İSVİÇRE GÜNLERİ / NYON’A GENEL BAKIŞ

Toprak genişliği olarak bizim Konya ilimizden biraz daha büyük ve 7-8 milyon nüfusa sahip olan İsviçre’nin 18-20 bin nüfuslu kasabası Nyon’un penceresinden bu ülkeyi değerlendirmek ne derece doğru olur pek bilemiyorum. Ama yine de bana ilginç gelen bazı tespitleri paylaşmak isterim.


Öncelikle yeşillik ve su kaynakları bakımından Tanrı’nın bu ülkeye son derece cömert davrandığını söyleyebilirim. Tabi insanlar da aynı şekilde bu cömertliğe karşı saygılı ve sorumlu davranabilmeyi becermişler. Geometrik bir harika diyebileceğimiz şekilde sıralanmış üzüm bağları, özenle çiçeklenmiş park ve meydanlar bizdeki “Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur” ata sözünün doğruluğunu bir kez daha hatırlatıyor. İstanbul için boğaz neyse, kıyılarına adeta bir kolye gibi dizilmiş Cenevre, Nyon, Lozan ve Montrö şehirleri için de Leman gölü aynı önemde sayılabilir.

Küçük bir kasaba olmasına rağmen şehir merkezinde sürekli temiz ve içilir suların aktığı çeşmelerin bolluğu da bir başka hayranlık uyandırdı bizde. Bu çeşmelerden akanın sadece su değil biraz da estetik olduğunu söyleyebilirim. Kurnaların biçimi, çiçeklerle bezenmiş kaideleri şehrin güzelliğini bütünlüyordu adeta.
Temizlik konusunda gösterilen özen her an ve her yerde fark ediliyor. Hiç bir şey kendi haline bırakılmamış ve kurala bağlanmış adeta. Çöplerin atılması için ayrılan yerlerde kağıt, şişe, plastik, ev eşyası gibi 5-6 çeşit çöp atma kutularının bulunduğunu, ayrıca bunların da kendi içinde (beyaz şişe, yeşil şişe, kahverengi şişe şeklinde) bölümlendiğini, bu gereçlerin dışında yanında hiç bir döküntü çöp malzemesinin bulunmadığını, ve herkesin de bu kurallara uyduğunu da gözlemledim.

Her şeyin insana odaklı olarak düzenlendiğinin en önemli göstergesinin trafikte yaşandığına tanık oldum. Yerleşim yeri küçük bir kasaba olduğu için pek fazla trafik ışığına da rastlamadım. Toplu ulaşımın daha çok belediye arabası ve trenle yapıldığını ve şehirler arasında çalışan yolcu otobüsüne de hiç rastlamadığımı eklemeliyim. Özellikle de yayaların inanılmaz bir üstünlüğünü ve ayrıcalığı olduğunu da itiraf etmeliyim. Yayaların araçları kontrol etmesinden çok araçlar yayaları kontrol ediyor diyebiliriz. Sadece karşıya geçmeye çalışana değil, araçlar nerede ise geçme kararını vermesi için geçen bekleme süresini de bireye tanıyor sanki. İşin en ilginç yanı bu içselleştirilmiş bir kural olduğu gibi geçiş sırasında yaya ile sürücü gayet sevecen biçimde selamlaşmayı da eksik etmiyor.
Neyse şimdilik genel giriş yeterli sanırım. Buradaki diğer izlenimlerimizi farklı başlıklar altında vermeye devam edeceğiz. Bizi izlemeye devam edin ….

İSVİÇRE GÜNLERİ / UYGAR DÜNYA’YA KATKIMIZDIR (!)

Yurt dışı gezilerimizde gerek kaldığımız dost ve akraba evlerinde ve gerekse otellerde ilk ve en çok dikkatimizi çeken husus alafranga tuvalet olarak kullandığımız, adına da klozet dediğimiz ev gereçlerinde bizim ülkemizde olduğu gibi taharet musluğu kısmının bulunmaması idi. Her türlü konforu düşünen bu zihniyetin bu küçük ayrıntıyı düşünememesi bizi hem güç durumda bırakmış hem de çok tuhafımıza gitmişti. Tabii ben de bu durumda taklit, tamir uyarlama konusundaki Türk zekasını devreye sokarak çözümün bir parçası olmak için harekete geçtim ve bavulumuzla götürdüğümüz alüminyum taharet çubuğunu orada bulabildiğim teknik imkanlarla Amsterdam ve Şangay’dan sonra İsviçre’deki Nyon kasabasında oğlumun kaldığı evin tuvaletine monte ettim. Görüntü olarak pek estetik olmasa da işlevselliği ile iyi puan aldığımı söyleyebilirim.

Nyon

Daha sonra Çin gezimizde bu düzeneğin ( En son evimizin yanındaki Bauhaus mağazasında Türkçe göstergeli versiyonunu da gördüm ve resmini de çektim.)  Kore yapımı oldukça geliştirilmiş modeline de rastladım. Çocuklarımın diğer tuvalete monte ettirdiği bu cihazın hem elektrik hem su bağlantısı olduğu için yandaki ekranında oturulan kısmın ısıtılması, kullanılan suyun ısısı, basıncı, kadın erkek konumuna göre açılandırılması ile ilgili dijital düğmeleri mevcuttu. Tabi yaklaşık 300 Euro kadar bir maliyeti olduğunu da hemen belirtmeliyim.

Nyon

Tabi bizimkinin ona göre çok daha az bir maliyeti olmuştu. Tüm ilgilenenlere duyurulur.

İSVİÇRE GÜNLERİ / YOLCULUK

Çok değil, 8-10 sene öncesine kadar yurt dışına çıkabileceğime hiç ihtimal vermiyordum. Ancak çocuklarımızın yurt dışında bulunması ve onların davetine icabet şeklinde gelişen kader ikramı ile bu süre içinde  eşimle birlikte üç kez Hollanda’ya ve iki kez de Çin’e gitme fırsatını yakaladık. Bu vesile ile de Amsterdam, Lahey, Şangay, Pekin  gibi şehirler ile birlikte oralara yakın durumda bulunan Belçika’nın Brüksel ve Almanya’nın Mainz şehrini de gezi listemize ekledik. Bu defa da 24 Eylül tarihinde küçük oğlumun İsviçre davetini alınca yurt dışı gezilerimize bir yenisini daha ekleme şansını yakalamış olduk.

Nyon

İstanbul’dan anılan günde sabah 8.30 civarında kalkan uçağımız üç saatlik bir yolculuktan sonra Cenevre hava alanına indi. İstanbul’da gayet günlük güneşlik bir hava bizi uğurlarken Cenevre’de  yağmurlu bir hava ile karşılandık.. Hava alanından 15-20 dakikalık bir tren yolculuğu bizi oğlumun oturmakta olduğu Nyon kasabasına ulaştırdı. Evde biraz dinlendikten sonra bu küçük kasabada oğlum bize kısa bir tanıtım gezisi yaptırdı. Bu  gezi sonrası hem bu kasabayı kaba hatları ile tanımış, hem de bir iki günlük gezi planını da kafamızda şekillendirmiş olduk.

Nyon

Ben önceleri ülkeleri ayıran sınırların ötesinde bambaşka dünyaların olacağını tahmin ediyordum. Fakat gördüm ki ilk bakışta dünya coğrafyası ve onun içinde yaşayan insanlar ve tüm canlılar ortak bir bütünün parçaları gibi geldi bana. Aynı güneşte ısınıyorlar, aynı mehtabı seyrediyorlar, sokaklarındaki güvercinleri, serçeleri yani her şeyi ile aynı ülkenin bir devamı kanısı uyandırıyor tüm dünya toprakları. Ama ne var ki zaman içinde durumu daha ayrıntılı inceleme fırsatı bulduğumda insanların kendilerine emanet edilen bu coğrafyayı bilimin ve aklın önderliğinde ya her manada yaşanabilir bir ülke haline getiriyorlar, ya da cehaletin ve bencilliğin kılavuzluğunda gelecek nesillere hiç de hayır ile yad edilmeyecek bir miras bırakıyorlar.