26 Eylül gününü Leman gölü üzerinden vapurla Fransa’ya geçiş olarak planlamışken havanın yağmurlu olması nedeni ile bu programımızı erteledik ve Nyon’da küçük bir gezinti ile birkaç ufak tefek alış veriş yaptıktan sonra eve döndük. Öğleden sonra işten erken dönen oğlum bizi Nyon’a 25 km. kadar uzaklıktaki Cenevre’ye götürdü. Önceleri biraz dinmiş gibi olan yağmur orada yeniden yağmaya başladı. Oradaki birkaç saatimizi kapalı mekanları gezerek ve kafelerin birinde içeceklerimizi yudumlayarak geçirdik. Cenevre’yi daha ayrıntılı görme isteğimizi de gelecek güneşli günlere bırakarak tekrar Nyon’a döndük.
Zaman olarak da akşam yemeği vakti yaklaştığından oğlum bizi daha önceden arkadaşları ile de gitmiş oldukları ” De la Croix Verte Restaurant” adlı mekana götürdü. Yemek siparişi konusunda iletişim yetkisini oğlumuza bıraktıktan sonra beklemeye koyulduk. Ancak fazla bir bekleme olmadan yiyeceklerimiz ve içeceklerimiz servis edilmeye başlandı. Dana carpaccio, sebze ile zenginleştirilmiş dana fleto, mozeralla peynirli salata hatırladığım aklımda kalan yemeklerdi. Tabi “Chianti” markalı şarap da unutulmamıştı. Daha sonra soframıza dahil olan oğlumun iş arkadaşı Osman Beyle birlikte masamız tam bir memleket masası haline gelmiş ve tatlı anılar bölümünde çoktan yerini almıştı.
Burada “Osman bey” adının geçtiğini görünce kendisine bir kez de buradan teşekkür etmek istedim.Nyon’da bulunduğumuz süre içinde arabasını kendi aracımız gibi kullanırken, kardeşin kardeşe bile iyilik yaparken düşündüğü bir zamanda bu kadar yüce gönüllü, güzel bir evlat yetiştirdikleri için anne-babayıda tebrik ediyorum.
Nuray Teyze merhaba. Sizlerle tanistigim icin son derece mutluyum. Gencer gibi bir ogul yetistirdiginiz icin ne kadar gurur duysaniz azdir. En kisa zamanda anne babamla da tanismanizi dilerim. Belki bir dahaki sefere beraber Isvicre ye gelirsiniz. Saygilarimla, Isvicre den selamlar
Merhaba Osman’cıgım,ben de sizlerle tanıştığım için çok mutlu oldum.Bu gezilerin,gezip görmenin yanında en güzel tarafıda yeni ve değerli insanlar tanımak oluyor.
Daha önce ki gezilerimizde de benzer güzellikleri yaşadık.Büyük oğlumuz ve sevgili gelinimiz Mügenin yanında Şangayda geçirdiğimiz uzunca bir tatilde de onların çok tatlı ,çok şeker yerli ve yabancı arkadaşlarını tanıdık.Pınar-Savaş çifti,Mr.Hu,Evren,Marko adlarını unutmadıklarım.Birlikte yediğimiz yemekler,oynadığımız kelime bulma oyunları,ve gezmeler…Hepside bizim için unutulmaz birer anı.
Hatta bir keresinde Marko,Dinçer için övgü dolu cümleler söylerken ,Dinçer de espiriyi patlatmış “bunları söylemesi için para verdim”diyerek bizleri kahkahaya boğmuştu.
Çocuklarımız sayesinde yaşadığımız bu güzelliklerde emeklilik günlerimize renk ve canlılık katıyor…