BALIKESİR’DE 24 SAAT

Emeklilik sonrası yaz aylarının büyük bir bölümünü Altınoluktaki nohut oda bakla salon tabirine uygun minik evimizde geçiriyoruz. Bu zaman süresi içinde körfez boyunca Güre, Akçay, Edremit, Burhaniye, Ayvalık gibi sahil beldelerinin güzelliklerinden nasiplenme fırsatı bulduk. Bütün bu güzel coğrafya parçalarının bağlı olduğu Balıkesir’ i gidip görmemiş olmak hem büyük bir eksiklik ve hem de büyük bir haksızlık diye düşünüyordum hep.

IMG_7992

Geçtiğimiz günlerde komşumuz Hafize hanımın annesinin rahatsızlığını öğrenince hem ona geçmiş olsun ziyareti fırsatını da kullanarak Balıkesir iline karşı vefa borcumuzu ödeme zamanının da geldiğine karar verdik. 14 Ekim sabahı saat 10.00 civarında Altınoluk’tan bindiğimiz otobüs bizi yaklaşık iki saatlik bir yolculuktan sonra Balıkesir’e ulaştırdı. Bu arada otobüs dediğime bakmayın aracımızın 25-30 kişilik bir midibüs olduğunu ve bu tür araçlarda benim gibi uzun bacaklıların pek de rahat yolculuk yapamadığını da hemen hatırlatmak isterim.

BALIKESİR’DE 24 SAAT

Toplu taşımanın bilindik usulleri ve ülkemin insanının ilginç yol tarifleri ile akşam konaklayacağımız  öğretmen evine ulaşmamız zor olmadı. Balıkesir Öğretmen evi eski bir yurt binasından devşirme pek de al benisi olmayan bir yapı. Fakat çalışanları son derece samimi, sevecen, ve gayretli kişiler. Şehriye çorbası, kağıt kebabı ve şekerpare tatlısından oluşan öğle yemeği son derece doyurucu ve ekonomik geldi bize. Yemek sırasında adeta yer bulmakta zorlanıldığını görünce buraya sebepsiz rağbet edilmediği kanaatine vardık. Yemek esnasında tanıştığımız ve Balıkesirli olduğunu öğrendiğimiz bir kamu görevlisine  “Burada 24 saat kalan biri için görülmesi gereken yer, yenilmesi ve alınması gereken şey olarak ne önerirsiniz” diye sorduğumda bize görülmesi gereken yer olarak öğretmen evinin hemen yakınındaki tarihi Saat kulesi, Kuvvayı Milliye Müzesi, Zağnos paşa camisi ve Atatürk parkını gezebileceğimizi söyledi.

BALIKESİR’DE 24 SAAT

Balıkesirlilerin “Koca saat” olarak isimlendirdiği saat kulesinin 1828 yılında Giritli Mehmet paşa tarafından yaptırıldığı, 70 yıl kente hizmet verdikten sonra 1898 yılındaki depremde yıkılınca onarılarak  mevcut görüntüsüne kavuştuğu bilgisine ulaştım. Saat kulesi ile aynı bahçe içindeki Müze binası 1840 lı yıllarda  Karesi sancağı Defterdarı Mehmet Paşanın konağı olarak yaptırılmış. (Bu arada Balıkesir ilinin 1926 yılına kadar olan adının Karesi olduğunu da hatırlatmış olalım.) 1988 yılına kadar Belediye hizmet binası olarak kullanılan yapı 1996 yılından itibaren de Kuvvayi  Milliye Müzesi olarak hizmete açılmış. İki kattan oluşan Müzenin giriş katında Balıkesirin ve Balıkesirlilerin Kurtuluş savaşı ile ilgili katkıları, gayretleri belgelendiriliyor. İkinci katta da yapılan arkeolojik araştırmalar sonucu tarih  ve tarih öncesi çağlara ait buluntular sergilenmektedir. Müze bahçesindeki Ekim güneşini fırsat bilen 4-5 kaplumbağanın bize eşlik etmesi gezimize ayrı bir renk kattı.

BALIKESİR’DE 24 SAAT

Kısa süren müze gezimizden sonra bize verilen tarif doğrultusunda Atatürk parkına doğru yöneldik. Aynı güzergahtaki Balıkesir’li meşhur Kurtdereli Mehmet pehlivanın heykelinin yanında biraz soluklandıktan sonra Atatürk parkının kapısından içeri girdik.1973 yılında hizmete açılan, keşke şehirlerimizde bunlardan onlarcası olsa dediğimiz bu park çam ve çitlenbik ağaçları ile geniş bir alana yayılmış. Günün yorgunluğunu burada içtiğimiz çay ile giderdikten sonra gezimizin bundan sonraki bölümünü hasta ve dost ziyaretlerine ayırdık. İlerleyen saatler de de öğretmen evine geceyi geçirmek üzere gittik.

BALIKESİR’DE 24 SAAT

Önceki gün zaman darlığı nedeni ile gerçekleştiremediğimiz Zağnos Paşa camii ziyaretini dönüş gününde gerçekleştirdik. 1461 yılında  Fatih Sultan Mehmet’in ünlü veziri Zağnos Paşa tarafından yaptırılan cami şehir merkezinde bütün görkemi ile Balıkesirlilerin ve kente gelen ziyaretçilerin ibadetine ve ziyaretine açık bulunmaktadır. Gezilmesi gereken yerler dışında Balıkesirin meşhur  Höşmerim tatlısından yememiz, kolonyası ve zeytinyağından satın almamız da önerildiyse de bütün bunları oturduğumuz Altınoluk’ta da yapabileceğimiz düşüncesi ile Balıkesir’deki 24 saatlik ziyaretimizi sonlandırıp geldiğimiz gibi dönüş yolculuğunu gerçekleştirdik.

VE MİDİLLİ’Yİ GÖRDÜM (1)

Zaman zaman Altınoluk çarşısında tur acentelerinin önünden geçerken gördüğümüz tur ilanlarından birini geçtiğimiz günlerde gerçekleştirme fırsatı bulabildik. Midilli turlarından “bir gece iki gün” biçimindeki seyahat programımız 10 Mayıs sabahı saat  7.00 da Altınoluktaki TUR-YOL acentesinden firmanın servis minibüsü ile başladı. Bir saat sonra da Midilliye hareket edeceğimiz Ayvalık iskelesin’e gelmiş olduk. Pasaport işlemlerini kısa sürede tamamladıktan sonra saat 9.00 da TUR-YOL’un orta boy bir teknesi ile yolculuğumuz başladı. Yaklaşık bir buçuk saatlik bir yolculuktan sonra Yunanistan’ın Midilli adasına ulaşmış olduk. Biz her ne kadar Midilli olarak söylüyor isek de oralarda bu ada için Lesvos ya da  Mytilni adının kullanıldığını ve adanın da 1620 kilometre kare büyüklüğünde olduğunu hemen eklemiş olayım. 1620 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen adanın yaklaşık 300 yıl Osmanlı hakimiyetinde kaldıktan sonra 1913 Balkan savaşları sırasında Yunanistan’a geçtiği bilgisi hepimizin tarihi belleğinde sanırım mevcuttur.

Midilli iskelesinde bizi karşılayan tur rehberimiz “Babe” hanım rehberliğinde gezimizin ilk gün programı başlamış oldu. Önce adanın çarşısı sayılan ve irili ufaklı dükkanların bulunduğu alışveriş mekanlarını  adımlamaya başladık. Bu yol üzerinde 1700 lü yıllarda yapılan adanın en büyük ve önemli kilisesi olan “Agios Atanasios” kilisesini gördük. Yine çarşı içerisinden birkaç yüz metre ilerde 1800 lü yıllarda Osmanlı nazırlarından Kulaksız Mustafa tarafından yaptırıldığı belirtilen Yeni caminin sadece kalıntılarını görmek yüreğimizi burktu. Gezintimizin ilerleyen saatlerinde  bir yunan tavernasında öğle yemeği yedik. Yemek ve yemeğe  kadar geçen sürede egenin iki yakasında bir çok benzerlikler gözümüzden kaçmadı. Kendinizi zaman içerisinde Bozcaada ya da Ayvalık gibi bir yerde düşünebiliyorsunuz. Yemek yediğimiz yerdeki menünün acele ile hazırlanmış bir öğrenci ödevine benzediğini, servis ve görüntünün her aşamasında bir alaturkalığın mevcudiyeti bazen buraların Avrupa’dan çok bize yakın olduğunu, bizim de bazı durumlarımızla da Avrupa’ya onlardan daha yakın olduğumuz gibi bir duygu ve düşünce esintisi geldi geçti içimden. Öğle yemeği sonrası verilen serbest zaman dilimi içinde hemen yakındaki oluşumu 1300 lü yıllarda Bizanslılara kadar dayandığı belirtilen Midilli kalesi kalıntılarını gezdik.

Öğle yemeğinden sonra  Midilli merkezine yaklaşık 25-30 kilometre uzaklıktaki ve 475 metre rakımlı yeşil denizinin ortasına kurulmuş olan Agiasos’u görünce birden bizim Selçuk’taki Şirince’yi hatırladım. Tabi burasının daha temiz, daha korunmuş ve bakımlı olduğunu itiraf etmeliyim. Agiasos bitki zenginliği, mimari özellikleri yanında seramik sanatı ve tahta oymacılığı ile de öne çıkmış bir yerleşim birimidir. Adada her birinin  farklı efsanesi bulunan kiliselerden biri olan Panagia kilisesi de Agiasos’ta bulunmakta ve ortodoks dünyasının önemli ziyaret yeri olarak kabul görmektedir. Ziyaretimiz sırasında sağanak bir yağmuru da Agiasos’da yaşadıktan sonra Midilli şehir merkezinin birkaç kilometre dışındaki otelimize döndük (SILVER BAY). Akşam yemeği saati olan 20.30 a kadar olan süreyi otelde dinlenerek geçirdik. Akşam yemeğimiz için gittiğimiz tavernada yerimizi aldığımızda saat 21.00 e gelmişti.  saat 24.00 kadar yunan müziği ile türk müziğinin ortak ezgileri arasında herkes gönlünce eğlendi. Gecenin ilerleyen saatlerinde herkes günün yorgunluğunu atmak için  oteldeki odasına  çekildi.