TOKAT GÜNLERİ / TARİHE YOLCULUK

Tokattaki ikinci günümde Tokat Müzesini görülecek yerler listesinin başına koyduk  Müze önceleri 13. yüzyılda Anadolu Selçuklu devleti zamanında yapılıp darüşşifa olarak kullanılan Gök Medresede 1926 yılından beri faaliyet göstermekte iken şu anda restorasyonu tamamlanmış olan Arastalı bedesteninde hizmet vermektedir. Sergileme mekanlarında bölgedeki çeşitli kazılarda ortaya çıkan Eski Tunç, Hitit, Demir çağına ait kalıntılar ile Helenistik, Roma ve bizans döneminden kalan eserler sergilenmektedir. Ayrıca yörenin yaşam biçimini yansıtan etnografik eserler ile geleneksel giyim ve günlük kullanım eşyalarını da müzede görme şansımız da oldu.  Müzeye çok yakın mesafedeki Tokat kalesini aşağılardan izlemekle yetindik. M.S. 5 veya 6. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilen kale sarp ve dik kayalıklara sırtını dayamış savunma amaçlı olarak kullanılan kaleler arasında sayılmaktadır.Selçuklular ve Osmanlılar zamanında da restorasyonları yapılan kaleden şehrin muhteşem görüntüsünü seyretme zevkini daha sonraki bir zamana erteleyerek yönümüzü diğer tarihi mekanlara çevirdik.

 

1572 yılında yapılan Ali paşa camisini  de Tokatta görülmesi gerekli yerler arasında sayabiliriz. Enderundan yetişip saraya damat olduktan sonra Erzurum, Sivas, Bağdat, Karaman gibi yerleşim yerlerinde beyler beyliği yapan Ali Paşa tarafından yapıldığı için bu ismi taşıyan caminin şadırvanı da 16. yüzyıl kalem işi süslemelerinin orijinal izlerini taşımaktadır. Caminin avlusunda Ali paşanın oğlu ve eşine ait mezarların bulunduğu bir türbe bulunduğunu da hemen eklemeliyim. Ali paşa camisinin hemen karşısında ise tarihi Ali Paşa hamamı hala hizmet vermeye devam etmektedir.

 

Tokat’da  Çarşı merkezine yakın durumda ve Meydan olarak adlandırılan yerdeki Hatuniye camisi de bir başka tarihi eser olarak karşımıza çıkmaktadır. 1485 yılında II. Beyazıt’ın annesi Gülbahar Hatun adına yaptırdığı içinde bu adı aldığı belirtilmektedir.17. yüzyılda inşa edilen Taşhanı da içerisindeki  50 ye yakın alışveriş merkezi ile gezilmeye ve görülmeye değer yapılar arasında sayabiliriz.

 

Mevlevihane Müzesi, Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi, Saat kulesi, ve çeşitli tarihi konakların ziyaretlerini bir başka bahara erteleyerek yönümüzü Reşadiye istikametine çevirdik.

TOKAT GÜNLERİ / PAZAR-BALLICA MAĞARASI

Ev sahibimiz Tokattaki ilk günümüzde bizi Ballıca Mağaralarına götürdü. Bu mağaralar Tokat’a 28 kilometre kadar uzaklıktaki Pazar ilçesi sınırları içinde bulunuyor. Bu ilçeye ulaşıldığında mağaralara ulaşmak için 8 kilometrelik daha yol gidilmesi gerekiyor. Ballıca mağarası 1916 metre yüksekliğindeki Akdağın kuzey yamacında bulunmaktadır. 680 metre uzunluğunda ve 94 metre yüksekliğindeki mağaranın 1995 yılında ülke ve dünya turizmine açıldığı belirtilmektedir. Yaşı yaklaşık 3,4 milyon yıl olarak tahmin edilen mağaranın ziyarete açılan bölümlerini gezmek için her adımın hayret ve heyecan verici duyguların yaşandığı en az 500 kadar merdiven basamağını inmek ve çıkmak zorunda kalındığını da hemen belirtmeliyim. Yılın her mevsiminde 18 derece sıcaklıktaki mağaradaki nem oranının %54 olduğunu ve atmosferdekinden dört katı fazla oksijene sahip olması nedeni ile de solunum rahatsızlığı çekenlere de iyi geldiğini eklemekte yarar var. Benzer örnekleri ile karşılaştırmak gerekirse daha önce Alanya’da gördüğüm Damlataş mağarasına en az on basar dersem durum daha net anlaşılır sanırım. Tabi ki ulaşım ve tanıtım eksikliği dezavantajı burayı o kadar öne çıkaramıyor.

Mağaradaki gezimizi nihayetlendirdikten sonra Tokat’ a dönmek üzere 5000 nüfuslu Pazar ilçesinden geçerken burada da bizi geçmişe götüren iki tarihi mekanı görme fırsatı yakaladık. Bunlardan ilki İlçenin tek caddesi üzerindeki İlhanlılar zamanında 1336 yıllarında Ebu Said Han oğlu Mehmet Bin Hüseyin tarafından yaptırılan ve 1965 de restore edilen  Halil Bey camisi idi. 15. yüzyılda Çelebi Mehmet’in Amasya Valiliği sırasında lalası olan ve daha sonra da vezirlik makamına yükselen  Halil bey tarafından minaresi yenilenip eklendiği için de cami bu ad ile biliniyor.

 

Pazar ilçesinin çıkışına doğru da 1239 yılında Selçuklu sultanı II. Gıyasettin Keyhüsrev tarafından annesi Mahperi hatun adına yaptırılan  ve “Mahperi Hatun Kervansarayı” restore edilmiş şekli ile bu küçük Anadolu kasabasına ayrı bir güzellik veriyor. İç Anadoluyu Karadeniz’e bağlayan İpek yolu üzerinde tamamen kesme taş ile yapılan yapıda zamanın mimarisine uygun süslemeler hemen göze çarpmaktadır. Ticaret yolunu kullanan insanların ve beraberindeki hayvanların konaklaması için kullanılan kervansarayın içinde kafe ve restoran olarak hizmet veren bölümlerin bulunduğunu görmek mümkün.