2023 yılının bitmesine ve 2024 yılına girmemize sayılı günler kaldı. Ülkemizde her yılbaşında olduğu gibi farklı kesimlerden farklı yaklaşımlara yine tanık olacağız. Bazısı kendince bunun coşkusu ile yaşamı farklı kılacak etkinlikler geliştiriyor, bazısı da kendisi bir şey geliştiremediği gibi kendi dışındakileri yargılama hakkını kendinde görebiliyor. Son derece doğal, basit, sıradan kronolojik bir olayda bile ayrışabilen, çatışma üretebilen ender topluluklardan biriyiz herhalde.
Medyadan ya da basından izlemiş olmalısınız. Rize’de bir AVM yılbaşı dolayısı ile bütün binayı hediye paketi görüntüsü biçiminde gösteren bir tasarım gerçekleştirmiş. “Elinde çekiç olan birisi etrafındaki her şeyi çivi olarak görür” diye bir söz vardır. Bu kafada ve öküz altında buzağı aramayı alışkanlık edinmiş bazıları bu süslemede gizlenmiş haç işaretini hemen görmüş. Bunu ciddiye alan bazı televizyon kanalları da bu aklı evvellere mikrofon uzatmış. Onlar da çok yetkin bir eda ile “Bunu ben de fark ettim, buraya yakışmaz, bizim inancımıza ters, böyle olursa buradan alışveriş yapmam” gibi açıklamalarda bulunuyor. İşin garibi AVM yönetimi de “Hadi oradan bu ne saçmalık” diyemiyor ve süslemenin henüz bitmediğini söyleyip daha sonra tasarıma bir şerit ve bir fiyonk ekleyip durumu kurtarmaya çalışıyor.
Bütün bunların temelinde derin ve kronik bir cehaletin olduğu tartışılmaz bir gerçek. Ne yazık ki yıllardır ve özellikle son yıllarda ülkemizde giderek hatta okullar aracılığı ile sistematik bir cehaletin yerleşmekte olduğuna tanık olmaktayız. Üniversitelerin çoğalması, diplomalıların artması ne yazık ki bu gerçeği değiştirmiyor. Günümüz insanı düşünmemek ve sorgulamamak konforuna çok alıştı. Çağımızda bilgiye bir tıkla ulaşmak artık çok kolay diyoruz da, bu bir cümlelik sınırlı karakterli sloganvari bilgiler insanı hepten düşünce tembeli yapıyor. Bir de, sırtına bir cüppe başına bir sarık takıp, bir karış da sakal da bırakarak dini sadece cehenneme gideceklerin çetelesini yapma, cennete anahtar pazarlama ve öteki dünyadaki huri fantezilerinden ibaret sayan tik tok fenomeni cehalet timsali hoca görüntülü kişilerin buradaki payını da unutmamak lazım.
Bir zamanlar başörtüsü ile yatıp başörtüsü ile kalkıyorduk. Koca koca insanlar- ki konu kadın olmasına rağmen çoğunluğu erkek olan- başörtüsü bireysel bir tercih mi, yoksa dini ve siyasi bir simge mi konusunu günlerce tartışırdı. Hatta daha teknik detaylarına inilerek “Çenenin altından bağlanırsa böyle, başın üstünden olursa şöyle” gibi derin analizler yapılıyordu. En sonunda ülkenin en yetkili kişisi “Velev ki simge olsun” diyerek buna son noktayı koymuştu.
Demem o ki eğer kişinin kendine, birikimine, bilgisine güveni varsa, inançlarını, ideallerini sağlam bir zemine oturtmuş ise, onu hiçbir güç engelleyemez. Ama inançlarında ve ilkelerinde sığ, eğreti bir durum söz konusu ise durum farklı olur. Bir de buna kuşkucu, önyargılı, yönlendirilmeye müsait bir kişilik yapısını eklersiniz giderek ümitsiz bir vaka ile karşılaşabiliriz.
Yazının başında belirttiğim Rize’deki AVM olayına dönecek olursak, binde bir ihtimal bile olmamakla birlikte “Velev ki” öyle olduğunu düşünelim. Yani oradaki hemşerimiz inançları doğrultusunda yaşamını sürdürürken haç şeklindeki süslemeyi görünce cuma namazına doğru yola çıkmışken birden yolunu değiştirip kilisedeki ayine katılmaz herhalde. Ayrıca biz hep “Dinimizde zorlama yoktur, müsamaha ve hoşgörü vardır. Bizim üç kıtada at koşturduğumuz yıllarda kilise, havra ve cami yan yana idi herkes istediği gibi inanır ve barış içinde yaşardı” demiyor muyuz? O zaman bu alınganlık ve tahammülsüzlük niye? Bu kafa ile gidilirse bir adım yol alamayız ve yolumuz bir tıp kurumuna çıkar. Düşünün bir kere. Sabah arabanızı sürerken dört yol ağzına geldiniz. Fakat o da ne? Bu kavşak tam bir haç şeklinde. Bu defa başımızı yana çevirdik ve apartmanların pencere doğramalarında da bu şekilden onlarcası yok mu? Hele şu üniversite öğrencisinin çantasındaki T cetveli ucu kesilmiş o malum işareti andırmıyor mu?
İnsanımızın herhangi bir durum olay ve olgu karşısında önyargılı, kuşkucu ve öğrenilmiş cehalet biçiminde değil de, akılcı sorgulayıcı bir yaklaşımı benimsediğinde her şeyin daha güzel olacağından eminim. AVM süslemesine farklı bir cepheden bakıldığında bir tehditten daha fazlasını görmek mümkün. Bu bakış açısı ile yaklaşmayı tercih eden bir yurttaş profilini hayal ettim bir anlığına. Bunun sonucunda oluşturduğum sorgulayıcı sorunlar zincirini aşağıda sıraladım.
1- Bu tasarım ve süsleme başta çevre olmak üzere meşru ve yasal bir çerçeveye mi oturmaktadır?
2- Yine bu tasarım estetik olarak bende nasıl bir duygu uyandırmaktadır? Renk ve tasarım yönü ile uyumlu ve insanı rahatlatan yönümü mü vardır, yoksa son derece beceriksiz ellerden çıkmış zevksiz ve görüntü kirliliğine sebep olacak bir görüntü mü oluşturmaktadır?
3- Bu alışveriş merkezi yeterince güvenli midir? Eşimiz, dostumuz çoluk çocuğumuzla geldiğimizde yeterince rahat ve güvenli mekanlardan mı oluşmaktadır?
4-Burada satılan mal ve hizmetlere ne kadar ihtiyaç duyuyorum? Yoksa sadece “…. varan indirimler” diye başlayan algı yönetimleri ile ihtiyacım olmayan şeyleri almak zorunda mı kalıyorum?
5- Bu AVM’de sunulan mal ve hizmetler kalite ve fiyat yönünden bütçeme uygun mu? Aynı marka ve özellikteki ürünleri başka yerlerden daha ucuza temin edebilir miyim?
6-Burada sunulan mal ve hizmetler genel sağlık kurallarına uygun mu? Hijyen kurallarına özen gösteriliyor mu?
7- Burada hizmet sunan elemanlar insan ilişkileri yönünden hizmet alanları mutlu ve memnun edebiliyor mu?
8-Bol gösterişli, ışıltılı ve akla gelebilecek olan her ürünün ve hizmetin sağlandığı bu devasa mekanlarda bazıları alışveriş arabalarını neşe kahkaha içinde doldururken, ben ve benim gibiler saatlerce etiket incelemesi ve karşılaştırması yaptıktan sonra aldığı bir iki parça şey ile kasada hesap denkleştirme manevraları yapmasında bir tuhaflık yok mu?
Yukarıdaki bu soruları daha da çoğaltabiliriz. Ama bunun yerine bir zamanlar söylenen “Düşünen kafalara şeytan üşüşür. Büyüklerimiz bizden iyi düşünür.” diyerek kendimizi rahatlatabiliriz.
Kaleminize saglik Necmi Bey,
Dediginiz gibi, “Günümüz insanı düşünmemek ve sorgulamamak konforuna çok alıştı. Çağımızda bilgiye bir tıkla ulaşmak artık çok kolay diyoruz da, bu bir cümlelik sınırlı karakterli sloganvari bilgiler insanı hepten düşünce tembeli yapıyor. ”
Bir konuyu derinlemesine anlamaya calismak, bu amacla konu hakkinda kitap(lar) okumak, ve konuya elestirel ve analitik bakabilme kabileyeti dunyada gitgide daha az bulunur oldu. Bu erezyonu kimi toplumlar digerlerindan daha hizli ve yogun yasamakta. Korakim biz de o toplumlardan biriyiz.
Mehmet Bey
Yazıma yaptığınız güzel katkılar için çok teşekkür ederim. İnşallah bundan sonra her şey daha güzel olur. Selam ve sevgilerimle…..