LONDRA GÜNLERİ / BRITISH MUSEUM

Londra için “Müzeler Şehri” dense fazla abartılı olmaz sanırım. Gezimizde rehber olarak kullandığımız haritada gösterilen müzelere birer gün ayırsak en az bir aylık zaman gerekir. Öyle olunca da burada kalacağımız zaman sınırlı olduğu için önem ve ulaşım durumlarını dikkate alarak ancak bir kaç tanesine gitme fırsatı bulabildik ve ilk ziyareti “British Museum” a gerçekleştirdik. Müzeye kaldığımız eve yakın olan Angel durağından 38 numaralı otobüse binerek ulaşmamız zor olmadı.

Doksan bin metrekarelik kapalı alanı olan British Museum 1753 yılında kurulmuş. Müzede irili ufaklı sikkelerden, devasa heykellere kadar altı milyon kadar eserin 70 salonda sergilendiği belirtiliyor. Müze Afrika, Okyanusya, Amerika, Avrupa, Britanya, Çin, Japonya, Mısır, antik Yunan, Roma ve Anadolu coğrafyaları başta olmak üzere birçok medeniyetlere ait heykeller,paralar,madalyonlar,çizimler, baskılar ile çeşitli koleksiyonlara ev sahipliği yapmaktadır.

Özellikle Mısır hiyerogliflerinin çözülmesinde önemli rolü olan “Rosetta Taşı”nın sergilendiği  kısım  ile  Çin hanedanlarına ait vazolar, budizme dair altın heykeller ve mozaikler ziyaretçilerin rağbet ettikleri bölümler arasında yer almaktadır. Müzenin ücretsiz olup her gün ziyarete açık olduğunu da bu arada hemen belirtelim. “Yeryüzünde  İngiltere’nin işgal etmediği ya da yolunun bir şekilde geçmediği ülke yok” gibi bir söz duymuştum. Bu müzedeki çeşitliliği ve zenginliği görünce sadece  gitmekle kalmamışlar götürmeyi de iyi becermişler diye düşündüm.

Burada ve diğer müzelerde benim en çok dikkatimi çeken  ve çok özendiğim bir durum ana okulundan üniversiteye kadar her seviyede öğrencilerin buralardan etkin olarak yararlanması idi. Ziyaret sırasında birçok eserin başında bireysel ya da grup olarak öğrencilerin çalıştıklarına, bazısında öğretmenleri de başlarında olduğu halde çizimler yaparak ya da diyaloglar halinde eserlerle bütünleştiklerine tanık oldum.