HONG KONG GÜNLERİ 3 / TAI KWUN

Hong Kong’ta geçirdiğimiz günlerin birinde buranın adeta kalbi olarak bilinen Central’da İtalyan mutfağı ile ünlü bir mekân olan Cantina adlı bir restoranda nefis bir öğle yemeği yedik. Bizde böylesi durumlar için söylenen “Yediğin içtiğin senin olsun gezdiğin gördüğün yerleri anlat” şeklinde bir söz vardır. Ben de buna uygun olarak yemekler ile ilgili gurmeliği bir yana bırakarak burasının başka bir yönünü anlatmaya çalışacağım.

Yemek yediğimiz mekânı da içine alan yerleşke devasa gökdelenlerin yükseldiği şehrin göbeğinde eski Hong Kong’tan kalan çok az sayıda yapılardan biri. TAI KWUN adı verilen yerleşkede 1841 yılında inşasına başlanan ve daha sonraki yıllarda ilavelerle birbiriyle entegre bir yapı bütünlüğü içinde İngiliz sömürge yönetiminin çeşitli seviyedeki mahkemeleri, Polis karakolu, emniyet müdürlüğü ile büyük bir cezaevi yer alıyor. Kanun ve düzeni koruma amaçlı olarak uzun yıllar bu işlevleri yürütüldüğü yerleşkede İngiliz hakimiyeti sona erince fonksiyonunu yitiriyor ve 2000’li yılların başında hizmet dışı kalıyor.

2008 yılında da Hong Kong hükümeti ve Hong Kong Jokey Kulübü burasını farklı bir yaklaşımla canlandırma hareketinde bulunuyor. Bu kapsamda yerleşkenin bir bölümü bizim de öğle yemeği yediğimiz restoran ve kafelere tahsis ediliyor. Diğer bölümleri kültürel etkinlikler kapsamında sergiler, kongreler ve diğer etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Birçok kişinin hafızasında acılar ve kederlerle dolu mekân olan cezaevinin içinde bulunduğu yapı bütünlüğü de müze olarak hizmet vermeye başlıyor. Geçmişin acı hatıralarına tanıklık eden cezaevi kısmını biz de ziyaret ettik. 2-3 m2’lik, suyun olmadığı, tuvaletleri kovalara yapıldığı, hücrelerdeki yaşanmışlıklar ziyaretçilere çeşitli görseller aracılığı aktarılıyor.

Ne var ki “Allah kimseyi düşürmesin” diyeceğimiz bu tür yapılar dünyanın her yerinde varlığını sürdürüyor. Yıllarını bu tür kafeslerde tüketen Nazım aklıma geliyor. Daha sonra Sinop cezaevinde Sabahattin Ali’nin çığlığını duyuyor, kuytu bir köşede katledildiğini hatırlıyor ve daha da içim acıyor. Elbette katiller, hırsızlar, tecavüzcüler cezasız kalsın demek istemiyorum. Ama farklı düşündükleri, yazdıkları ve söyledikleri için insanlara acı çektirilmesine de gönlüm razı olmuyor. Biz belki görmeyiz ama cezaevlerine ihtiyaç duyulmayacağı günler gelir ve mekanlar da kafe, eğlence merkezi, kütüphane, kültür, spor ve sanat merkezlerine dönüşür. Hayali bile güzel değil mi?

Tagged: Tags

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *