BİRAZ DA KİTAP / LİYAKAT

“Liyakat, bir kişinin kendisine iş verilirken güven duyulmasını sağlayan kalitesi ve o işe layık olması anlamına geliyor” şeklinde bir giriş yapmış Candaş Tolga Işık “Liyakat” kitabının önsözünde. 117 sayfalık kitabı yaklaşık 25 sayfa kadar görsellerle ilginç hale gelmiş. Bu haliyle adeta çerez kıvamında bulduğum kitabı bitirmek için birkaç saat yetti bana.

Hepimiz günlük hayatta liyakat ya da liyakatsizlik hakkında çok şey söyler dururuz. En dar tanımı ile layık olmayan birinin çeşitli usullerle layık olanın yerine bir işe ya da makama oturması olarak canlanır zihnimizde bu durum. Bu haliyle sanki iki kişiyi ilgilendiren bu durumu Candaş Tolga Işık kitabında 20’den fazla başlık altında daha etraflıca incelemiş ve ne yazık ki endişelerimizin biraz daha artmasına neden olmuştur. Geniş anlamı ile liyakatsizliğin kurumların içinin boşaltılması sonucunu doğurduğu tespitine varmaktadır yazar. İçinin boşaltılması kavramının da yolsuzluk, hortumculuk, vurgunculuk ve daha öte kurumların ehil ellere teslim edilmeyerek değersizleştirilmesi ve itibarsızlaştırılması tehlikesine dikkat çekilmektedir.

Devamı için tıklayın “BİRAZ DA KİTAP / LİYAKAT”

HAVADAN SUDAN / 5

Havadan sudan konular gündemimizi işgal etmeye devam ediyor. Bana göre konuşmaya bile değmeyecek konularda fırtınaların koparıldığını görmek beni hayretlere düşürüyor. Bunlardan birisi de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gezisini takip eden gazetecilerin kimlikleri üzerinden yapıldı. Haber medyada “İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun iki gün süren Karadeniz gezisini İsmail Saymaz, Akif Beki, Nagehan Alçı, Özlem Gürses ile birlikte çok sayıda gazeteci takip etti.” şeklinde yer aldı. Ben göreve geldiğinden beri İmamoğlu’nun Belediyecilik hizmetleri dışında konular ile gündeme gelmesini anlamış değilim.

Öncelikle ben basının, medyanın, demokratik hayatın tek sesli olmasının doğru olmadığına inanırım. Günümüzde olduğu gibi gazeteci süsü verilmiş kişilerin eline verilen soruları sorması, sorulardan önce cevapların promptere yansıması gibi durumları çok trajikomik bulurum. Acaba İmamoğlu bu yaklaşımı ile bu ezberi bozmak mı istemiştir diye aklımdan geçmedi değil. Çünkü kendisi çalıp kendisi oynayan, ya da körlerle sağırlar birbirini ağırlar misali kapalı devre bir iletişim stratejisinin alıcısı olmayacağını herkes fark etti artık. Yelpazenin farklı taraflarında olsalar da oldukça nitelikli iş yapan, ilkeli ve özgürce soru sorabilen gazetecilerle yola çıkmasını çok daha kıymetli bulurum. Tabii ki Nagehan Alçı da bunlardan biri olabilir mi doğrusu tam olarak emin değilim. Sicilinde hatırlatılınca mahcup olacağı epey bir bagajı var çünkü. Belki de İmamoğlu “Ben ne kadar yüce gönüllü, kucaklayıcı, biriyim. Mevlana’nın Ne olursan ol yine gel dediği gibi Nagehan Alçı’ya bile dergahımda yer veriyorsam anlayın ki benden başkası 84 milyonu kucaklayamaz” mesajını mı vermek istemektedir. Bu tepkilerin çoğunun İmamoğlu’nun önünü kesmek için troller tarafından yapılmış olabileceği ihtimalini de bir yerlerde saklı tutuyorum. Netice olarak demokrat olmak zor zanaat, senin gibi düşünmeyenlere, hatta gıcık olabileceğin tiplere anlayış ve tahammül göstermek bir yana gösterdiğin bu tahammüle tepki gösterenlere de tahammül gerektiriyor bir yerde.

Devamı için tıklayın “HAVADAN SUDAN / 5”