BÜYÜME AYLARIM/ İNŞAATTA AMELELİK

Daha önceki bölümlerde öğretmen okulunu bitirdiğimde 18 yaşını doldurmadığım için göreve başlayamadığım bu nedenle de yaklaşık bir yıl büyümem gerektiğini belirtmiştim.Gerçi o sıralarda mahkeme kararı ile yaş büyütmeler söz konusu idi ama ben ailenin ilk çocuğu olduğumdan böyle durumda doğum tarihi nikah tarihinin önüne geçiyor falan gibi sebeplerle bu yolu denememiştik.Gerçi daha sonra yapılan yasal düzenlemelerde mahkemelerden kaza-i rüşt kararı alınarak bu tür sorunlar halledilir olmuştu.Kaza-i rüşt kararı bireyin kronolojik olarak 18 yaşını doldurmasa bile bu yaş olgunluğuna ve sorumluluğuna sahip olduğunu belirten bir belge idi.

amele

Sınıf arkadaşlarım görev yerlerine gittikten sonra ben de evimizde çiftçilikle ilgili her yaz yapmakta olduğumuz işlerle uğraştım bir müddet. Çapa,orak,harman, saz biçme,saman taşıma, yakacak olarak ayçiçeği saplarını toplama gibi rutin işler eylül ayına kadar bitmişti. Aylaklığı biraz özlemiştim fakat biraz da sıkılmaya başladım. Ayrıca biraz da para kazanmam gerekiyordu.O sırada arka komşumuz olan Arif cambazlara eski köylülerimizden veli usta ev yapıyordu.Bana “İnşaatta benim yanımda çalışır mısın?” dedi.Ben de kabul ettim. Yaptığım iş onun buyurduğu şekilde tuğla taşımak,taş vermek,harç karıştırmak gibi işlerdi.Birlikte 20-25 gün kadar çalıştık.Orada işim bittiğinde elime yaklaşık 300 lira civarında para geçti. Bu belki o yaşa kadar elime geçen en büyük para idi. Öğretmenliğe başladığımda bile belki bunun biraz fazlasını maaş olarak alacaktım.

çiftçi

Öğretmenliğe fiilen başlamama bir yıldan az bir zaman kaldığını da düşünerek kazandığım para ile bir takım elbise yaptırmaya karar verdim. Yakın komşulardan birisi kendi evinin sokağa bakan bir odasında  terzilik yapıyordu. Raflarda bulunan birkaç çeşit elbiselik kumaş içinden siyah üzerinde  hafif çizgileri olan bir tanesinde karar kıldım. Ölçüler alındı. Artık benim de sınıfa girdiğimde yatılı okulda verilenlerin dışında esaslı bir takım elbisem olacaktı. Bir kaç gün sonra üzerinde beyaz dikişleri olduğu halde provaya hazır olarak askıda yerini almıştı elbisem.Prova yapılışı sırasında keyfim kaçmaya başlamıştı. Elbisede sezdiğim tuhaflıklarla ilgili olarak terziye          “Şu omuzlar çok dar olmamış mı?” veya “Pantolonun bel kısmı biraz garip değil mi?” diye sorduğumda Terzi “O önemli değil” “Merak etme ondan bir zarar gelmez” gibi beni hiç de tatmin etmeyen cevaplar veriyordu.

Elbise tamamlanıp eve getirdiğimde sadece bir kez giyebildim. Omuzları ve paçaları olabildiğince dar orta kısmı da olabildiğince geniş dikey bir baklava dilimine benzer bir görüntü ortaya çıkmıştı. O kadar gün çalıştığımın karşılığıma mı yanayım, aylar sonra okulumda öğrencilerimin karşısına çıkacak takım elbisenin gittiğine mi yanayım şaşırdım. Ama olan olmuştu ve bu da hayatın başka bir tecrübesi idi.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *