isterim fakat biz rakibiz ama hasım değil. Rekabet ezeli ama insanlık değerleri ise ebedidir. Kurallar şu an bana avantaj sağlıyor olsa da hiçbir şey insan sağlığından, mutluluğundan, hayatından daha önemli değildir. Bu yüzden de yapmam gereken şey bellidir” şeklinde bir bakış açısını benimsiyor. Aynı şekilde diğer oyuncu da yeniden oyuna başlarken “Top bir şekilde benim ayağıma geçmiş, bu fırsatı değerlendirerek bu maçı kazanmak kadar doğal bir şey yok.” şeklinde düşünüp kuralların ve yaşanan durumun kendine sağladığı avantajlı durumdan vazgeçip “Kazanmak her şey değildir. Kurallar bana bu imtiyazı verse de hakkaniyet, vicdan, centilmenlik gibi insani değerler de kişiliğimizin bir parçasıdır. O yüzden hücum sırası sizdedir” diyerek topu adeta ikram ediyor.

İşte ben de hayatta ve bazı olaylara bakarken ve onları değerlendirirken bu olayın bende bıraktığı izin de etkisi ile bakış açılarını salt kurallar ve onu kuşatan değerler çerçevesinde ele alıyorum. Yani gözlerimi şöyle bir kapayarak bir olaya, kişiye ya da kişilere sırası ile iki şapka ya da elbise giydirerek onları kendimce seslendiriyorum.

Devamı için tıklayın “BİZ NE ARA BU HALE GELDİK”