Bu Hong Kong’a dördüncü gidişimiz. Bu şehir çok büyük olmamakla birlikte her gidişimizde bize gezecek farklı bir yanını gösteriyor. Bu gidişimizde de bir hafta sonu oğlum Gençer, torunum Deniz ve ben yani üç farklı nesil birlikte Demiryolu Müzesini (Hong Kong Railway Museum) ziyaret ettik. Özellikle geçmiş yıllardan kalan yolcu vagonları torunumun çok dikkatini çekti. Bir tarafından binip diğer tarafından inmek onun için tam bir aksiyon filmi gibi.
Bu müze Hong Kong’un Tai Po bölgesinde yer alıyor. 1985 yılında açılan bu müze Tai Po istasyonunun yakınında bulunmaktadır ve müzeye girişler de ücretsiz. Tai Po aslında bir durak yeri ve buradaki istasyon binası 1913 yılında inşa edilmiş. Durak zamanında pazar yeri de olduğu için ticari hayatın bir nevi kalbi gibi hizmet vermiş. İstasyondan geçen demiryolu 1983’te elektrikli hatta geçince bu istasyon devre dışı kalmış. Bizim ziyaretimiz sırasında restorasyon çalışması devam ettiği için Çin mimarisi açısından eşsiz bir örnek olan tarihi istasyon binasını tam olarak göremedik.
Müzede daha önceki yıllarda kullanılmış biri dizel, diğeri buharlı iki lokomotif bulunuyor. Ayrıca bu lokomotiflerin çektiği farklı sınıflarda tasarlanmış yolcu vagonları ve yük vagonları da sergileniyor. Yine demiryollarını tamir ve kontrol için kullanılan kol ve motor gücü ile çalışan 3-4 kişilik araçları da sergide görmek mümkün.
Sergiyi dede, oğul, torun üçlüsü ile gezerken hep gözümün önüne Sirkeci garının giriş kapısının hemen yanında sergilenen siyah buharlı lokomotif geliyor. Edindiğim bilgiye göre Marmaray faaliyete geçtikten sonra tarihi Sirkeci istasyon binasında İstanbul Demiryolu Müzesi 23.09.2025 tarihinden itibaren ziyaret açılarak hizmet vermeye başlamış. Bizim müzemizin Hong Kong’takine fark atacağından eminim. İstanbul’a yolum düştüğünde burayı da ziyaret etmek isterim. Hele bu ziyarete torunlarım da katılırsa keyfine doyum olmaz. Arkasından da değişmez klasiğimiz Yeşilköy Uçak Müzesi.
Düşündüm de bu tür yerleri ziyaret eden çocuklar “Aaaa eskiden insanlar bunlara biniyormuş” diyerek hayretlerini dile getirebilir. Fakat biz yaşlardakilerin hemen hepsi müzelik olarak sergilenen bu araçlar ile ilgili yaşanmışlıkları vardır. Buharlı lokomotifin o kendine özgü sesi, farklı sınıflardaki vagonlar, yanlışlıkla binmeniz halinde kondüktör tarafından diğer vagonlara gönderilmemiz hafızamda hala canlılığını koruyor.
Galiba biz de insan denilen yaratığın müzelik türüyüz.